Zalimin zulmü
18 yaşında bir genci muayene için getirmişti babası. Önce babasını dinlemek istedim. "Neyi var delikanlının? Niçin muayene ve tedavi ettirmek istediniz?" diye sordum.
Babası oğlunun bir problemi olmadığını, ancak askeri psikiyatrist tarafından "çekingen kişilik" teşhisi konduğunu, bu yüzden çok yüksek puan aldığı askeri okul sınavlarından elendiğini anlattı. Delikanlının ortaokul ve lisede arkadaşlarıyla uyumunun iyi olduğunu, canlı ve neşeli, çevresinde sevilen bir kişi olduğunu söyledi.
Öğretmenlerinin de ondan hep övgü ile bahsettiğini de sözlerine ekledi.
Sonra genci içeri aldım. Yaşına uygun duygulanıma ve gelişim özelliklerine sahipti. Gerçekten psikiyatrik hiç problemi yoktu. Kendisiyle ve etrafıyla barışık, geleceğe umutla bakan, iyimser bir delikanlıydı. Hayat doluydu.
Ancak subay olmayı çok istiyordu. Psikolojik yönden elenmesine hem çok üzülmüş hem de bir anlam verememişti.
Askeri hekimin kendisini 3-5 dakika kadar içeride tuttuğunu, başkaca teste tabi tutmadığını söylüyordu.
Şaşılacak muayene ve teşhise anlam veremedim. Babasına oğlunun son derece sağlıklı olduğunu, endişe edilecek hiçbir şey olmadığını izah ettim.
Fakat bu olay içimi kemirmeye başladı. İşin içyüzünde ne vardı?
Askeri psikiyatristin adını almıştım. Araştırmaya başladım. Elbette bir tahminim vardı.
Sonunda durum netleşti. Bu genç psikiyatri hekimi Hain Fetullah Terör Örgütü'nün beyni uyuşturulmuş bir üyesiydi. Verilen emri uyguluyordu. Mesleğine, insanlığına, varsa İslamlığına ihanet içerisindeydi.
Bu kalleş örgüt askeri sınav sorularını ele geçiriyor, kendi zombilerine vererek yüksek puan almalarını sağlıyorlardı. Arada sızan gerçekten zeki ve bilgili çocuklar varsa bu haşhaşi hekimler devreye giriyorlardı. Ve onları da böyle uyduruk teşhislerle, damgalamalarla ekarte ediyorlardı.
Ancak hesap edemedikleri bir şey vardı ki zulmün de bir tahammül sınırı vardı. Rabbim bu dünyada O'nu inkara, din düşmanlığına sabrederdi de zulmün ağırlığına tahammül edemezdi.
Evet, FETÖ'cü hainlerin bu olay gibi her yönden umulmadık zulümleri vardı, tahammül sınırını aştılar ve şimdi yedikleri tokat bunun sonucuydu.
TACETTİN ÖZEREN
6 yıl görev yaptığım Kırklareli'nde vali yardımcısıydı. Entelektüel birikim yüksek, iman dolu bir insandı. Edebi ve kültürel bir dergi çıkarıyordu. Benim orada öğretim üyesi olduğumu öğrenince aradı ve görüşmek istediğini söyledi. Dergisine düzenli yazdım.
Valiliğe gittiğimde tanıştık. Çok sohbetlerimiz oldu. Kurduğu dernekte ger ay düzenli konferanslar oluyordu ve birinde ben, diğerlerinde Doç. Dr. Ali Akben, Akit Gazetesi yazarı Ali Erkan Kavaklı gibi konuşmacılar geliyordu. Şehrin valisi, emniyet müdürü, yargı ileri gelenleri dahil seçkin insanlar dinleyici olarak bulunuyordu.
Hoşsohbet, zihni vatan ve millet sevgisiyle dolu, ülkesine bağlı bir devlet adamıdır.
Kendisine atılan FETÖ'cü iftirasının boşa çıkacağına inanıyorum.