Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
23 Ocak 2023

Yüzyılın seçimi

Cumhuriyetin yüzüncü yılında 14 Mayıs’ta ‘Yeter söz milletindir’ mottosu ile yapılacak seçimlerin sonucunu, Türk seçmeninden çok The Economist, WSJ, The Hill, John Bolton, Michael Rubin, Terör elebaşı Duran Kalkan, Kesinleşmiş cezasını çekmemek için kendini hasta gösteren Ahmet Türk gibi Türkiye’yle ilgilenmeyi kendilerine görev sayan altılı masanın akıl hocaları merak ediyorlar.

Her ne kadar 28 Şubat’tan beri toplanıp dağılmaktan başka bir mahareti olmayan altılı masanın adayı belli olmasa da seçimler, batının her dediğine evet diyerek küreselcilerin boyunduruğunda iktidara gelebileceklerini düşünenlerle, emperyalistlerin ambargo ve yaptırımlarına rağmen, Türkiye’nin çıkarlarını ön planda tutan o yüzden sürekli içerde ve dışarda haksız ithamlarla karşı karşıya gelen yerli ve milliciler arasında geçecek.

Yeter söz milletin sloganı Cumhur ittifakı tarafından da altılı masanın nüvesini oluşturan millet ittifakı tarafından da sahipleniliyor.

Türkiye’nin, Suriye, Libya, Karabağ, Doğu Akdeniz, Afrika başta olmak üzere ihtilaflı bölgelerin tamamında küreselcilerin tetikçisi ABD’nin gücünü sınırlayan, emperyalizme dizgin vurabilecek yegane ülke haline gelmesi, global aklın iktidar değişikliği için bütün kozlarını sahaya sürmesini kaçınılmaz kılıyor. Cumhur ittifakına göre, Millet 20 yıldır destek verdiği Erdoğan’a desteğini yenileyerek Türkiye’yi emir eri görmek isteyenlere, dur denildiğinde duran, vur denildiğinde vuran, kendi düşmanlarından çok İsrail ve ABD’nin düşmanlarına karşı hazır kıta bekletmek isteyenlere okkalı bir yeter çekecek. Altılı masa ise, en büyük kozu olan ekonomik sorunların kaynağını iktidar olarak gördükleri için, 20 yıldır iktidarda olan Erdoğan’a millet yeter diyecek görüşünü dillendiriyor.

Yarım yüzyıldır tavşana kaç, tazıya tut politikası ile Türkiye’yi üç buçuk teröristle oyalayanların artık, daha kapsamlı düşmanlar üretmelerinin vakti geldi. Irak’ta Pençe Kilit operasyonuyla sınırlardan temizlenen ABD güdümlü terör odaklarının Suriye sahasından da temizlenme ihtimaline karşı Yunanistan silahlandırıldı. Güney kanadını çökertecek olan Türkiye-Yunanistan çatışmasını göze alamayanların Türkiye’yi batıdan soyutlayacak yeni maşa olarak da İsveç seçildi.

Türkiye-İsveç-Finlandiya mutabakatına rağmen kör göze parmak sokarcasına, İsveç’in terör örgütü mensuplarının Erdoğan’ı maketini asma, yakma eylemlerini kışkırtması, Irkçı, faşist Rasmus Paludan’ın Kuran-ı Kerim’i yakmasını fikir özgürlüğü gibi göstererek göz yummaları, oldu olacak, terör örgütü yandaşlarının Başkan Erdoğan posteri ile Türk bayrağını yere sererek üzerinde yürümelerini seyretmeleri Türkiye’nin kılcal damarlarıyla oynamaktan başka bir şey değil.

Olaylar, CIA’nın bugüne kadar kirli işlerinin temizlendiği yer olarak bilinen İsveç’e NATO’ya girmek yerine Türkiye’nin NATO’dan dışlanması için bahane üretmek gibi bir vazife verildiği gösteriyor. John Bolton’un Türkiye’nin NATO’dan çıkarılmasını dillendirmesinin ardından İsveç’teki pervasız olayların artması pek tesadüfe benzemiyor.

Küreselcilerin yıllık ayinlerini yaptıkları mabed olarak görülen Davos’a davetli tek siyasi, Türklükle ve savunma sanayimizle derdi olan sözde devacı Babacan’ın 14 Mayıs’ta iktidar değişikliği sözü vermesi inandırıcı bulunmamış olacak ki, altılı masanın liberal, solcu, milliyetçi ve İslamcı kurgusunun seçimlere kadar bozulmaması için cumhurbaşkanı aday adayları sır gibi saklanıyor.

Türkiye, 14 Mayıs’ta ABD ve küresel güçlere meydan okuyabilecek seviyeye gelmesinin bedelini ödeme pahasına, bağımsızlığını, Türklüğünü, Müslümanlığını, mazlumların hamisi olduğunu, zalimlere karşı olduğunu sınamak isteyenlere Yeter söz milletin mi diyecek, yoksa tıpkı, 15 Temmuz, 28 Şubat, 12 Eylül, 27 Mayıs’ta olduğu gibi ABD’nin içimizdeki çocuklarına yol vererek Menderes’i asanlara, Kıbrıs harekatı sonrası ambargo uygulayanlara, Erbakan’ı buram buram terletenlere, FETÖ’yü devlet içinde paralel bir güç haline getirenlere, altyapı yatırımlarına sudan bahanelerle karşı çıkanlara, İHA-SİHA üretimini kirletmeye çalışanlara, nükleer enerjiyi bu topraklardan uzak tutmaya çalışanlara, Uzay sanayii ile dalga geçenlere, demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü gibi süslü kavramlarla Türkiye’nin bölünmesine çanak tutanlara mı inanacak. 14 Mayıs, sadece iktidarı belirleyecek bir seçim değil, önümüzdeki Yüzyılımızı şekillendirecek bir seçim olacaktır. Vesselam.