Dolar (USD)
35.22
Euro (EUR)
36.76
Gram Altın
2965.38
BIST 100
9652.1
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

Yüze karşı maske

Önce soy isimleri vardı: Oğlu, zade, son, mc… Sonra isimler geldi: Hasan, Hüseyin, Erik, Donald… Ardından bu ikisi birleşti: Hasanoğlu, Hüseyinzade, Erikson, Mcdonald… Ve bunların hepsi rakamlarda eriyerek vatandaşlık numarasına dönüştü. 01234567891. Ne kadar direndik vatandaşlık numaralarına. Daha duyar duymaz ürperdik, hayır dedik, asla bu numarayı almayacağım. Geldi, kendini dayattı, aldık, almak zorunda kaldık. Şimdilerde isimlerinden ziyade vatandaşlık numaraları var insanların ve soy isimlerinin geçmişten getirip şimdiye ulaştırdığı bütün bağlamlar koparılıp atıldı, bütün bir kişisel tarihlere kısa devre yaptırıldı. Batı, vatandaşlık numarası numarasıyla yeryüzünün her tarafında, karakterin bütününü temsil eden kimlikleri paçavraya çevirdi. Şimdiyse yeni bir dönem, maskeli dönem başlıyor.

Soy isimlerden isimlere, oradan rakamlara geçişlere hep yeniçağlar vurgu yaptı; klasik, modern, postmodern. Ve maskeyle beraber dijital çağ… Maske kötüdür. Varoluş amacı hakikati örtmektir. Doğalın, var olanın uzantısı değil doğalı kapamanın, nefes almasını engellemenin, hareket kabiliyetini azaltmanın aracıdır. Maske sembolik olarak kendi olmayışlığını sunmaktır. Bedenin yalan söylemeye ikna edilmesidir. Bir gizlenmeden öte, yok etmek için kamufle edilmeyi imler. Maske yüzün mahremiyetini korumak değildir. Yüz zaten hiçbir dönemde, çok az istisna dışında, hiçbir inançta örtülmesi istenen bir alan olmamıştır. O insanı insana ulaştıran en önemli yüzey yapıdır. İnsanın içindekini insanın içine götüren bir kavşak, bir köprü, bir geçiş noktasıdır yüz ve görünmezleştirildiğinde o kavşaktan dönülmez, o köprüden geçilmez, o yoldan ulaşılmaz. Maskelenmiş iki yüz kısa devre yapmış iki benliktir. Maskelenmiş iki benlik birbirini tanımak yerine birbirini kandırma oyunu oynuyor demektir. Maske yapaylıktır, sahteliktir ve bütün yapaylıklarda, bütün sahteliklerde olduğu gibi uzaklaşma ve uzaklaştırmaya vurgu yapar. Mahremiyet ile maskeleme aynı şey değildir. Doğu mahremiyete, Batı maskelemeye özen gösterir. Mahremiyet başkasından kendini koruma, maskeleme ise başkasına saldırma stratejisini taşır. Maskeleme kötü niyet belirtisidir, ötekini yok etmenin bir yolu olarak militarizmde, siyasette, dilde, üslupta maske takmak, maskelemek muhatabının kendisini görmemesi için bir nevi yapay karanlık inşa etmektir. Her maske yüzü karartarak ötekinin sınırlarına gizlice girmeyi ve onu içeriden vurmayı imler. Maskesizlik yüzler üzerinden benliklerin birbiriyle teması, mertçe kapışmasının zeminidir. Maske ise doğrudan doğruya yüzün ele verdiği bütün niyetleri gizleme, o bulanıklık ortamında rakibini alt etme işlevini görür.

Derin psikolojinin kurucusu olan Freud da Jung da maskeyi toplumsal hayatta benliği gizlemenin bir biçimi olarak görür… Onlara göre maskesiz insan yoktur. Süperego ego’yu maskeleyici ögelerle doludur ve bu, insan oluşun vazgeçilmezliği kadar toplumsal kimliğini sürdürmenin de bir gereğidir. Kişiliklerimiz, ruhsal yapılarımız, mesleklerimiz, çevremizdekilere göre aldığımız roller hep birer maske olarak takılır, işlevi bitince tekrar çıkarılır. Tıpkı resmi veya gayrı resmi bir toplantıya, bir eğlence etkinliğine giderken giyilen kıyafetlerin eve girilince çıkarılması, yerine rahat kıyafetler giyilmesinde olduğu gibi… Rollerimizin gerektirdiği maskeleri kullanır, süreç tamamlanınca da çıkarırız.

