Z Kuşağı kayıp nesil mi
Son bir haftada yaşanan trajik olaylar, korku filmlerine sahne oluşturacak kadar vahim görüntüler, korkunç cinayetler bizlere yeniden "gençlik nereye gidiyor" sorusunu sordurdu!
Gençlik ve Z Kuşağı üzerine yıllardır yazılar yazan,
önermelerde bulunan sosyal bilimcilerin dahi tahmin edemeyeceği bir süreci ışık
hızıyla yaşıyoruz.
Toplumsal dönüşüm en çok kadın ve gençler üzerinden
ilerlerken görünür olan tablonun arka planında yetişkinlerin, ebeveynlerin
olduğunu hep unutup veya ısrarla gözden kaçırmak istiyoruz.
Gençliği bu kadar vahşi, başıboş, sevgisiz bırakıp uçuruma
sürükleyen sadece sosyal çevre olabilir mi?
Ailede bir gün sevilmemiş, başı bir gün kucaklanmamış,
huzurlu aile ortamında yaşamanın konfor ve kuşatıcılığını hissetmemiş bir
çocuk/ genç nasıl sağlıklı bir birey olabilir?
Çocuk eğitiminin tamamen anne üzerine bırakıldığı, babalığın
sadece karın doyurmak olarak parantez içine almak olarak görüldüğü bir toplumda
hangi çocuk sağlıklı bir yetişkinliğe evrilebilir?
Üç beş aydan sonra ellerine tutuşturulan akıllı telefonlar,
tabletler üzerinde kontrolsüz ve çekici bir dünyanın azgın dünyasına terk
edilen bebekler hangi değer ve nizamdan nasiplenebilir?
Özgür ve özgüvenli yetiştirme adı altında kontrolsüz ve
denetimsiz bir alanda vahşi kapitalizme, tüketim çılgınlığının insafına
bırakılan çocuklar nasıl güvenli toplum inşaa edebilir?
Küresel dünyanın bireyselliği tüketmeye başladığı bir
dönemde, bencil bireyselliğin nirvanasına çıkmaya çalışan yetişkinler mi
topluma vizyon ve misyon sahibi gençler yetiştirecek?
Gençleri yargılamadan, suçlamadan, analiz, duyar kasmadan
önce gözlerimizi yetişkinlerin dünyasına çevirelim.
Gençlerden ziyade masum çocuklardan katil gençler devşiren yetişkinleri
yargılayalım. Bir toplumun geleceğini
umarsızca, bencilce harcayan bu kuşak için çalışmalar yapalım.
Bunlar daha iyi günlerimiz... Gençler, çocuklar, yetişkinler
için milli bir ıslah, onarım, misyon hamlesi yapmazsak fragmanın ardından uzun metrajlı
filmler toplumumuzu bekliyor.