Dolar (USD)
33.98
Euro (EUR)
37.61
Gram Altın
2728.37
BIST 100
9771.16
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

09 Şubat 2016

ZAMANE KABİL'LERİ

"Kim bir canı, bir can karşılığı veya yeryüzünde bir bozgunculuk çıkarmak karşılığı olmaksızın öldürürse, sanki bütün insanları öldürmüş gibidir. Kim de onu ihya ederse, sanki bütün insanları ihya etmiş gibidir."(Maide 32)

Hak ile batılın savaşı Habil ve Kabil ile başladı. Habil'i kıskançlığı yüzünden öldüren Kabil, dinen ve dünya itibariyle zarara düşenlerden oldu ve ömrü boyunca matrud (kovulmuş) ve mahzun bir şekilde yaşadı. Dünyasını kaybettiği gibi ahiretini de kaybetti. Dünya döndükçe de bu böyle devam etti. Allah inancından ve korkusundan uzak olanlar yeryüzünde bozgunculuk çıkardı ve faturasını da inanan insanlara yükledi.

Son bir yıl içinde zamane Kabil'lerinin yaptıklarına bir göz atalım.

ABD de kendi evinde öldürülen üç Müslüman için uluslararası medya sesini çıkarmazken, aksine kendi elleriyle oluşturup besledikleri DAEŞ bahanesiyle terör eylemlerini İslam'a ve dolayısıyla Müslümanlara yıkmaya çalıştılar. Arizona eyaletinde İslam karşıtı karikatür yarışması düzenlendi, Texas'ta bir cami yakıldı, yine DAEŞ bahane edilerek Müslümanların üzerine yüründü. Bütün bunlarda medya taraflı davranarak İslam düşmanlığını körükledi. Bu düşmanlık o derece körüklendi ki, ABD'nin Florida eyaletinde bir silah fabrikası, üzerinde Tapınak Şövalyelerinin kullandığı simgelerin olduğu, Haçlı adıyla bir saldırı silahı üretti ve Müslümanlara karşı kullandı. ABD 2016 Başkanlık Seçimlerinde Cumhuriyetçi Parti'nin favori adayı, Müslümanları terörist ilan edip ülkelerine alınmaması çağrısı yaptı. Şikako Wheaton Üniversitesinde başörtüsüne destek çıkan bir Profesörün görevine son verildi. Demokratik ve özgür bir ülke diye bize yutturulan ABD'nin hiçte öyle olmadığı, bir kaçını yukarıda zikrettiğim olaylardan gayet iyi anlaşılmaktadır.

Almanya'nın ABD'den aşağı kalır bir yanı da yoktur. Son on beş yılda 297 caminin kundaklandığının, Türklerin, dolayısıyla Müslümanların topluca katledildiğinin, yakıldığının ve faillerinin sümen altı edildiğinin, Alman Devleti'nin de bu konular üzerine gitmediğinin izahını yapmak imkansızdır. Irkçı şiddetin rekor düzeyde arttığı olaylarda Alman Derin Devleti'nin parmağı olduğu aşikardır. Müslüman mültecilere sistematik olarak işkence yapan Alman polisine ses çıkarmayan Alman hükümetinin demokrasiden ve özgürlüklerden dem vurması hiçte inandırıcı değildir.

Avrupa Avrupa diye göğe çıkardığımız kesimin cürmü hepsinden ileri boyuttadır. Irkçılığın ileri boyutta arttığı Avrupa'da, buna karşılık devletleri eliye kurulan terör örgütleri üzerinden İslam'a ve Müslümanlara karşı kin ve nefret politikaları yürütülmektedir. Avustralya'da cami yapımını bahane eden ırkçı guruplar sokaklara dökülüp terör estirdiler. Avusturya'da Müslümanlara ve imamlara yönelik engelleme çalışmalarını içeren "İslam Yasası" onaylandı. Bu yasaya dayanarak yüzlerce caminin kapatılması söz konusu haline geldi. Belçika'da bir anaokulunda Türk çocuğu sırf Müslüman diye öğretmeni tarafından darp ediliyor, parlamento kürsüsünden Kur'an-ı Kerim'e hakaret ediliyor, inancı gereği örtünen bayana 18 ay hapis cezası veriliyor ve bunun adına da özgür dünya söyleniyor. Kim inanır bu söyleme ve kim yutar sizin yalanlarınızı.

Ülkesindeki Müslümanları domuz eti yemeye zorlayan Bulgaristan, Müslümanlara ait mezarları tahrip eden, mültecilerin ziynet eşyalarına el koyan, camiye ait kütüphaneyi kundaklayan Danimarka'nın, hiç suçu yokken algı operasyonlarıyla terörist ilan edilen imamları sınır dışı eden, Müslüman ailelerin çocuklarını zorla ellerinden alan, Müslüman olduğu için bakkal ve büfelerini kapatan Fransa'nın, İslam karşıtı karikatürleri, kaos ortamı oluşturup suçu Müslümanlara yıkmak düşüncesiyle yayınlayan Hollanda'nın sicili hiç te temiz görünmüyor.

Müslüman toplumlar üzerinde sistematik bir şekilde baskı oluşturup, Müslüman öğrenciler üzerinde radikallik testi uygulayan ve kendi teröristleri tarafından düzenlenen Paris saldırısı sonrası Müslüman öğrencilere fiziki saldırılar uygulayan, bazı okullarında oruç tutulmasını yasaklayan ve Müslüman öğrencilere radikallik testi uygulayan İngiltere'nin, Müslümanların Avrupa'ya yerleşmesine karşı çıkan söylemleri ve 5 yıllık planı çerçevesinde İslam ile mücadele planı onun ne kadar despot bir ülke olduğunu ve kendi inancından olmayanları nasıl ötekileştirdiğini ortaya koymaktadır. Ülkesinde Müslümanların anaokulu açmasına müsaade etmeyen İsviçre ve İslam karşıtlığı ile bilinen Macaristan'ın bu yarışta diğerlerinden geri kalan yanı yoktur. Bütün bunlara ek olarak Rusya küresel aktör olma vasfını kazanabilmek için Suriye üzerinden Müslümanları öldürmeye devam ediyor. Binlerce kişinin hayatını kaybettiği Rus saldırıları bölgeyi yaşanmaz hale getirmiştir. Topraklarının %85'i İsrail tarafından işgal edilen ve soykırım uygulanan Filistin'de ise durum içler acısı.

Kendilerince planlanan 11 Eylül olayları sonrası özellikle tırmandırılan İslam düşmanlığı ABD ve Avrupa'da giderek daha da tehlikeli boyutlara ulaşıyor. Bunu körükleyen liderlerinin söylemleri yanında yanlı medyaları tarafından da besleniyor. Son bir yıl içinde sözde medeni ülkeler olan bu ülkelerde vuku bulan üzücü olaylardan sadece bir kaçını zikrettim. Kirli tarihleri bu saydıklarımın kat kat fazlasıyla dolu bu ihanet çemberi içindeki Müslümanların Allah yar ve yardımcısı olsun.

Habiller zulme uğrayıp öldürülürken, Kabiller onların kanları üzerinden saltanat sürmekteler. Habiller ebedi hayatı kazanırken Kabiller ebedi cehenneme duçar kalacaklardır. Çünkü Mevla öyle buyuruyor. Önemli olan bizim hangi tarafta olduğumuzdur.