Yüzüncü yıl anayasası
1923-2023…
Yüz yıllık mücadele…
İdeolojisiz anayasa…
Cumhursuz cumhuriyet,
sandıksız demokrasi mi olur?
Yenileşme mi, değişim mi?
Üç yüz senedir cevabı aranan sorular…
1808 Sened-i İttifak…
1839 Tanzimat Fermanı…
1856 Islahat Fermanı…
Arayışları derde şifa olmadı.
1876’da Meşrutiyet’in ilanıyla ilk anayasayla tanışıldı.
Uzun sürmedi: Osmanlı- Rus Savaşı (93 Harbi) nedeniyle Kanun_i Esasi 1878’de askıya alındı.
13 Temmuz 1908’de ikinci kez ilan edildi.
Merhum Kemal Sunal’ın Deli
Deli Küpeli filmindeki gibi yöneticiler elinde 30 Ekim 1918’de devlet
namına bir şey kalmadı.
2 Kasım’da İttihatçılar yurtdışına kaçtılar.
16 Mart 1920’de İstanbul İşgal edildi.
18 Mart 1920’de Meclis-i Mebusan’ dağıtıldı. Bazı mebuslar
tutuklandı…
23 Nisan 1920’de Ankara’da toplanan Meclis, 20 Ocak 1921’de Teşkilât-ı Esâsiye
Kanunu’nu kabul etti. (Şubat’ta da ’İstiklâl Marşı’ yazma yarışması açıldı.
12 Mart ‘ta Mehmet Akif ERSOY’un yazdığı marş İstiklâl Marşı olarak kabul
edildi.)
20 Nisan 1924’te
Teşkilât-ı Esâsiye değiştirildi.
1924 Anayasa’sı, 27 Mayıs 1960’a kadar yürürlükte kaldı.
1960 sonrasında cuntalar dönemi başladı.
1946 seçimleriyle milletin teveccühü açık oy gizli sayımla sakatlansa da dört yıl sonra, demokratik
kurallara uygun olarak yapılan seçimde iktidar değişti.
Bu durumu hazmedemeyen güdücüler, 14 Mayıs 1950’den itibaren
de milleti adeta eli sopalı gütmeye kalkıştılar.
Toplumsal olaylardan vazife çıkarmak için fırsatlar
kolladılar.
Ordu içinde siyasi ve
ideolojik gruplaşmalar devlet ve millet hayatını tehdit eder duruma geldi.
İdeolojik kutuplaşmalarda özellikle üniversite gençliği üzerinden
derin hesaplar yapanlar benzer metotlarla her on yılda darbe yaptılar ya da
muhtıra vererek hükümetler üzerinde vesayet oluşturdular.
Milletin başını
kaldırmasına fırsat vermemek için ekonomik krizleri de planladılar.
Kendi içinde didişen, dünyaya kapalı bir cinnet ülkesi olsun
isteyenler, bugün de terörle emellerine ulaşma gayretindeler.
Türkiye üzerinde şer
planlarını yapanlar, bölgeyi de buna hazır hale getiriyorlar.
Ne zaman ki Türkiye üzerinde bir provokasyon yapılacaksa
aynı zamanda bölgede de benzer olaylar çıkartılıyor.
1960 darbesi yapıldığında Suriye, Irak, Libya, Mısır vb. ülkelerde de darbeler yaptırılmıştır.
1960 sonrasında iki anayasa yapıldı:
1961 ve 1980
anayasası.
Yürürlükteki 1982’de
yazılan anayasadır. Pek çok maddesi değiştiği halde günün şartlarından çok
uzakta kalmış bir metin olarak tartışmaların odağında durmaktadır.
“Değiştirilemez,
değiştirilmesi teklif edilemez.” maddesi 1961 anayasasından alınmadır.
İlk referandum da 1961 anayasası için yapılmıştır.
Türkiye, yönetim arayışında çok büyük badireler atlatmış bir
ülkedir.
Bu badireler aynı zamanda siyasi ve kültürel çatışmaları da
tetiklemiştir.
Öyle ki kıyafetlerden
kelimelere kadar her şeye ideoloji giydirilmek istendi.
İki fiili (1960-1980)
darbeyle Meclis, hükümet ve siyasi
partilere kilit vuruldu.
İki muhtırayla (1971-1997 Post Modern Darbe) Meclis açık kaldı ama hükümet değiştirildi.
2007’de cumhurbaşkanı seçiminde e muhtıra…
2013 Gezi…
17-25 Aralık…
15 Temmuz…
Terör örgütü PKK’nın
özyönetim ilan etmeye çalışırken FETÖ’nün 15 Temmuz’da öldürücü darbeye
kalkışmasının arka planında anayasal boşluklar olduğu inkar edilemez.
Etnik kimlikler yasaklanarak etnik terör, din yasaklanarak din
adına terör örgütleri peydahlanır.
Terörün panzehiri;
özgürlüklerdir, ekonomik gelişmişliktir.
Türkiye, Millî Birlik
ve Kardeşlik Projesi’yle başlattığı “sivil
anayasa” talebini sürdürmeli,
60’a yakın
maddesi üzerinde mutabık kalınan
anayasa metini tamamlanmalı, bu ülke
darbecilerin sasılığından, ifrit gölgesinden kurtarılmalıdır.
Hakimiyet bilâ kayd-u şart milletindir.
AMA “Türk milleti hakimiyet hakkını, …Komitesi, Konseyi,
Organları eliyle kullanır, …değiştirilemez, değiştirilmesi teklif edilemez.”
Ama ve fakat…