Dolar (USD)
34.62
Euro (EUR)
36.25
Gram Altın
2918.70
BIST 100
9659.96
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
20 Temmuz 2020

Z Kuşağı, Yumuşak G Kuşağı, falan filan!..

“Z Kuşağı” diyorlar, ne demekse!..

Bu kuşak bitince başa dönülecek galiba; A Kuşağı, B Kuşağı, Yumuşak G Kuşağı…

Dünün gençleri yaşlanıyor, günün gençlerini kafalarındaki çerçevelere yerleştirmeye çalışıyor.

“Bugünün gençliği şöyle düşünüyor, böyle düşünüyor!”

Tek tipçi lâflar!

Gençliği beğenmemek de yaşlılığın karakterinde var!

Bu bin sene evvel de böyleymiş, beş yüz sene evvel de;

“Nerdee bizim zamanın gençliği, nerde şimdiki gençlik”.

Bu muhabbet bitmez, her nesil bir önceki nesli kötüler…

Her yaşlı, gençliğinde “kahramandır”, her türlü fazilet ondadır!..

Yaşlılar bugünlere kolay gelmemişlerdir, ekmeği aslanın ağzından değil, midesinden almışlardır, oysa “şimdiki gençlik” bunları bilmemektedir, gençlik “hazır yemeye” alışmıştır!..

Bizler gençleri, onlara sağladığımız “imkânlardan” dolayı “borçlandırıyoruz” adeta, “Hazır yiyicilikle” suçluyoruz, lokmalarını sayıyoruz, onurlarının nasıl da yaralandığını göz önünde bulundurmadan.

Kendimizi pek de güzel kenara çekiyoruz; güzelim toprakları, ormanları katleden bizler değilmişiz gibi...

Rant ihtirasıyla etrafı talan eden gençler mi, bizler miyiz?.

Neyin hesabını kimden soruyoruz, hangi hakla gençliğe tepeden bakıyoruz, hangi hakla “Şimdiki nesillerin bir şeyden haberi yok azizim” diyoruz.

“Gerçekten haberleri yoksa, bunun sorumlusu da bizler değil miyiz?” sorusuyla yüzleşmeksizin kabahati gençlere yükleyiveriyoruz!

“Efendim gençlik eski günleri bilmediğinden dün ile bugünü kıyaslayamıyor!”

Ne basit bir bakış açısı bu!..

Çoğu “işsiz sayısını düşük göstermekten” başka işe yaramayan “eğitim kurumlarını” gençler mi kurdu?..

Dinimiz CIA bağlantılı bir örgüt tarafından istismar edilirken,

İslam’a zıt “telkinler” ayyuka çıkartılırken, sessiz kalan “koca koca” İlâhiyatçıları gençler mi yetiştirdi, o ilâhiyat fakültelerini gençler mi kurdu?..

Nesilleri gençler mi zehirledi?

Zararlı ve hatta çoğu bağımlılık yapan ürünlerin “cicili bicili” reklâmlarını yayınlatan, yayınlayan bizler değil miyiz?

Çocuklarımıza, gözlerini dünyaya açtıkları andan itibaren bütün rezillikleri “süslü ambalajlar içinde sunan” bizler değil miyiz?

Mesela,

“Çarpık ilişkileri, israfı, şiddeti” özendiren “yerli dizileri” gençler mi hazırladı, gençler mi yayınladı?

Anadolu ruhu ile ona uygulanan kanunlar arasındaki büyük tezatlıkları gençler mi oluşturdu?

Çocukları kabiliyetlerine uygun mesleklere vaktinde yönlendirmemenin faturasını hangi hakla gençlere çıkartıyoruz kardeşim!..

Önceki gün söylediğinin dün, dün söylediğinin bugün tersini yapan misaller gençlerden mi, “biz” yaşlılardan mı?..

Öfkeden kabarmış suratlarla, çatılmış kaşlarla, araya tek bir “nükte” sokmadan birbirlerine saldıran politikacılardan kaçı genç?..

