Yüzde iki baraj uygulaması ve sendika aidatları
Anayasa
Mahkemesi yakın bir tarihte, sendikacılık alanında haksız rekabeti ortadan
kaldıran ve sendikal özgürlüğü genişleten kısacası haksızlığı ortadan kaldıran
çok önemli bir karara imza attı.
Sendikalar
ve üyeleri arasında ayrıma yol açan yüzde 2 barajının uygulanmasını iptal etti.
Bilindiği
gibi Türkiye'de memurların sendikalara üye olmasını teşvik etmek amacıyla,
toplu sözleşmeler ile sendika tazminatı ödenmektedir.
Bu tazminat, 2022 yılında yapılan
düzenleme ile üye sayıları yüzde 2'yi geçen sendikalara daha yüksek bir oranda,
yüzde 2'nin altında kalan sendikalara ise daha düşük bir oranda ödenmeye başlanmıştır.
Anayasa
Mahkemesi ise “25/6/2001 tarihli ve 4688
sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu hükümleri uyarınca
kamu görevlileri sendikalarına üye olup, aylık veya ücretinden üyelik ödentisi
kesilen kamu görevlilerine ocak, nisan, temmuz ve ekim aylarında aylık veya
ücretleri ile birlikte 750 gösterge rakamının memur aylık katsayısı ile
çarpımı sonucu bulunacak tutarda toplu sözleşme desteği yapılır” maddesini
iptal edince de olanlar oldu.
Normalde doğaları gereği
haksızlığın, hukuksuzluğun karşısında olmaları beklenen sendikalar nedense bu
karara itiraz ettiler.
Oysa yüzde 2 “Sendika Barajı”
iptali kararının ardından örneğin bir sendikaya üye olanlara yetkili sendikaya
üye olanlar gibi toplu sözleşme ikramiyesi yatacak. Ne var bunda? Yani bu durumda daha
adil bir ortam tesis edilmedi mi?
Ben bu
işin bu kadarla kalmamasını istiyorum.
Evet,
yüzde 2 baraj uygulanmasının iptali elbette bir haksızlığın ortadan kaldırılması
bakımından önemli bir adım ancak ortada daha büyük bir haksızlık söz konusu.
Bu haksızlık, sendika aidatlarının
devlet tarafından ödenmesidir. Zira bu kaynak, vergi mükelleflerinden tedarik
ediliyor. Yani vatandaşlarımızdan…
Bu
enteresan durumu yine bu köşeden dile getirmiştim. Yeri gelmişken tekrar
hatırlatmak istedim.
Malumunuz
hükümet, herhangi bir sendikaya üye olan memura “Toplu Sözleşme İkramiyesi” adı
altında yılda dört kez ödeme yapmaktadır.
Bu hikâye, 2005 toplu
görüşmelerinde sendikaların, hükümetten üyelerinin aidatlarını devletin
ödemesini talep etmesiyle başladı. O günden beri herhangi bir sendikaya üye
olan memurun aidatını devlet ödemektedir.
Bu ödeme,
memura sendika üyesi olduğu için yapılan bir ödemedir. Kısacası sendika aidatı
memurun maaşından değil devletin sendikalı memura yatırdığı sendika ödeneği
içinden alınıyor. Yani bu parayı devlet vermiş oluyor.
Bu rakam 2024 Ocak ayı itibariyle
537 lira oldu. Bereket versin AYM’nin iptal kararından sonra bu rakam
eşitlenerek 190 liraya düştü.
Türkiye’de
yaklaşık 2 milyondan fazla sendikalı memur olduğu söyleniyor. Bu rakamları
çarptığınızda ortaya nasıl bir miktar çıkıyor düşünebiliyor musunuz?
Peki, emeklilerin 10 bin lira maaş
aldığı, enflasyonun ve faizin yüksek olduğu dolayısıyla her geçen gün yükselen
fiyatlarla hayatın zorlaştığı şöyle bir zamanda devletimiz neden sendikalara bu
denli büyük bir kaynak ayırır ki?
Kaldı ki çok
zengin bir ülke olsak bile sendikaların aidatlarını devlet ödememelidir. Çünkü geliri kamu maliyesi tarafından
karşılanan bir sendikal anlayışın hak elde etmede direnme ve pazarlık gücü
olmaz? Nitekim olmuyor da.
Bir
sendikaya gönüllü üye olan bir memur aidatını kendi imkânlarıyla ödemeli ve hak
talebinde eli sağlam olmalıdır.
Sivil toplum anlayışı bunu gerektirir.
Yani sivil ve bağımsız bir duruş sergilemek sendikaların doğasında vardır.
Demem o
ki, hükümetimiz, bu halleriyle ülkemize ciddi anlamda katkısı olmayan
sendikalara ödediği bu devasa rakamları gözden geçirmeli ve bu uygulamayı iptal
etmelidir.