Zaman ayarlı
Yalan,
iftira, provokasyon, cinayet…
On iki uçak dolusu altınla kaçarken yakalanma,
gençlerin kıyma makinelerinde öldürülmeleri, Kars ve Ardahan’ın
Ruslara satılması, 27 Mayıs darbe
öncesinin yalanlarıydı.
Cumhurbaşkanı
Sayın Erdoğan’ın yurtdışına kaçacağı,
Suriyelilerin
sınavsız üniversiteye girdikleri de
15 Temmuz’da tanklar köprüyü kesmeden önceki Türkiye’nin yalan gündemiydi.
Toplumsal olayların zeminini böyle oluşturuyorlar.
Manşetlerle de
yalanın tahrip gücünü artırıyorlar.
Dahili ve
harici bedhahlar…
Ülkenin kalkınmasından,
birliğinden çıldırıyorlar…
Zaman ayarlı…
Yirmi sekiz yıl önce...
Katliamlar,
suikastlar….
2 Temmuz
1993…
Madımak ve
5 Temmuz Başbağlar katliamı…
Hedefleri iç savaş
çıkartmaktı…
Başbağlar’ın
katilleri ise hiç yakalan(a)madılar. Olay yerinde boş mermi kovanlarının balistik incelemesi yapılmadığı olay
yerine savcının gelmediği olay yeri incelemesini askeri bir personelin yaptığı
iddiaları var.
Facia…
Türkiye’nin en karanlık yıllarından biridir, 1993
17 Ocak 1991’de Körfez’e
yerleştiler.
Çekiç Güç
korumasına alınan terör örgütleri, sürüler halinde saldırıya geçtiler.
Teröristler, TBMM’ye sızdılar…
14 Ocak 1992’de ABD helikopterlerinden terör
örgütlerine yardım malzemeleri atıldığı tespit edildi.
Dışta da Bosna, Karabağ ve Hocalı katliamları…
Yol, fabrika, baraj şantiyelerini basıp çalışanları öldürüp araçları
yakanlar,
Şimdi de Kanal İstanbul’u yapacakları tehdit
ediyorlar.
Başbağlar
ve Karabağ’ın katilleri de bunlar…
İşte ibretlik 1993
yılı…
24 Ocak…
Uğur Mumcu, öldürüldü.
Laik- anti laik çatışmasına yeltendiler.
Dört gün sonra…(28 Ocak)
Jak Kamhi, lav silahlı suikast girişimine
maruz kaldı.
5 Şubat…
Cumhurbaşkanı
Turgut Özal’ın, en güvendiği devlet adamı Adnan
Kahveci, sırlı bir trafik kazasında eşi ve kızıyla birlikte öldü. O da
Mumcu gibi terörün bağlantılarını ortaya çıkarmak için mücadele ediyordu.
On iki gün sonra…(17 Şubat) Çekiç
Güç’ün teröre yardım ve yataklık ettiğini söyleyen Orgeneral Eşref Bitlis’in uçağı Ankara’nın göbeğine düştü. Kurtulan
olmadı. Olay aydınlatılamadı.
İki ay sonra… (16 Nisan) PKK’nın elebaşının süresiz ateşkes ilan etmesinden bir
gün sonra… (17 Nisan) Cumhurbaşkanı Turgut Özal, kalp krizi sonucu öldü.
Ancak 3 Ekim 2012’de mezarı
açıldığında yüksek miktarda zehir tespit
edildi.
Altı gün sonra…(28 Nisan) İstanbul’da Ümraniye Hekimbaşı
çöplüğü patladı.
24 Mayıs…
PKK,
Bingöl-Elazığ yolunda otuz üç
silahsız askeri şehit etti.
30 Haziran…
Van’da Yenigün Oteli’ni yaktı.
2 Temmuz…
PKK, Şırnak’taki Çelik Karakolu’nu bastı. (Aynı günde
Sivas Madımak katliamı…)
Mezhep çatışması
için fırsat kolladılar.
Üç gün sonra…(5 Temmuz) Erzincan Kemaliye Başbağlar katliamı…
Katiller bulunamadı…
On üç gün sonra…(18 Temmuz) Van’ın Bahçesaray Sündüz
Yaylası’nda yirmi altı kişiyi katletti.
Ağustos’ta
ise Bitlis’in Mutki ilçesinde bir
otobüsü tarayarak on beş kişiyi
katletti.
4 Eylül’de
HEP Mardin Milletvekili Mehmet Sincar,
öldürüldü.
4 Ekim’de Siirt
Şirvan katliamı…
7 Ekim’de
Tunceli Pertek’te dört öğretmen
şehit edildi.
22 Ekim’de
terörün demokratik yöntemlerle çözülebileceğini savunan Diyarbakır Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Bahtiyar Aydın suikastla şehit edildi.
Aynı günde Siirt Baykan katliamı…
Üç gün
sonra… (25 Ekim)
Erzurum’un Çat ilçesinin Yavi beldesi katliamı..
On gün
sonra…(4 Kasım) Emekli Binbaşı Cem Ersever, faili meçhul davasında
ifade vermesinden bir hafta sonra öldürüldü.
Ekonomik ve siyasi krizler…
Dört yıl
sonrasında da (28 Şubat 1997) Post Modern Darbe Süreci…
Melanet İttifakı:
“ Yatırımcılara beş kuruş vermeyiz. Yatırım projelerinde görev alanların da burunlarından fitil fitil getireceğiz.” diyorlar.
ABD’de Türk Demokrasi Projesi’nin kuruluşu ve Katarlıların Türkiye’de Tıp fakültelerine sınavsız girdiklerine dair yalanlar da sığınmacı düşmanlığını teşkilatlandırma hazırlıkları da zaman ayarlıdır…