Zalimler yavuz hırsız misali
“Yavuz hırsız ev sahibini bastırır ev sahibini bastırır” sözü tam da Ermenistan ve arkasındaki tüm batılı düşmanların şu andaki tavırlarını net anlatıyor. Otuz yıla yakındır Ermenistan Azerbaycan topraklarının yüzde 20’sini işgal etmiş. Sonra da her zaman olduğu gibi masalar kurulmuş güya işin barış görüşmeleri yoluyla halledilmesi için Minsk grubu diye bir grup da kurulmuş. Bu grupta dünyanın en güçlü devletleri de var. Ama 27 yılda 27 adım atılmamış. Neden?
Bir an düşünelim ki, Azerbaycan Ermenistan’ın toprağını işgal
etmiş ve çekilmeye de niyeti yok. Şu anda uzaktan uzaktan demeç veren dünya
devletleri yine böyle duyarsız davranırlar mıydı? Ya da herhangi bir İslam
ülkesi, herhangi bir batı ülkesine teaddide bulunup bir işgalde bulunsaydı ne
olurdu? Her kes bilir ki, o zaman tüm batılılar ve ABD kıyameti koparır,
dünyayı ayağa kaldırırdı. Ne ki bizzat kendileri müdahale edip o İslam ülkesini
dümdüz ederlerdi.
Her yıl “Ermeni soykırımı” hikayesiyle bizi köşeye sıkıştıran ABD vs.
batılılara bakın. 27 yıldır, Azerbaycan’ın %20’sini işgal altında tutan
Ermenistan’a neden bugüne kadar ses çıkarmadılar? Ses çıkarma bir yana, Minsk
üçlüsü adıyla takoz olup anlaşmaları da engellediler. Eğer bu zalimlerin
sorunları çözmek gibi bir gayeleri olsaydı, çoktan çözerlerdi. Ama onların
dertleri başka. Onlar yapabilirlerse, tüm İslam diyarının üzerine de yatarlar.
Ama onlar yenilecekler. “(Resûlüm!) İnkâr edenlere de ki: Yakında mağlup
olacaksınız ve cehenneme sürüleceksiniz. Orası kalınacak ne kötü bir yerdir!”
(Âli İmran 3/12)
Bu iki değil çok yüzlü zalimler hem güçlü hem de güçlü.
Ellerindeki kitle iletişim araçlarıyla akı kara, karayı ak, eğriyi doğru
doğruyu eğri gösteriyorlar. Yüzde yüz haksız da olsalar, kendilerini bir
şekilde haklı olarak göstermeyi başarıyorlar. Sadece Azerbaycan değil, Suriye, Irak,
Filistin, Libya, yemen vs. tüm İslam diyarında da aynı kalleşliği, iki
yüzlülüğü sergilemeye devam ediyorlar.
İşgal, soykırım, sömürü ve talan yapanlar, yakıp yıkanlar,
kendileri. Ama işgal edilen vatan topraklarını, pay-ı mal edilen maddi ve
manevi değerlerini; canı, kanı ve malıyla savunan yiğit vatan evlatlarını
terörist olarak lanse ediyorlar. Bu insanların mertçe ve yiğitçe gösterdikleri
kutlu direnişlerine de terör diyorlar. Hem de küresel terör.
Önceki asırlarda yapılan haçlı savaşları vs. mezalimi saymasak,
son bir asırdır bu zalimlerin yaptıkları kelimelere sığmaz. Zalim, despot,
hunhar, gaddar, kalleş gibi vasıfların tarif etmekte cılız kaldığı emperyalist
güçler; kıtalar ötesinden gelip işgal ediyorlar. İşgal ettikleri mazlum
diyarları; yıkıyor, yakıyor, katliam yapıyor, harimi ismetleri ve onurları
çiğniyorlar.
Uluslararası kurallarla yasak edilen; kimyasal silahlar,
seyreltilmiş uranyum denilen nükleer silahlar, fosfor bombaları, salkım
bombalarıyla yapılan halı bombardımanları ve daha nice teknolojik silahlarıyla
her tür vahşeti sergiliyorlar. Onların yaptıkları tüm bu vahşetler terör değil de
mağdur ve mazlum ümmetin evlatları kendilerini savunmaya kalkıştıklarında adı
terör oluyor. Derler ya “ne kalleş
dünya, itleri salmışlar taşları bağlamışlar.”
Ama bu böyle gitmeyecek. İnşallah çok da uzak olmayan bir zamanda,
mazlumların haklarının alınacağı günler gelecektir. Altmış milyon Kızılderili,
bir o kadar Afrikalı, doğu Asyalı ve İslam topraklarının mazlum evlatlarının;
kanları, canları, göz yaşları, feryatları ve maddi manevi değerlerinin hesabı
sorulacaktır. Bir asırdır hiç bitmeyen ve şu an halen İslam coğrafyasında devam
eden işgal, sömürü ve katliamların da hesabı sorulacaktır.
Zulümleri zalimlerin yanına kalmaz. Sonunda
cezalarını bulmaları, ilahi adalet gereğidir.
“Onlar, askerleri yeryüzünde haksız yere büyüklük
tasladılar ve gerçekten bize döndürülmeyeceklerini sandılar. Biz de onu ve
askerlerini yakaladık ve onları denize attık (Orada boğuldular). Zalimlerin
sonunun nasıl olduğuna bak! Biz nimetler içinde şımaran nice memleket halkını
helâk etmişizdir. İşte kendilerinden sonra içlerinde pek az oturulmuş yurtları!
(O yurtlara) biz varis olduk, biz. Rabbin, ülkelerin merkezî yerlerine,
kendilerine ayetlerimizi okuyan bir peygamber göndermedikçe oraları helâk edici
değildir. Zaten biz, halkları zalim olmadıkça memleketleri helâk etmeyiz.”
(Kasas 28/39,40,58,59)
Zalimler nereye kaçsalar da Allah'ın (cc) intikamından
kurtulamazlar.
“Biz onlardan önce, kendilerinden daha zorlu nice nesilleri helâk ettik de
ülke ülke dolaşıp kaçacak delik aradılar. Kaçacak bir yer mi var? (Kaf
50/36) Zalimler hangi devrilişle devrileceklerini görecekler.” (Şu’ara
26/227) Subheneke... Bihamdike... Esteğfiruke...