Oysa burada farklı bir durum var. Maske artık ne mahremiyeti gizlemenin ne kendini kamufle etmenin ne de toplumsal rolünü yerine getirmenin bir aracıdır. Tam da dijital sürece uygun bir şekilde; kimliğini yok etmenin, kimlik içeriğini boşaltmanın, karakterinin üzerine metalik bir katman eklemenin, dolayısıyla büsbütün kimliksizleşmenin sembolüdür. Maske, bedenin içine yerleştirilmiş olan ruhun üzerine beton dökerek onu dondurmanın, bedeni sevk ve idare etme iradesini yok etmenin stratejik lojistiğidir. Dijital dünyayı inşa eden aklın geleceğin dünyasındaki kişilere yönelik olarak tasarladığı ve soy isimden isme, oradan sıfata dönüşen her türden toplamın silinmesi, onun yerine maskenin geçmesi, geçirilmesi hareketidir. Bir maske, varlığıyla, gerideki yüzden başlayarak topuklara kadar bedenin, gözlerin retina tabakasından başlayarak ruhun bütün uçlarının dondurulması, işlevsizleştirilmesi, devre dışı bırakılmasıdır. Bir maske fert fert her insanın kendine mahsus niteliklerinin törpülenmesi, aşındırılarak silinmesinin, yok edilmesinin ve o yok edişin gerisinde kalan tortusundan fabrik bir üretim yapılmasının ilk adımıdır. Böylece güncel yaşama yön veren ruh ve onun oluşturduğu değerler sisteminin bedeni yönetmesine son verilecek maskeyi üreten zihin benliği ele geçirecektir.

İnsanların çoğu gelecekte, salgın bittikten sonra da maske takmaya devam etmeyi düşünüyor. Maskeyi artık yüzünün bir uzantısı, varoluşun baştan organa dönüştürdüğü bir parçası gibi tahayyül ediyor. Böyle düşünmeyenler de var. Tıpkı bir zamanlar, vatandaşlık numarasına direnenler olduğu gibi… Ancak maskeli sürecin her durumda, maske çıkarıldıktan sonra da maske alışkanlığından vazgeçmeyeceği ortada, maskenin kendini dayatacağı ve derinin tamamlayıcı ögesi olacağı gün gibi aşikar. Bütün sohbetlere, toplantılara, sarılmalara maskenin gölgesinin düşeceği ve maskenin yüzü örtmenin, kimliğini gizlemenin, geri çekmenin ve yok etmenin sembolik göstergesi olacağı da belli.

Peki bununla ne amaçlanıyor? Dünyanın neresinde yaşarsa yaşasın bütün insanların yüzüne maske takmak pratikte maskeli süreci başlatanlar bakımından ne anlama geliyor? Ortaçağ Avrupa’sındaki maskeli baloları düşünün… Maskeli olduğu, kimliğini, kişiliğini, inancını salonun gerisinde bıraktığı için biriktirilmiş değerlerin tümü devre dışı kalmıştır. Değerlerin maske üzerinden buharlaştırıldığı bir salonda, dünya salonunda herkes herkese her şeyi yapabilme hakkını kendinde görecektir. Herkes herkese el uzatabilecek, herkes herkesle ilişki kurabilecektir. Sınırlar kalkacak, öznellikler buharlaşacak, kimlikler çıplaklaştırılacaktır. İnsanlık tarihinin salonun kapısına kadar getirdiği kolektif akla özgü ne kadar sınırlayıcı öge, ne kadar değer varsa maske bir çırpıda hepsini tuzla buz edecek ve değerlerin olmadığı bir ortamda değersizlik kendi kurallarını dayatacaktır. Dijital dünyanın en büyük saldırılardan biri kendi ellerimizle yüzümüze taktırdığı maskeler üzerinden gerçekleşmektedir. Maske, Batı’nın bir zamanlar köleleştirdiği insanların bileklerine geçirdiği halkalardan çok daha tehlikelidir çünkü elin değil yüzün ve onun gerisindeki bütün savunma mekanizmaların kötürümleşmesine yol açmaktadır. Çoktan köleleştiniz bile… Dünyanın neresinde olursa olsun sokaklara bir bakın, yüzlerin yerini maskeler almamış mı?.. Şimdilik renkleri farklı ve nakışlı… Yakın da o da olmayacak…