Zaman ve ezan
Ömrün geçtiğini
bildiren en güzel ölçü, Abdülfettah Ebu Gudde’ye göre, ezandır. Aslında her
ezan ‘hayattan bir kısmının bittiğini haber vermektedir.’ Şu halde ezan,
‘sürelerin bittiğini en güzel hatırlatandır.’ (Zamanın Kıymeti)
Zaman, hızlı geçen bir
akıştır/süreçtir. Hız arttıkça zaman azalmaktadır. İlim tâliplerinin zamanı
kazanıp bereketlendirmesi için, Ebu Gudde üç hasleti tavsiye etmektedir: ‘Hızlı
yazmak, hızlı okumak ve hızlı yürümek’. Çünkü zaman en büyük sermaye ve
kazanılmış ‘vakit’tir.
Âriflerin
büyüklerinden Hasan Basri, dünyayı şöyle tanıtır: ‘Dün öldü, bugün amel zamanı,
yarın da bir emeldir.’ Bir başka deyişle günler, üç tür özellik gösterir:
Yaşanmış, yaşanan ve vaat edilen. Nitekim bugün ile dün arasındaki ilişki,
aslında onların iki kardeş gibi olmalarıdır. Çünkü vakit yenilenmez, geri
gelmez, bundan dolayı zamanı kazanmak ve ondan azami derecede faydalanmak için
azimli olmak gerekir. Vakti öldürmek, hakikatte ömrü boş harcamaktır. Saatleri
çarçur edip, boş geçirmek, rahat ve tembelliğe meyletmenin istenmeyen bir
ifadesidir.
İşleri ertelemek,
vaktinde yapılması gerekenleri geciktirmek zamana karşı yapılan en büyük
düşmanlıktır. Makbul ve doğru olan, işi zamanında yapmaktır. Onun için Ebu
Gudde, boşa giden vakitleri, -tıpkı Hz. Peygamber’in ‘ölüm vâiz olarak sana
yeter’ dediği- vâiz olarak yeteceğini bildirir.
İlim
erbabı hayatın her zaman dilimine farklı anlamlar yüklemektedir. Kitap
telifini, ömrün orta yaşlarına hasreden âlimler, hayatın sonunu, duyuların
zayıfladığı dönem olarak kabul ederler. İlim talebi ve kendini yetiştirme ve
geliştirme kırk yaşına kadar sürer. Kırk yaşından sonra eser telif dönemi ve
öğretme aşaması başlar. Onun için âlimler, ‘her vakitte ona uygun ne ise,
onunla meşgul ol’ diye nasihat ederler. Zira vakit hayatın kendisidir. Onun
için gençken işleri ertelememek esastır. Çünkü ileri yaşlarda insan, zamana
yabancılaşmaktadır.
Ömür
sermayesini anlatan kıssa ne güzel tasvir eder zamanın kıymetini… Buz satıcısı
bağırmaktadır. ‘Sermayem eriyor’ diye. İşte Ebu Gudde’nin de ifade ettiği gibi,
‘yaşlılığa ulaşan kimsenin hali’ buz satıcısının durumu gibidir.
Akıllı
ve başarılı kimse, ömrünü ve zamanını fayda üzerine kuran kişidir. O bilir ki;
zaman, sahip olunan en değerli hazinedir.
Vakit zayi edilen en ucuz şeydir.
Hakikatte zaman altından daha değerli bir cevherdir. Zaman, birim ölçüsü olarak
aynı sürede bir zamandan daha bereketli olabilir. Zira faydalı ve dolu
geçirilmiş bir gün, boşa geçirilen bir günden daha faziletlidir. Yine bir ay,
başka bir aydan daha hayırlı olabilir. Ramazan ayındaki Kadir gecesinin, ‘bin
aydan daha hayırlı’ ve değerli olduğunu alemlerin Rabb’i bildirmektedir
Abdülfettah
Ebu Gudde, mü’min kişinin iki korku arasında gidip geldiğini söylemektedir.
İnanan kişi, gelip geçen ömür ve kalan ömür arasında iki korkuyu yaşamaktadır.
Zaman en büyük sermaye olduğu için, ‘vakit nakittir.’ Nitekim ömür de kısadır.
O halde yapılması gereken vakitleri düzenlemektir. Zamanın planlı ve programlı
olarak düzenlenmesi ömrü uzatacaktır. Nitekim başa gelebilecek en büyük
musibetlerden birisi, vakti bir kazanç elde etmeden yararsız bir şekilde boşa
geçirmektir.
İnsanların gözleri
olduğunu söyleyen Ebu Gudde, ancak der, onlar zamanın değeri konusunda
kördürler. Geçmiş geri döndürülmeyen bir zamandır. Bundan dolayı kendisinden
başka hiçbir şey, geçirilen zamandan daha kıymetli ve ona denk olmaz. Çünkü
vakit, insanın ömrüdür.
Zamanın akıp
gitmesiyle her şeyde bir değişim, devinim ve dönüşüm meydana gelir. Vaktin
geçtiği gibi, insanın kendisini duruyor zannetmesi aldanmadan başka bir şey
değildir. Vakti en güzel ve verimli şekilde değerlendirmek fayda getirir. Aksi
takdirde zamanı öldürmek, ferdi öldürmek ve dolayısıyla cemiyeti
öldürmektir.
Üstat Ebu Gudde,
zamanın tarafsız olmadığını ifade eder. Vakit, ona göre, ‘Ya sevgili bir
dosttur ya da azılı bir düşmandır.’ Bundan dolayı, iki nimetin kıymetini çok
bilmek ve farkında olmak istikametin gereğidir. Onlar sağlık/sıhhat ve boş
vakittir. Bu iki konuyu değerlendirme konusunda âdemoğlu bir aldanma içindedir.
Erken yapılan işler ve
eylemler, verimli ve bereketli olmaktadır. Müslümanın zaman sistemi, ‘günü
fecirden başlatır.’ İslam hayat nizamı, âkil kişileri zamanla muhatap eder. Bir
başka açıdan ise, Ebu Gudde’nin ifadesiyle ‘zaman akıllıların, künhünde aciz
kaldığı bir mucizedir… Belki de ebedîliğin ve faniliğin sırrı onun içindedir.’
Zamanın değeri bilmek
bağlamında Ebu Gudde, ‘Bir yılın değerini öğrenmek için, imtihanda kalmış bir
öğrenciye sor’ diyerek anlamlı bir teklifte/ifadede bulunmaktadır. O, sözlerine
devam ederek, ‘bir ayın kıymetini öğrenmek için, çocuğunu sekizinci ayda
doğuran anneye sor’ diyerek bir aylık zamanın değerini sorgulamaktadır.
Ebu Gudde, ‘sevdiğin
kimselere karşı zaman konusunda cimrilik yapma, özellikle seni sevenlere karşı’
diyerek bizi uyarmaktadır. Zira dört
şeyin geri dönüşü bulunmaktadır: ‘Ağızdan çıkan söz, yaydan fırlayan ok, olmuş
bir kaza ve boşa harcanan bir ömür.’
Şu halde en değerli
servet ve güç zamandır. Asr suresinde geçtiği üzere zaman, iman ve sabırla
birlikte geçen bir lütuf ve ikramdır. ‘Zaman’ hediyesinin farkında olanlar,
inananlar ve sabredenler halkasına dahil olur. Aksi takdirde zamanın kıymetinin
farkında olmayanlar, dünyada kendi kıyametlerini, daha doğrusu kendi
cehennemlerini yaşarlar.