Yüzüncü yıl avfı
Halkın büyük teveccühüyle gerçekleşen ve 70
bin kişinin katıldığı Diyarbakır mitinginde Cumhurbaşkanı Sayın R. Tayyip
Erdoğan’ın,12 Eylül darbesinde benim de bir süre işkence gördüğüm Diyarbakır
Cezaevi’ni boşaltarak müzeye çevirdiğini müjdelemesi üzerine çoktandır
hazırladığım bu yazıyı gazetemize göndermeye karar verdim. Çünkü;
tarihin yönünü
değiştiren milletler, kendi tarihlerini yazabilen milletlerdir. Tarih yazan ve
tarihleriyle gurur duyan milletler acılara gömülü kalmayan milletlerdir.
Bu karaktere sahip bir milletin kurduğu
devletin en belirgin özelliği cezalandırmaktan ziyadeaffediciliğidir. Büyük ve kendine güvenen devletler acıları
yarıştırmadığı gibi, politikalarını acılar üzerinden kısırlaştırmazlar.
Büyüklük affedicilikle belli olur. Avfın, merhamet
odaklı medeniyetimizdeki yeri oldukça değerlidir. Bunu hem Peygamberimiz Hz.
Muhammed Mustafa’nın hayatında gösterdiği al-i cenaplıkta, hem tarihimizin
değerli şahsiyetlerinin yaşantılarında hem de devlet geleneğimizde rahatlıkla
görebiliriz.
Mübarek Mekke’nin öz evladı olduğu halde
Mekkeli müşrikler Resul-i Ekrem (sav) ve inanan Mekkelilere olmadık zulümler
reva gördüler. Sıra öldürmeye gelmişti: Yasir ve zevcesi Sümeyye’nin r. Mekkeli
müşrikler tarafından katledilişi Resulullah’ı ve iman edenleri derinden
yaralamıştı.
Nihayetinde zulüm öyle dayanılmaz bir hal almıştı
ki iman edenlerden bir kısmı Habeşistan’a hicret etmek zorunda kalmış, Mekke’de
kalanlara ise müşriklerin ettikleri zulüm artıyordu. Öyle ki artık Mekke'de iman eden hiç kimsenin
can güvenliği kalmamıştı. Resul-i Ekrem ve 200 civarında arkadaşı kafileler
halinde Medine’ye hicret etmek zorunda kaldılar. Mekkeli müşrikler Medine'ye
hicret eden Müslümanlara ait arazi, bahçe ve evlere el koydular.
Mekkeliler Peygamberi Medine'de de rahat
bırakmadılar. Muhammed Mustafa sav ve muhacirleri Medine’den çıkarmak için her
yolu denediler. İttifaklar kurarak orada da fitne, katl ve zulümlere devam
ettiler.
Nihayet hicretten 8 yıl sonra Rabbulalemin’in
yardımıyla Mekke Resul-i Ekrem as ve arkadaşları tarafından fethedildi.Mekkelilerin
21 yıl boyunca Müslümanlara yönelik enva-i çeşit zulüm ve düşmanlıklarına
rağmen Mekke'yi fethe giden Hz. Peygamber as, beraberindekilere defaatle, “Kan dökülmeyecek!” talimatını verdi.
Oysa Mekke’dekiler Resulullah’ın (sav) beraberinde bulunan pek çok kişinin
evladını, kardeşini, eşini katletmişlerdi ve tam da intikam zamanıydı. Ama
âlemlere rahmet olan Hz. Muhammed Mustafa as Mekke'ye de haber göndererek: Hepinizin canı güvendedir, dedi.
Anlayacağınız, Hz. Peygamber kin gütmedi,
düşmanlığı sürdürmeyi inancına uygun görmedi ve Mekkelilerin bozdukları
kardeşliği yeniden tesis eyledi: AVF
EDEREK!
Doğrusu affettiğiniz insanların size yeniden
zarar vermeyeceğinin garantisi yoktur. Hz. Nebi bunu bilmiyor değildi lakin
Resul-i Ekrem as avfın her zaman ve her koşulda ihanet kaygısından daha değerli
olduğunu bu vesileyle bizlere öğretti. Mekke’de bağışlananlarında bilhassa dört
büyük halifeden sonra bu dine ve Müslümanlara ettiklerini biliyorsunuz.
Sıra
bizde!
Bizler de avfa muhtaç kimi haklara sahibiz.
Ayrıca millet-devlet olarak da ihanetlere
rağmen bu ülkeyi yüzbinlerce şehidin kanıyla düşman işgalinden kurtararak yeni
bir Cumhuriyet kurduk. Bugüne kadar pek çok ihanetle karşılaştık. İhanetlere
rağmen devletimizi koruduk, ihanetleri hainlerin başına geçirdik. Ve biliyoruz
ki dünya durdukça hırsız da, katil de hain de olacaktır. Bize düşen
yarınlarımızı varlığını sürdürecek olan kötülüklere endekslememektir.
Ne demek
istiyorum?
Birkaç ay sonra Cumhuriyetimizin 100 yılına
giriyoruz. Bu büyük yıldönümü şanına yakışır şekilde idrak ederek yeni, yepyeni
bir başlangıç yapabiliriz.
Nasıl mı?
2023’te gireceğimiz Cumhuriyet’imizin İkinci Yüzyıl’ı vesilesiyle;
Başta tutuklu ve hükümlülere yönelik olmak
üzere tarihin en büyük ve en kapsamlı affını gerçekleştirebiliriz.
Elbette istisnası olacaktır ve af şartına, “bir daha aynı suçun işlenmesi halinde…”gibi
bir madde de eklenebilir.
Başta “siyasi
suçlular”olarak bilinen tutuklular “hangi
örgütten olursa olsun” af kapsamına alınmalıdır. Ailelere “Cumhuriyetin100. Yıl Hediyesi” olarak
gerçekleşecek bir avfın ülke çapında nasıl bir moral ve coşkuya sebep olacağını
tahmin etmek zor olmasa gerek. On binlerce ailenin perişan olduğunu bilenler için
söylediklerim daha anlaşılır bir taleptir.
Tekrar ediyorum, az da olsa affedilemeyecek
suçlar olabilir ve bunlar kapsamın dışında tutulur. Bunun kapsamını ilgililer
belirler. Ama mümkün olan en geniş bir avfın olması esas alınmalıdır.
Gaye ve niyet hayır olduktan sonra maşeri
vicdanda istisnalar kabul görecektir.