Z kuşağına istikrarlı koalisyon mu?
İYİ Parti Genel
Başkanı Meral Akşener uzun süredir il il geziyor.
Vatandaşın derdini vatandaşın ayağına giderek dinliyor.
Geçtiğimiz gün son durağı Rize oldu.
Orada birçok olay yaşandı.
HDP ve CHP ile ortak olmasını eleştiren bir
vatandaşa “yalan söylemeyin” şeklinde
çıkışırken esnaf ziyaretinde “Bizim
işimiz sizin sorunlarınızı iktidara iletmek” diyerek farklı bir görüntü
verdi.
Yani şöyle mi oluyor:
İstediğinizi
söyleyince güzel aksini söyleyince kötü mü?
Siyasetçinin birincil görevi vatandaşının sesini onun
üslubuna uyarak duymak.
Daha sonra duyduklarından ortak bir kanaat üretip bunu
politikaya çevirmek.
Meral Akşener’in
yıpratıcı olmayan bir dil ile Doğu
Türkistan konusunu sahiplenmesini doğru bulduğum kadar vatandaşı
terslemesini de yanlış buluyorum.
Siyasetinizi seçici bir kesime göre yaparsanız asla ülkenin
tamamını temsil edemezsiniz.
Herkesin, Cumhurbaşkanı
Erdoğan’a karşı hem bir eleştirisi hem de bir övgüsü var.
Öne çıkan liderlik konusunda yapılan bir ankette, CHP’nin
tabanında bile Recep Tayyip Erdoğan’a
bir oranda sempati duyulduğu görülüyor.
Bunun sebebi liderlerin geniş kitleleri kapsayıp kuşatacak
politikalar üretmesi.
18 yılda çok şey yaşandı.
Ergenekon, 17-25 Aralık ve Gezi Olayları
toplumu ayrıştırmış ve 15 Temmuz ile
liderin toplumu kuşatacak önceliklerinin arasında güvenlik birinci madde haline
gelmişti.
Son 5 yıldır, “ülkemizin
düşmanları”nın maşalarıyla olan mücadele güvenlik merkezli ilerliyor.
Artık oy verecek yaşa gelen Z kuşağının bu dönemde yaşanan güvenlikçi politikaları görmesi,
devletin ve yönetimin otoriter olduğu algısına kapılmasına neden oluyor.
Bu da gençlerin dilinde özgürlük talepleri olarak yer
buluyor.
FETÖ ile
mücadelenin tavizsiz bir şekilde ileri götürülmesini söyleyen muhalefetin,
güvenlik merkezli bu politikaların toplum üzerinde oluşturduğu iklimi siyasi
rant olarak kullanması çok doğru değil.
Bunu aşmak, gençlere ulaşmak gerekiyor.
Meral Akşener’in
Olağan Kongre’de gençlere ulaşacak bir imaj ve dil ile başlattığı söylem zaman
zaman kendisini gösteriyor.
Muharrem İnce’nin
“öğretmen” kimliği ile gençlere
yönelmesi de kendince oluşturduğu farklı bir dil.
Gençleri kazanmak AK
Parti’nin de bir süredir hedefleri arasında...
“Bize Ayşeler, Aliler
gerek” mottosu ile şekillenen AK Parti’nin gençlik politikası başarılı mı?
Şu ana kadar Z kuşağını yakalayan bir siyasi parti yok.
Ama neredeyse tüm siyasetçilerin odak noktasında gençler
var.
Geçtiğimiz gün Cumhurbaşkanlığı
Millet Kütüphanesinde Cumhurbaşkanı Erdoğan
ile gençler arasında düzenlenen “Kütüphane
Söyleşileri” isimli etkinliğin ikincisi düzenlendi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın
Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi (CHS)
ile sorumluluğunun ve mesaisinin arttığı herkesin malumu.
Önemli ve işler bir devlet mekanizması oluşturuldu.
Kısa zamanda da büyük yol kat edildi.
MHP Genel Başkanı
Devlet Bahçeli’nin açıkladığı anayasa teklifiyle CHS’nde önemli bir revizyonun gerçekleştirilme arzusu siyaseten
yeni bir dönemin kapısının aralanacağı gösteriyor.
İki Cumhurbaşkanı Yardımcısının seçimle gelmesi, aslında
eski koalisyon dönemlerini bir miktar geri getiriyor.
Böyle bir düzenleme, “İstikralı
Koalisyon Dönemi” oluşturur.
Aslında MHP’nin
teklifi, şu anda Cumhurbaşkanlığına ortak aday belirleyemeyen muhalefete ilaç
gibi gelecek bir teklif...
Bence teklifin gençlere dokunan kısmı, “Z kuşağının istek ve arzularının hangi siyasi liderin kimliği ile
karşılık bulacağı”dır.
Memleket Partisini
kurarak yeni bir soluk getirmek isteyen Muharrem
İnce ve Meral Akşener bu yolda
ilerliyor.
CHP Genel Başkanı
Kemal Kılıçdaroğlu da gençlerle online toplantılar yaparak sürecin dışında
kalmamaya çalışıyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın
Kütüphane Söyleşileri de bu
çerçevede konsept olarak bir adım öne çıkıyor.
Soruların doğallığı ve Cumhurbaşkanı
Erdoğan’ın üslubuna ustaca kullanması söyleşileri keyifli kılıyor.
Bu söyleşilerin CB Erdoğan’ın siyasetçi olarak farkını ortaya koyacağı, Abbas Güçlü’nün Genç Bakış programındaki gibi “farklı seslerin” de dâhil olduğu bir konsepte dönüştürülmesi acaba nasıl olur?