Zaferler Kolay Kazanılmıyor
Şanlı tarihimize bakınca zaferlerle dolu olduğunu görüyoruz.
Geçtiğimiz günlerde Anadolu’ya girişimizin 950’nci yıl
dönümüzü kutladığımız Malazgirt Zaferi’yle atılan en büyük adımlardan sonra
bugün de 99’uncu yılını kutladığımız ve Anadolu’dan çıkmayacağımızı son defa
tüm dünyaya duyurduğumuz Zafer Bayramı’nı kutluyoruz.
Yaklaşık bin yıldır Anadolu topraklarından bizleri döküp
atmak için uğraşan “Batı” dünyası bu emellerinden asla vazgeçmeyeceklerdir.
Gerek varlık yıllarında gerekse yokluk yıllarında hiçbir
şekilde bu topraklardan vazgeçmeyen atalarımız kalplerinde taşıdıkları yüksek
iman ve inançla asla vazgeçmemişlerdir.
Bu topraklarda kalmanın bedeli olduğu gibi getirdiği
avantajlar da bulunmaktadır. Jeopolitik, jeostratejik, jeoekonomik ve
jeokültürel avantajları da içinde barındırıyor.
Son yıllarda yaşanan gelişmeler “Batı” dünyasının Türkleri
Anadolu’dan söküp atma arzularının hiç bitmeyeceğini açık ve net bir şekilde
göstermektedir.
Bu durumun bizlere yüklediği sorumluluklar da bulunmaktadır.
Öncelikle ekonomik, askeri ve teknolojik anlamda güçlü bir
durumda olmak zorundayız.
Bu üç unsur birbirinden ayrı asla düşünülemez.
Ekonomisi güçlü olmayan bir ülkenin ordusu da güçlü olamaz.
Ekonomisi güçlü olmayan bir ülke teknolojik gelişmeler gerçekleştiremez. Askeri
olarak güçlü olmayan ülkeler sürekli tehdit altında olacağı için teknolojik ve
ekonomik gelişimlerine odaklanamaz. Teknolojik yatırım yapmayan ülkeler
ekonomik olarak sürekli aynı noktada kalırlar, ilerleyemez, güçlenemezler.
Bu bakımdan Türkiye savunma sanayinde başardığı gelişmeler
sayesinde askeri, ekonomik ve teknolojik gelişmeyi aynı anda başarma özelliği
gösterdi.
Savunma sanayindeki projeler 2002 yılında 62 iken 2020
yılında bu sayı 750’ye çıkmış durumda. Bu doğrultuda savunma sanayine ayrılan
bütçe de artmış ve 2002 yılında 5,5 milyar dolardan 75 milyar dolara çıkmıştır.
Bunun bir neticesi olarak da Türkiye Dünyanın sayılı insansız hava aracı
üreticisi ve ihracatçısı ülkeleri arasına girdi.
Savunma sanayinde yakalanan başarı sivil sektörlere de
sıçramış ve Türkiye yerli otomobilini üretmeyi başarmıştır. 2023 yılında
piyasaya çıkması beklenen yerli otomobil teknolojik olarak da dünyanın
gidişatına uygun bir şekilde üretilecektir. Elektrikli otomobilin bataryasının
da yerli ve milli imkânlarla üretilmesinin alt yapısı hazırlanmaktadır.
Tüm bunların yanında Türkiye Uzay Ajansı’nı faaliyete
geçirmiş, milli uzay programını belirlemiştir. Uzay alanında yapılacak
faaliyetler yeni teknolojik gelişmelere olanak tanırken bunun neticesinde
ekonomik gelişmelere de önemli katkı sağlayacaktır.
Ekonomik gelişme alt yapı imkânlarıyla da doğru orantılıdır.
Bir bölgede yol ve teşvik yoksa o bölgeye yatırımlar gitmez. Aynı şekilde
yatırımların güvenliği yoksa aynı şekilde o bölgeye yatırım yapılmaz. Türkiye
yurtiçi ve yurt dışı terörle mücadelesinde önemli başarılar sağlamasıyla
yatırım alanları da giderek artmaya başladı. 2002 yılında 192 olan organize
sanayi bölgesi 2020 yılında 325’e çıkmıştır. 2002’de 6 bin 101 kilometre olan
bölünmüş yol uzunluğu 2020 yılında 28 bin 284 kilometreye çıktı. Bununla
beraber 1714 kilometre olan otoyol uzunluğu 3 bin 532 kilometreye çıktı. 26
havalimanı sayısı 56’ya çıkmış ve şehirlerarası ulaşım daha kolay ve hızlı hale
gelmiştir. Sadece kara yolu değil demir yolu ulaşımında da önemli ilerleme
kaydedildi. 1213 kilometre olan hızlı tren ağı inşa edilmiş ve 11 bin 590
kilometre uzunluğundaki mevcut demiryolu neredeyse tamamıyla yenilenmiş
durumda.
Artan yatırımlar beraberinde enerji ihtiyacını da artırmış
ve yeni enerji kaynakları bulmaya mecbur bırakmıştır. Bu doğrultuda Türkiye
şimdilik 540 milyar metreküp doğalgaz keşfetmiş ve 2023 yılında milletin
kullanımına yetiştirmeye çalışmaktadır. Bununla birlikte TANAP projesine ortak
olarak dost ve kardeş ülke Azerbaycan’dan doğalgaz alımı ve Avrupa’ya nakli
için önemli bir adım atmıştır. Bunlara paralel olarak yüzer LNG depolama ve
gazlaştırma ünitelerinden ilkini İzmir’de ikincisini de Hatay’da devreye aldı.
Yaşanan bu dönüşümle beraber Türkiye’nin yıllık büyüme
oranları 2002 öncesinde %1’in altındayken yıllık ortalama %5,1’e çıktı. Yıllık
70 milyar lira seviyesinde yatırım yapılırken artık 1,4 trilyon lira yatırım
yapılmaya başladı.
Tüm bu gelişmeler sayesinde Türkiye gerek bölgesinde gerekse küresel çapta önemli bir güç olmak için çalışmaya devam ediyor. Türkleri Anadolu’dan sökmeye çalışanlara her alanda elde edeceğimiz başarılarla daha çok cevap vereceğiz gibi görünüyor.