Zafer ve Bayram
Milletimizin ve Devletimizin büyük demokrasi zaferi ve kutsal cihadı mübarek olsun. Bu ortak insanlık bayramımız kutlu olsun. Türkiye önceki akşam büyük bir mücadele verdi ve şer kuvvetlere, ihanet şebekelerine, aziz halkımızın değerlerine düşman olan dahili düşmanlarımıza büyük bir Osmanlı tokadı attı. Rabbimize şükürler olsun, kainat zerreleri adedince elhamdülillah.
Odamda çalışırken bir ara büyük oğlum heyecanla geldi ve "Baba! Galiba darbe yapılıyor!" dedi. İlk başta aile olarak hepimiz, darbe değil de bir terör örgütünün eylemine karşı tedbir alındığı tahmininde bulunduk. Öyle ya, 2016'lara geldiğimiz bugünlerde hala bu tür iğrenç teşebbüslere kimse tevessül edemez, darbe gibi geri kafalı tertiplere yüz veremez diye inanıyorduk. Ve yediden yetmişe bütün halkımız gibi kulağımız krişte, gözümüz haberlerde, gönlümüz duada oldu. Başkomutanımız, Cumhurbaşkanımız, aziz milletimizin ve İslam ümmetinin lideri Recep Tayyip Erdoğan'ın yaptığı mukaddes çağrı ile her şey bir anda değişti. Halkı meydanlara davet eden Büyük Reis'in çağrısına, içinde vicdan kırıntısı taşıyan büyük kitle uydu ve sokaklara çıktı, meydanlara indi. Darbecilere karşı direnen basın mensubu meslektaşlarımla iftihar ettim.
Ailece Vatan Caddesi'ne inip de İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nün önüne geldiğimizde neredeyse bütün bir milletin Kuva-yı Milliye ruhuyla ayağa kalktığını, yeniden dirildiğini ve hain şebekeye rağmen direnişe geçtiğini gördük. Çoluk çocuk, genç ihtiyar herkes Devletine, Polisine ve Ordusuna sahip çıkıyordu. Türk Silahlı Kuvvetleri'nde aldatılmış, tuzağa düşürülmüş, kirli ruhlu beş on çapulcunun dışındaki ordusuna sahip çıkıyordu. Yahya Kemal'in Ordu-Millet düşüncesi bütün manasıyla tezahür ediyordu. Peygamber Ocağı olarak kabul edilen, tarih boyunca küffara karşı savaşan iyilik timsali askerlerimizin büyük bir çoğunluğu milletimizin yanında, ardında ve yüreğindeydi.
Vatan Caddesi'ndeki hadise sıradan bir miting değil, Türkiye'nin istiklal ve istikbal davasının muazzam ve muhteşem coşkusuydu. Orada sahip çıkılan sadece Türk bayrağı, vatanımız, milletimiz ve devletimiz değil, Hazret-i Peygamber'in manevi sancağı altındaki sahabe ordusuna gösterilen hürmetti. Atılan sloganlar, getirilen tekbirler, haykırılan sözler ve takınılan tavır sadece bir avuç paralel ihanet şebekesine karşı değildi, dünyanın emperyalist güçlerinin yüzlerinde de patlayan müthiş bir yumruktu. Ruh, gönül ve vicdan hırsızlarının elleri yüreğimizde, pençeleri üstümüzdeydi. 15 Temmuz akşamı kiralık ve satılık katillerin derdest edilip içeriye tıkıldığı ve büyük milletimizin devletiyle bütünleştiği bir tarih olarak hatırlanacak, bu şekliyle hafızalara kazınacaktır.
İstanbul ayakta, Ankara tetikteydi. Konya, Erzurum, Amasya, Samsun, İzmir, Diyarbakır ve Kayseri diriliş yürüyüşündeydi. 81 ilimizde yürekler coşkulu, ağızlar dualı, vicdanlar müsterih, imanlar kavi, iradeler kararlıydı. 80 milyon insan her şeyi göze alarak, gerekirse ölümü şahadet şerbeti bilerek meydanlara indi. Bu bir milat! Şayet bu iman ve kararlılık 27 Mayıs 1960'ta gösterilebilseydi, alçak darbeciler Ezan-ı Muhammedu00ee'yi aslına çeviren sevgili Başvekil Adnan Menderes'i idam etmeye cüret edemezlerdi. Bundan sonra Türkiye'de hiçbir ahmak, hiçbir alçak, hiçbir küstah darbe yapmaya teşebbüs edemeyecek, bunu aklından dahi geçiremeyecektir. Rabbimize hamdolsun.
Yedi Düvel Türkiye'yi işgal ettiği sırada nasıl aziz milletimiz yediden yetmişe birleşip bir araya gelmiş ve Milli Mücadele ruhuyla ayağa kalkmışsa 15 Temmuz akşamı da aynı ümmet şuuruyla bütün kesimleri, grupları ve partileriyle aynı iman, ruh, heyecan ve gayretle yürümüş ve elindeki emanet silahları halkına yönelten aldatılmış güruhu püskürtmeyi başarmıştır. Bu, Millet-Devlet-Ordu birliği ve beraberliğinin ortak zaferi ve müşterek başarısıdır.
15 Temmuz, artık ülkemizde her yıl kutlanacak "Milli Hakimiyet ve Demokrasi Bayramı"dır. Sadece bizim değil, yeryüzündeki mazlum coğrafyada yaşayan bütün insanların müşterek destanıdır. O gece bir türkü sözü gibi söylenen 'Recep Tayyip Erdoğan' sadasına "Ya Allah, Bismillah, Allahü Ekber" duaları eklendi. Bütün iyi dilekler, dualar, temenniler, gözyaşları birleşti ve semaya yükseldi. F16'ları ele geçirip halkın üstünde 'alçak' uçuş yaptıran ve kirli isyana tevessül eden alçaklara karşı Ezan-ı Muhammedu00ee'ler ve Salalar buluştu ve Rabbimize ulaştı. Şehzadebaşı Camii'nde Ezan'dan sonra okunan İstiklal Marşı bizi iri, diri ve ayakta gösteren en büyük güç kaynaklarımızdandı.
Şu satırların yazıldığı sırada 165 şehidimiz, 1440 yaralımız vardı. 2839 hain ise gözaltına alınmıştı. Şühedamıza Allah'tan rahmet, gazilerimize Cenab-ı Allah'tan şifa diliyorum. Rehavete kapılmak yok, her an teyakkuz halinde olmamız lazım. Düşman dün içeriden saldırıyordu, artık içimizde, belki de aramızdadır. Dikkat etmeliyiz. Urları vücudumuzdan temizlemeliyiz. Milli birlik ve beraberlik ruhunu daima uyanık tutmalıyız. Rabbim bu masum ülkeye, bu mübarek millete, bu mümin kitleye bir daha böyle imtihanlar yaşatmasın, ezanımızı dindirmesin, bayrağımızı indirmesin. Allah hepimizin yar ve yardımcısı olsun, amin.