Dolar (USD)
34.60
Euro (EUR)
36.25
Gram Altın
2927.70
BIST 100
9659.96
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
20 May 2015

Zalimler ve işbirlikçiler

İlk olarak u00c2dem ve eşi Havva insan olmuştu. Beşerden insan olmaya geçişin üzerinden uzun bir süre (dehr) geçmişti. O gün bu gündür beşer ile insan (olmayı başaranlar) arasında amansız bir mücadele sürmekte.

İnsan olma mücadelesi ve insanlık ailesinin özgürlük mücadelesi yeni olmadığı gibi bedelsiz de olmamıştır. İnsanlık tarihine baktığımızda erdem, adalet, özgürlük için bedel ödeyen kahramanların mücadelelerini konu edinen şeref sayfalarıyla karşılaşırız.

Beşerlikten insan olmaya geçiş bir terfidir. Beşer(lik) insan(lığ)ın bir eşik aşağısında, ama bir kromozomun eksikliğinin etkisi kadardır insan ile beşer arasındaki fark. Çünkü beşer de insan gibi yer, içer, düşünür, muhakeme eder ve karar verir. Ancak sonuç olarak beşer kararını verirken kendisini, çıkarını, zevk ve hazını her şeyin ve herkesin önünde tutar.

Bu tipolojinin en müşahhas prototipini çağın Batı'lılarında müşahede etmek mümkün. En vazgeçilmez dolayısıyla en gerekli insani değerleri bırakan Batı, birkaç asırdır elde ettiği menfaatinin, refahının, tattığı hazının hangi milletlerin kanından elde ettiklerini umursamamıştır.
Bununla da yetinmiyor Batı insanı, kendisinden olmayanları, hele hele kendisine uymayanları -ki bu devirde de müslümanlar- yok edilmesi gereken "tür"ü olarak görür. Bu yüzden bugün İslam coğrafyasında yaşananların tek sorumlusu var:
Batı.
Batı, 100 yıldır coğrafyamızın bütün kodlarını bozmuş, halkın sömürülmesi için atadıkları ya da destekledikleri kukla idarecilere her türlü zulmü serbest kılmıştır. Bu kukla idareciler de Batı'nın çıkarlarına ses çıkarmaması için halkını bastırmış, sindirmiş, gerektiğinde katliamlara tabi tutmuştur bu son asırda.
Batı insanı o kadar insanilikten uzaklaştırılmış ki, kendileri için uygun gördükleri demokrasiyi, insan haklarını, inanç ve düşünce özgürlüğünü Müslüman ülkelere çok gören yöneticilerine tek laf etmiyor.
Bu yüzdendir ki Batılı insan bir yandan katliamlara imza atarken öbür yandan da işbirlikçilerini halkının üzerine salıyor.
Mısır'da, Batı'nın geçen yüzyılın başından itibaren kabul ettiği, vazgeçilemez dediği değerlerine yüzde yüzbin ters düşen bir askeri darbe gerçekleşti. Batılı ülkeler ve halkı buna darbe demedi. Mısır halkının tamamen yasal, sivil olan oturma eylemlerine Mısırlı darbeciler uzun menzilli silahlarla müdahalede bulunup 3 bin 500 kişiyi katletti. Batı bu katliama seyirci kalmakla yetinmedi, bir de "şiddet kullanmayın" diye sivil, silahsız halkı uyardı.
Devir böyle, geçmişte olduğu gibi.
Firavun "Herkes bize boyun eğecek" derken modern Firavunlar "herkes beni dinleyecek, benim istediğimi verecek, bana uyacak" diyor.
Bugünün Nemrutları, Firavunları, Ebu Cehilleri atalarını aratmıyor. Devraldıkları mirası bihakkın yerine getirmek için insanlara her türlü zulmü reva görüyorlar. Çağdaş ilahlık taslamak tam da budur. Günümüz Firavunlarının her şeye kadir olan Allah'ı hesaba katmamalarını bu yüzden yadırgamıyoruz.
Firavunların kölelerinin ruhuna miskinlik bulaşmıştı. Boyunlarına doladıkları bu köleliği sökmeleri imkan dışıydı. Boyunduruk altındaki bu ruhlar çağdaş Firavunların kendilerine söyledikleri her sözü, "yapacağız" dedikleri her işi gerçekleştirebileceklerine inanıyorlardı. Köleliği kendileri için gurur sayanlar da tanrılaştırdıkları bu Firavunların emirlerini harfiyen yerine getirmek için birbirleriyle yarışıyorlardı.
Mısır halkı Firavun'a uymadı. Firavun kan akıtmaya devam etti. Şimdi de Mısır halkının yüzde 52 ile seçtikleri ve Sisi tarafından darbe ile devrilen cumhurbaşkanları Muhammed Mursi için idam kararı verdi.
Hesapları tutmayacak, Müslüman halklar susmayacak, boyun eğmeyecek. Yaklaşık 3 asırdır acıların en amansızını yaşayan Müslüman halklar Türkiye'nin, başta Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere erdemli kadrolarının öncülüğünde buna dur diyecek. Bunun matematiğini Batı çok iyi biliyor. Azgınlaşmasının sebebi de budur.
Mısır'da yapılanın aynısını ülkemizde de gerçekleştirmek istemişlerdi. El an da bu hesaplarının tutması için yerli işbirlikçileri ile büyük bir çaba içerisindedir Batı. Paralel örgütün lojistik, bürokratik, ekonomik ve medyasının gücüyle ülkeyi 1900'lü yılların ilk çeyreğine döndürmek istiyorlar.
Ama unuttukları veya hesaba katmadıkları bir şey var. Bu aziz milletin kendisi ve evlatları her şeyin farkında. Dün sabah uyandığımda sosyal medya üzerinden şöyle bir pankart ve notla karşılaştım:
"Uzun Adam, seni Sultan Abdulhamit Han'ın yalnızlığına bırakırsak kalbimiz kurusun"
"Abi, bir dedemi astılar, birini zehirlediler, sonuncusuna 28 Şubat yaşattılar. Biz de bu defa buna izin vermemek için Reis'e sevgimizi 40m2'lik pankarta sığdırıyoruz."
İşte bu hesabı unutuyorlar. Milletin ferasetini, kararlılığını, imanını unutuyorlar. Türkiye'yi eski Türkiye zannediyorlar. Tam bir asır sonra Türküyle, Kürdüyle, Lazı, Arabıyla, Çerkeziyle ayağa kalkan milletimizi durduracak beşeri bir güç yoktur.
Allah, zalime de yardımcı olmamızı ve zulümlerine engel olmamızı izlere nasip edecek, yeter ki biz bu asil duruşumuzu bozmayalım.
ahmetay_