Zafer Bismillah
Gün olmuyor ki, üzerimizde karabulutlar dolaşmasın. Yılanlar çıyanlar ve alçaklıkta seviyesi bile olmayan belhüm adalların ihanet ve hıyanetleri olmasın. İçerden veya dışardan artık fark etmiyor. Bel altı vuruşlara alıştık ama bu kadarına da pes diyorum.
Şu gavur Amerika’nın başına da belâ olan sarı domuzun yaptıklarını hangi sıfatları kullanarak açıklayabiliriz? Eski Türkiye döneminde yılbaşında gece yarısı çıkarılan dansözleri aratmayan kıvrıldıkça kıvrılmalar çoktandır kabak tadı vermesine rağmen günlük rutinimize girdi.
Adam tüm dünyayı cehenneme çevirmeye niyetli. Ne ar, ne namus, ne de insanlık hiçbir değeri olmayan bir kişiliksiz kimlik ile dediğim dedik, çaldığım düdük kabilinden bir hayasızlık içerisinde mazlum dünyanın tükürüklerini yağmur zannederek ömrüne ömür katacağı zannı ile vurdukça vuruyor.
Arkasında koca bir enkaz ve bu enkazın üzerinde de yaşama savaşı veren bir İslam dünyası bıraktı. Zulmünde bir ömrü vardır elbette.
Mazlum halklar er yada geç uyanacaklar.
Hiç kimsenin de yaptığı kötülükler yanına kâr kalmayacak.
Yaşayanlarımız bu gerçeklikleri görecekler.
Bu satırları yazarken kuzey Suriye cehennemine su vermeye başlamıştı ülkemiz.
Reisimizin birkaç gün içerisinde dediği süre başladı hayırlısı olsun diyelim.
‘Fırat Kalkanı’ ve ‘Zeytin Dalı’ Harekatlarını göz önüne aldığımızda fazla bir zaman beklemeyeceğiz İnşallah.
Dünya mazlumlarının hamisi durumunda olan devletimiz var oldukça ne Amerika ne de Rusya ve İran İslam topraklarını eskisi gibi çiğneyemeyecek İnşallah.
Stratejik ortak ve müttefik Amerika(!) aslında hiçbir zaman dostumuz olmadı. Rahmetli Erbakan hocamız bu gerçekliği sık tekrar eder ve muktedirlerin gözünün içine bakarak da onların çatlamış ar damarlarını tamir etmeye çalışır vurdukça vururdu. Ancak ne ses ne seda sadece beden dillerinden aceze olduklarını anlardık.
Her altı ayda bir meclisimizin gündemini işgal eden ‘Çekiç Güç’ oylamasında tarihe not düşecek konuşmaları yapar ve iktidarda bulunan hükumete de yanlıştan dönülmesi hususunu hatırlatırdı.
Bir konuşmasında hocamız bu gücün ülkemizde bulundurulmasının ikinci Sevr olacağını ve İsrail’in güney komşumuz olmasının adımlarından sayılacağını meclis kürsüsünden en yüksek tonlardan yaptığı konuşmada aktararak uyuyanlarımızı uyandırmaya çalışması bile o günün muktedirlerinde bir tesir oluşturmamıştı.
Ülkemizin doğusu bu aldatma ve yutturmacalarla et ve kemik olmuş bu milletin ocağına incir diktirdi ve yaşadığımız ve yaşayacağımız daha birçok ucubeye şahit olmamızın hepsinin altında bu aymazlıklar çıkıyor.
Yeni Türkiye artık uyumuyor. Uyuyanları uyandırıyor.
Tüm entrika ve başımıza örülmek istenen çoraplar hep bu olumlu hal ve gidişimizden kaynaklı. Eskiden olduğu gibi sussak veya akıntıya kapılıp zevahiri kurtarmaya çalışsak belki dünyada kazanan bile olabiliriz. Ama içinden geçtiğimiz günlerdeki kadar mutlu ve alnı ak omurgası dik olamazdık.
Ahir ömrümüzde bu günleri gördük ya.
Arap kardeşlerimiz sırtımızdan hançerlemeye devam etse de, dost ve müttefik bildiklerimiz kuyumuzu kazarak bizi boğmaya çalışsa da mazlum ve masum insanlar ve denizlerde boğulan sabiler yüzü suyu hürmetine işlerimiz rast gidiyor. Ha yıkıldı ha yıkılacak denen devletimiz bugün dünden daha sağlam ve daha muhkem.
İçerden dışardan ihanet virüsü ile hastalanmış güruhun her bir çabası hem boşa gidiyor hem de sahiplerini bir bir itibarsızlaştırıyor. Bumerang olarak kem gözlere şiş olarak çakılıyor.
Hadim-ül Harameyn sıfatı kişilere ve devletlere itibar kazandırmıyor.
Eşrefi mahlûkları yaratanın hatırı için, garip gurebâyı koruyan ve kollatyanlar itibar üstüne itibar kazanıyorlar.
Dün bizi aşilimizden vurmaya cüret edenlerin düştükleri çukuru görmeyenlerimiz görsün artık.
Zafer Bismillah ile başladığımız makalemi zafer Bismillah ile tamamlıyor ordumuza yurdumuza ve samimi idarecilerimize muvaffakiyetler diliyorum. Gazamız mübarek olsun. AMİN.
Sağlık ve mutluluk dileklerimle.