Zamanın değeri(ni ölçmek)
Hayatı anlamlandıran en önemli
olgulardan birisi zamandır. Zamanın değeri ve kıymeti birçok âlim ve âkil için
ayrı bir ehemmiyete sahiptir. Suriye Halep doğumlu hadis âlimi Abdülfettah Ebu
Gudde’nin Zamanın Kıymeti (çev. E. Yıldırım, Takdim Yay., İst. 2019)
olarak Türkçe’ye çevrilen kitabı, bu konuda yazılan kapsamlı güzel bir eserdir.
Bu yazı, mezkûr kitap çerçevesinde zamanın değerini ortaya koymaya
çalışacaktır.
Genellikle ‘zaman’ ifadesi, ‘iki aydan
altı aya kadar süren bir müddet” için kullanılmaktadır. ‘Vakit’ kavramı ise,
zamanın bir vakti (bölümü) olarak kabul edilmektedir. Yani ‘süresi belirlenen
her şey’ vakitli olarak düşünülmektedir. Bir de ‘dehr’ kavramı vardır ki, o da
‘kesintisiz vakit dilimi’ olarak tanımlanmaktadır.
‘Dehr’i kutsayan birtakım akımlar
vardır ki, bunlar İslam düşüncesinde Dehrîler olarak bilinmektedir. Bu
düşünceyi taşıyanların savunduğu sisteme de Dehriyyun adı verilmiştir.
Dehriyyun, bir anlamda natüralist ve materyalist karakterde bir yapı arz
etmektedir.
Mekkeli Müşriklerin zamanı kutsayarak,
‘zamandan geldik, zamana gideceğiz, bizi yaratan ve yok edecek olan da
zamandır’ anlayışlarının varlığı da bilinmektedir. Nitekim Kadim Kelam bu
hususta şu ilahî ifadeleri vermektedir: “Bir de şöyle demektedirler: ‘Bu dünya
hayatımızdan başka bir hayat yoktur. Ölürüz, yaşarız. Bizi öldüren ise zamandan
başkası değildir.’ Halbuki onların bu konuda bir bilgileri yoktur, onlar sadece
boş iddiada bulunuyorlar.” (Câsiye, 24)
Zamanı
değerlendirmek, irade ve tercihle gerçekleşmektedir. Dikkat edilmesi gereken
husus, her şeyi uygun bir vakitte ve yeri geldiğinde yapmaktır. Bilinmelidir
ki, vakit hem alim hem de talebe için hayat boyunca en büyük sermaye ve
kazançtır. Zira Abdulfettah Ebu Gudde’nin dediği gibi, ‘zaman, hayatın
ömrüdür.’
Güneş
ve ayın hareketleri, zamanın birimlerini ve değerlerini belirlemektedir. Gece
ve gündüz, ay ve güneş, Yaratan tarafından insanlığın hizmetine ve istifadesine
sunulmuş Allah’ın delilleridir. Gece ve gündüz, bu açıdan çok büyük nimetler
olarak insanlığa fayda vermektedir.
Allah’ın
varlığının alamet ve işaretleri olan gece ve gündüz, ay ve güneş, sadece
Âdemoğlu için değil, hayvanat ve nebatat için de büyük yararlar sağlamaktadır.
Doğum,
hayatın safhaları, uyku ve ölümün zamanı, başka bir açıdan biyolojik bir saat
işlevi görmektedir. Belki de bundan dolayı alemlerin Rabb’i, vaktin kıymetini
göstermek ve değerini hatırlatmak için ‘zaman’ın farklı evlerine yemin
etmektedir.
Kur’ân’a
bakıldığında zamanla ilgili olarak ‘dehr, karn, sene, yaz-kış, gece-gündüz,
sabah-akşam, kuşluk vakti, zeval ve grup, gece yarısı, an’ kelimeleri öne
çıkmaktadır.
Allah’ın
zamana yemin etmesi açısından Asr süresi dikkat çekmektedir. Asr kavramı;
‘zaman, zeval ve güneşin batış anı, ikindi namazı, asr- ı saadet (mutluluk
çağı-Peygamber dönemi), gece-gündüz ve sabahın ilk saatleri’ şeklinde farklı
yorumlara konu olmuştur. Ancak tüm bu kavramlara bakıldığında, hepsinin
‘zamanı’ içeren yönünün varlığı belirgin bir şekilde ortaya çıkmaktadır.
Zaman,
tek düze bir hayatı ölçmemektedir. Mutluluk ve üzüntü (hüzün), sağlık ve
hastalık, zenginlik ve fakirlik, birbirlerine zıt haller olsalar da, ortak
noktaları ‘zaman’ içerisinde geçmektedir. Bu haller imtihan dünyasının
‘cilveleri’ olarak sübut bulmaktadır. Müspet ve menfi durumlar barındırsa da,
inanç dünyamız ve kültür kaynaklarımıza göre ‘zaman en iyi ilaçtır.’ Yine
bununla birlikte ‘zaman her şeyin ilacı’dır.
Şu
halde, zaman en geniş anlamıyla ömür demektir. Ömür de o kadar kıymetlidir ki,
ona denk ve eş değer hiçbir dünyevî zenginlik bulunmamaktadır. Dolayısıyla
zamanın kıymeti ve değerini, kadim bilgeler ‘keskin bir kılıca’ benzetmişler.
Ve akabinde ‘eğer sen onu kesmezsen o seni keser’ sözlerini ilave etmişler.
Zamanın kıymeti, onu en iyi ve faydalı bir şekilde değerlendirmekle
ölçülebilir.