Toplum için sanatı bir kenara atıp, “politik çıkarlar için sanat” iklimini gençler mi oluşturdu?..

Bizim gençliğimizde ne sanatçılar vardı;

Rahmetli Münir Özkul’lar, Adile Naşitler, Hulusi Kentmenler, Barış Mançolar ve daha niceleri niceleri “politika üstü” şahsiyetlerdi, hangi “politik görüşe” yakın olduklarını sormak, sorgulamak aklımızın ucundan bile geçmezdi.

O günlerde bizi yaşlılarımızla buluşturan yaşlılarımız vardı, mahallede bizimle top oynayan nice yaşlı komşumuz vardı.

Bizim gençliğimizde politikacılar fena atışırlardı ama çoğu vakit ince nüktelerle, gülümsetirken düşündüren cümlelerle yüklenirlerdi birbirlerine…

Rahmetli Erbakan Hoca’nın muhalefetini hatırlayın…

Kimi vakit “Hoca”, kimi vakit “Ağabey” tavrıyla seslenişlerini, en sert tepkileri bile müthiş esprilerle hazmedilir hale getirişlerini…

O zamanın vitrin önündeki kimi politikacıların ne güzel fıkraları, esprileri vardı…

Sosyal medyadaki videolardan eskileri bir izleyin ve bugünkü ortamın suratsızlığından dolayı, gelin de günümüzün gençlerini itham edin!..

*

Bu yazıyı okuyan bizcileyin yaşlı dostlar:

Şapkamızı, takkemizi önümüze koyup düşünmek mecburiyetindeyiz.

Gençlik bizim gençliğimiz, onların karşı karşıya oldukları tabloyu biz hazırladık.

Hayır, kafamızdaki saplantılarla gençliği tanımlamaya kalkışmayalım…

Öyle, her şeyden habersiz bir gençlik de değil bizim gençliğimiz.

Aksine, ilgilenmez gibi görünürken bile her şeyi çok yakından izliyorlar.

Nelerin olup nelerin bittiğini anlamak için göz ucuyla bakmaları bile yetiyor.

Zira, onların kalp gözleri çok daha açık, çünkü onlar geçmişten bugüne uzanan “çapraz ilişkilerin”, “menfaat hesaplarının” esiri değiller.

Aralarında “politikanın” çirkinliklerine alet olanlar varsa da, bizim teşvikimizle oluyor bunlar, biz sürüklüyoruz bazı gençleri bu ortamlara!..

Genç sorar arkadaş, sorgular ve ikna olmak ister.

Onları “Gözlerimin içine bak, ne dediğimi anlarsın!” muhabbetiyle ikna edemeyiz, onlara “Yaptıklarımız ile dediklerimizin” birbirlerini desteklediği oranda yakın olabiliriz.

Bugün için gençlerimizin kahir ekseriyetinin “yapılanlar ile söylenenler” arasındaki uçurumlara düşmekten çekindiğini görüyorum.

Nice gencimiz, “güven duyacağı” büyüklerinin özlemiyle yanıp tutuşuyor!..

Bizler, onların “kalplerine” hitap edemiyoruz.

Bizler, onların “delikanlı büyük” arayışlarına cevap veremiyoruz.

Bizler, politikanın dar koridorlarından kurtulup gönlümüzün geniş bahçelerine açılamıyoruz.

O dar koridorlardan bakarak gençlik hakkında hüküm veriyoruz…

“Nerdeee bizim gençliğimiz nerde günümüzün gençliği” safsatasını nesilden nesile aktarıp gidiyoruz...

Yarınlarda bir şeyler değişir umarım…

Bugünün gençleri, diyelim ki otuz sene sonranın gençlerini “Nerdeee bizim gençliğimiz, nerde günümüzün gençliği” diyerek suçlayacak hallere düşmez İnşAllah.

Hangi hakla suçlayıcı dil kullanabiliyoruz, gençliğimizden milyonlarca kez özür dilememiz gerekirken…