Yüzyılın seçimi
Cumhuriyetin yüzüncü yılında 14 Mayıs’ta ‘Yeter söz
milletindir’ mottosu ile yapılacak seçimlerin sonucunu, Türk seçmeninden çok The
Economist, WSJ, The Hill, John Bolton, Michael Rubin, Terör elebaşı Duran
Kalkan, Kesinleşmiş cezasını çekmemek için kendini hasta gösteren Ahmet Türk gibi
Türkiye’yle ilgilenmeyi kendilerine görev sayan altılı masanın akıl hocaları merak
ediyorlar.
Her ne kadar 28 Şubat’tan beri toplanıp dağılmaktan başka
bir mahareti olmayan altılı masanın adayı belli olmasa da seçimler, batının her
dediğine evet diyerek küreselcilerin boyunduruğunda iktidara gelebileceklerini
düşünenlerle, emperyalistlerin ambargo ve yaptırımlarına rağmen, Türkiye’nin
çıkarlarını ön planda tutan o yüzden sürekli içerde ve dışarda haksız
ithamlarla karşı karşıya gelen yerli ve milliciler arasında geçecek.
Yeter söz milletin sloganı Cumhur ittifakı tarafından da
altılı masanın nüvesini oluşturan millet ittifakı tarafından da sahipleniliyor.
Türkiye’nin, Suriye, Libya, Karabağ, Doğu Akdeniz, Afrika
başta olmak üzere ihtilaflı bölgelerin tamamında küreselcilerin tetikçisi
ABD’nin gücünü sınırlayan, emperyalizme dizgin vurabilecek yegane ülke haline
gelmesi, global aklın iktidar değişikliği için bütün kozlarını sahaya sürmesini
kaçınılmaz kılıyor. Cumhur ittifakına göre, Millet 20 yıldır destek verdiği
Erdoğan’a desteğini yenileyerek Türkiye’yi emir eri görmek isteyenlere, dur
denildiğinde duran, vur denildiğinde vuran, kendi düşmanlarından çok İsrail ve
ABD’nin düşmanlarına karşı hazır kıta bekletmek isteyenlere okkalı bir yeter
çekecek. Altılı masa ise, en büyük kozu olan ekonomik sorunların kaynağını
iktidar olarak gördükleri için, 20 yıldır iktidarda olan Erdoğan’a millet yeter
diyecek görüşünü dillendiriyor.
Yarım yüzyıldır tavşana kaç, tazıya tut politikası ile
Türkiye’yi üç buçuk teröristle
oyalayanların artık, daha kapsamlı düşmanlar üretmelerinin vakti geldi. Irak’ta
Pençe Kilit operasyonuyla sınırlardan temizlenen ABD güdümlü terör odaklarının
Suriye sahasından da temizlenme ihtimaline karşı Yunanistan silahlandırıldı.
Güney kanadını çökertecek olan Türkiye-Yunanistan çatışmasını göze
alamayanların Türkiye’yi batıdan soyutlayacak yeni maşa olarak da İsveç
seçildi.
Türkiye-İsveç-Finlandiya mutabakatına rağmen kör göze parmak
sokarcasına, İsveç’in terör örgütü mensuplarının Erdoğan’ı maketini asma, yakma
eylemlerini kışkırtması, Irkçı, faşist Rasmus Paludan’ın Kuran-ı Kerim’i
yakmasını fikir özgürlüğü gibi göstererek göz yummaları, oldu olacak, terör
örgütü yandaşlarının Başkan Erdoğan posteri ile Türk bayrağını yere sererek
üzerinde yürümelerini seyretmeleri Türkiye’nin kılcal damarlarıyla oynamaktan
başka bir şey değil.
Olaylar, CIA’nın bugüne kadar kirli işlerinin temizlendiği
yer olarak bilinen İsveç’e NATO’ya girmek yerine Türkiye’nin NATO’dan
dışlanması için bahane üretmek gibi bir vazife verildiği gösteriyor. John
Bolton’un Türkiye’nin NATO’dan çıkarılmasını dillendirmesinin ardından
İsveç’teki pervasız olayların artması pek tesadüfe benzemiyor.
Küreselcilerin yıllık ayinlerini yaptıkları mabed olarak
görülen Davos’a davetli tek siyasi, Türklükle ve savunma sanayimizle derdi olan
sözde devacı Babacan’ın 14 Mayıs’ta iktidar değişikliği sözü vermesi inandırıcı
bulunmamış olacak ki, altılı masanın liberal, solcu, milliyetçi ve İslamcı kurgusunun
seçimlere kadar bozulmaması için cumhurbaşkanı aday adayları sır gibi
saklanıyor.
Türkiye, 14 Mayıs’ta ABD ve küresel güçlere meydan
okuyabilecek seviyeye gelmesinin bedelini ödeme pahasına, bağımsızlığını,
Türklüğünü, Müslümanlığını, mazlumların hamisi olduğunu, zalimlere karşı
olduğunu sınamak isteyenlere Yeter söz milletin mi diyecek, yoksa tıpkı, 15
Temmuz, 28 Şubat, 12 Eylül, 27 Mayıs’ta olduğu gibi ABD’nin içimizdeki
çocuklarına yol vererek Menderes’i asanlara, Kıbrıs harekatı sonrası ambargo
uygulayanlara, Erbakan’ı buram buram terletenlere, FETÖ’yü devlet içinde
paralel bir güç haline getirenlere, altyapı yatırımlarına sudan bahanelerle
karşı çıkanlara, İHA-SİHA üretimini kirletmeye çalışanlara, nükleer enerjiyi bu
topraklardan uzak tutmaya çalışanlara, Uzay sanayii ile dalga geçenlere,
demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü gibi süslü kavramlarla Türkiye’nin
bölünmesine çanak tutanlara mı inanacak. 14 Mayıs, sadece iktidarı belirleyecek
bir seçim değil, önümüzdeki Yüzyılımızı şekillendirecek bir seçim olacaktır.
Vesselam.