Dolar (USD)
34.53
Euro (EUR)
36.16
Gram Altın
2984.26
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
26 Ekim 2022

Yüzüncü yıl avfı

Halkın büyük teveccühüyle gerçekleşen ve 70 bin kişinin katıldığı Diyarbakır mitinginde Cumhurbaşkanı Sayın R. Tayyip Erdoğan’ın,12 Eylül darbesinde benim de bir süre işkence gördüğüm Diyarbakır Cezaevi’ni boşaltarak müzeye çevirdiğini müjdelemesi üzerine çoktandır hazırladığım bu yazıyı gazetemize göndermeye karar verdim. Çünkü;

tarihin yönünü değiştiren milletler, kendi tarihlerini yazabilen milletlerdir. Tarih yazan ve tarihleriyle gurur duyan milletler acılara gömülü kalmayan milletlerdir.

Bu karaktere sahip bir milletin kurduğu devletin en belirgin özelliği cezalandırmaktan ziyadeaffediciliğidir. Büyük ve kendine güvenen devletler acıları yarıştırmadığı gibi, politikalarını acılar üzerinden kısırlaştırmazlar.

Büyüklük affedicilikle belli olur. Avfın, merhamet odaklı medeniyetimizdeki yeri oldukça değerlidir. Bunu hem Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa’nın hayatında gösterdiği al-i cenaplıkta, hem tarihimizin değerli şahsiyetlerinin yaşantılarında hem de devlet geleneğimizde rahatlıkla görebiliriz.

Mübarek Mekke’nin öz evladı olduğu halde Mekkeli müşrikler Resul-i Ekrem (sav) ve inanan Mekkelilere olmadık zulümler reva gördüler. Sıra öldürmeye gelmişti: Yasir ve zevcesi Sümeyye’nin r. Mekkeli müşrikler tarafından katledilişi Resulullah’ı ve iman edenleri derinden yaralamıştı.

Nihayetinde zulüm öyle dayanılmaz bir hal almıştı ki iman edenlerden bir kısmı Habeşistan’a hicret etmek zorunda kalmış, Mekke’de kalanlara ise müşriklerin ettikleri zulüm artıyordu. Öyle ki artık Mekke'de iman eden hiç kimsenin can güvenliği kalmamıştı. Resul-i Ekrem ve 200 civarında arkadaşı kafileler halinde Medine’ye hicret etmek zorunda kaldılar. Mekkeli müşrikler Medine'ye hicret eden Müslümanlara ait arazi, bahçe ve evlere el koydular.

Mekkeliler Peygamberi Medine'de de rahat bırakmadılar. Muhammed Mustafa sav ve muhacirleri Medine’den çıkarmak için her yolu denediler. İttifaklar kurarak orada da fitne, katl ve zulümlere devam ettiler.

Nihayet hicretten 8 yıl sonra Rabbulalemin’in yardımıyla Mekke Resul-i Ekrem as ve arkadaşları tarafından fethedildi.Mekkelilerin 21 yıl boyunca Müslümanlara yönelik enva-i çeşit zulüm ve düşmanlıklarına rağmen Mekke'yi fethe giden Hz. Peygamber as, beraberindekilere defaatle, “Kan dökülmeyecek!” talimatını verdi. Oysa Mekke’dekiler Resulullah’ın (sav) beraberinde bulunan pek çok kişinin evladını, kardeşini, eşini katletmişlerdi ve tam da intikam zamanıydı. Ama âlemlere rahmet olan Hz. Muhammed Mustafa as Mekke'ye de haber göndererek: Hepinizin canı güvendedir, dedi.

Anlayacağınız, Hz. Peygamber kin gütmedi, düşmanlığı sürdürmeyi inancına uygun görmedi ve Mekkelilerin bozdukları kardeşliği yeniden tesis eyledi: AVF EDEREK!

Doğrusu affettiğiniz insanların size yeniden zarar vermeyeceğinin garantisi yoktur. Hz. Nebi bunu bilmiyor değildi lakin Resul-i Ekrem as avfın her zaman ve her koşulda ihanet kaygısından daha değerli olduğunu bu vesileyle bizlere öğretti. Mekke’de bağışlananlarında bilhassa dört büyük halifeden sonra bu dine ve Müslümanlara ettiklerini biliyorsunuz.

Sıra bizde!

Bizler de avfa muhtaç kimi haklara sahibiz.

Ayrıca millet-devlet olarak da ihanetlere rağmen bu ülkeyi yüzbinlerce şehidin kanıyla düşman işgalinden kurtararak yeni bir Cumhuriyet kurduk. Bugüne kadar pek çok ihanetle karşılaştık. İhanetlere rağmen devletimizi koruduk, ihanetleri hainlerin başına geçirdik. Ve biliyoruz ki dünya durdukça hırsız da, katil de hain de olacaktır. Bize düşen yarınlarımızı varlığını sürdürecek olan kötülüklere endekslememektir.

Ne demek istiyorum?

Birkaç ay sonra Cumhuriyetimizin 100 yılına giriyoruz. Bu büyük yıldönümü şanına yakışır şekilde idrak ederek yeni, yepyeni bir başlangıç yapabiliriz.

Nasıl mı?

2023’te gireceğimiz Cumhuriyet’imizin İkinci Yüzyıl’ı vesilesiyle;

Başta tutuklu ve hükümlülere yönelik olmak üzere tarihin en büyük ve en kapsamlı affını gerçekleştirebiliriz.

Elbette istisnası olacaktır ve af şartına, “bir daha aynı suçun işlenmesi halinde…”gibi bir madde de eklenebilir.

Başta “siyasi suçlular”olarak bilinen tutuklular “hangi örgütten olursa olsun” af kapsamına alınmalıdır. Ailelere “Cumhuriyetin100. Yıl Hediyesi” olarak gerçekleşecek bir avfın ülke çapında nasıl bir moral ve coşkuya sebep olacağını tahmin etmek zor olmasa gerek. On binlerce ailenin perişan olduğunu bilenler için söylediklerim daha anlaşılır bir taleptir.

Tekrar ediyorum, az da olsa affedilemeyecek suçlar olabilir ve bunlar kapsamın dışında tutulur. Bunun kapsamını ilgililer belirler. Ama mümkün olan en geniş bir avfın olması esas alınmalıdır.

Gaye ve niyet hayır olduktan sonra maşeri vicdanda istisnalar kabul görecektir.