Yüzde 7'lik KDV indirimi ve bir teklif
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan “Temel gıda ürünlerinde KDV’yi 7 puan indirme kararı aldıklarını” açıkladıktan sonra, bir yüzde 7 de ‘sektör indirimi’ beklediklerini söylemişti.
Böylece,
bir kalemde Yüzde 14 oranında indirim olacak ve bundan sıkıntıdaki vatandaş
faydalanacak, enflasyonla mücadeleye de çok önemli bir katkı sağlanacaktı.
Konuya
ilişkin Cumhurbaşkanlığı Kararı, 14 Şubat’ta Resmi Gazete’de yayımlandı.
Biz
de çıktık piyasaya baktık; ‘Fiyatlarda geri çekilme var mı, yok mu?”
diye…
Maalesef…
KDV
indiriminden kısa bir süre önce etiketlerde “yukarı yönlü” ayarlamalar yapılmış
yine…
Yüzde
14’lük indirim ise…
Maalesef, işte!
Devletimiz
yüzde 7 KDV indirimiyle, gelirinden büyük bir “feragat” ve “fedakârlık”ta
bulundu.
Bunu
elbette “vatandaşa yaraması” için yaptı, ama…
Ne
yazık ki, “müjde”yi işittiğimiz anda dile getirdiğimiz ve yazıya
döktüğümüz endişemiz gerçek oldu.
Devlet
Bütçesi’nden yapılan her türlü “feragat
ve fedakârlık”, bir yerlerden karşılanacaktır sonuçta.
Bu
Yüzde 7’nin maliyetini de, hep birlikte üstlenmek mecburiyetindeyiz.
*
Şimdii..
Olan
oldu…
Sayın
Erdoğan’ın işaret ettiği “Yüzde 14’lük indirim” gerçekleşmiyorsa, ne
yapmak lâzım?
“Denetim Timleri” bazı yerlere “operasyon”
yapıyorlarsa da, buradan çok fazla bir sonuç çıkabileceğini hiç zannetmiyorum.
Memleket
çapında kaç yere, kaç elemanla gidecekler…
Bundan
önce de “cezalar” kesildi de ne oldu?
Yargıya
başvurarak cezalara itiraz ettiler.
Bir
de, Rekabet Kurumu’nun hukuka aykırı
kararlara imza attığını, bu kararların yatırım ortamına ve “serbest piyasa
ekonomisi”ne zarar vereceğini…
Dahası,
Türkiye’nin uluslararası alandaki saygınlığına gölge düşüreceğini öne
sürdüler.
Bu
firmalar, birçok kalemde maliyetlerin yükseldiği bir süreçte, bütün faturanın
kendilerine çıkartılmasına tepki gösteriyorlar.
“Zaten
düşük kâr marjlarıyla ürün satıyoruz” diyorlar…
Onları
tamamen haksız bulmayanlar da var, haksız bulanlar da…
Kim
ne derse desin, sonuçta “mutfaktaki” sıkıntı devam ediyor.
Orta
büyüklükteki bir poşeti, bir sene öncesinin büyükşehirlerdeki “ortalama aylık kira bedeliyle”
doldurabiliyoruz.
Mesele
içinde mesele, ev kiraları dedik ya, orada da büyük sıkıntı var.
Birçok
semtte kiralar kısa süre içinde ikiye, bazı yerlerde üçe katlandı, satılık
daire fiyatları da öyle.
Denetim timleri, hangi birine
yetişsin?
*
Bütün
bunları düşünürken, aklıma bir zamanların herkese açık “Or-Ko”
mağazaları geldi.
Oralarda,
gıdadan temizliğe, beyaz eşyadan kırtasiye malzemelerine bin türlü ürün satılırdı.
Biz
de,
İstanbul
‘daki Yenikapı’daki şubesine gider ve çok uygun fiyatlara alış veriş yapardık.
Bir
de Sümerbank mağazaları vardı.
Oralardan
da, “taş gibi” ürünleri, çok uygun fiyatlara satın alabilirdik.
Sonra
sonra…
Merhum
Özal’in iktidarı döneminde ultra radikal “serbest piyasa” adımları
atıldı.
Serbest
piyasa ekonomisinin ne kadar büyük bir “nimet” olduğu yönündeki
“liberal” söylemleri işite işite büyütüldük.
Bugün
ise, radikal liberalizm başımıza dert oldu.
Bugün
uygulanan cezalara itirazların dayanağı da, “serbest piyasa ekonomisi”,
yukarıda da belirttiğimiz gibi.
Bir
satıcı, “Benim malımın ederi bu kadar arkadaş, ister al, ister alma, paşa
gönlün bilir!” dediğinde nasıl bir karşılık vereceksin ki?
Araba
denilen tenekelerin fiyatlarına bakın, adam öyle fiyat koymuş, ne diyeceksin
ki?
Adı
üstünde:
“Serbest piyasa ekonomisi.”
Efendim
konuyu dağıtmayalım…
Geçmişteki
her şey iyi de değil, kötü de değil.
Mesela,
bize uygun fiyatlarla ürün sunan “resmi” mağazalar iyiydi.
Sayın
Cumhurbaşkanımız, Tarım Kredi Market’in Kısıklı Şubesi’ni ziyaret ederek
alışverişini yaptıktan sonra, “Türkiye genelinde bin kadar bu tür market
yapılması talimatını verdik. Vatandaşımıza ucuz ve kaliteli ürünü ulaştırmanın
gayreti içinde olacağız.” dediğinde de çok memnun olmuştuk.
Tarım
Kredi’nin şu anki fiyatları ne kadar uygundur, fiyat-performans değerlendirmesi
yapıldığında durum nedir, bu ayrıca değerlendirilir…
Bugünkü
durumda, gündeme taşımak istediğim ve aslında biraz da taşıdığım bir teklifim
var:
Hani
Devletimiz, temel gıda ürünlerine uygulanan KDV’de 7 puanlık “feragat”
ve “fedakârlıkta” bulundu ya…
Gerçekten
de çok büyük bir yük, Hazine’ye.
*
Hani
diyorum ki…
Bu
indirimden vazgeçilse ve bu büyük kaynağın bir bölümü “Tarım Kredi”ye aktarılsa
ve Tarım Kredi’den temel gıda ürünlerini çok uygun fiyata halka arz etmesi
istense…
Devlet
nasılsa, KDV fedakârlığı ile sübvansiyon yoluna gidiyor ama bu “feragat ve
fedakârlık” maalesef sokaktaki vatandaşa yansıyamıyor.
Birilerine
yansıyor!
Ceza
Timleri işi de, dedik işte, bir yere kadar sonuç verir.
*
Ben
diyorum ki, Yüzde 7’lik KDV indiriminden vazgeçilsin ve bu sayede Hazine’ye
kalacak muazzam kaynağın bir bölümü, Tarım Kredi fiyatlarının
düşürülmesi için verilecek destek için kullanılsın.
Bu
işin tâkibi de çok iyi yapılsın!
Tarım
Kredi’nin çok uygun fiyata ürün satışı yapabileceği desteğe kavuşturulması
halinde, piyasanın diğer aktörleri de etiketlerini ona göre ayarlamak durumunda
kalmazlar mı?
Buna
“serbest piyasa ekonomisi” ne der bilmem ama, bir vatandaş olarak, “çok
uygun fiyata” ürün olmak beni memnun eder.
Devletimizin
gelirinden yaptığı büyük “fedakârlık” sokaktaki vatandaşa yansırsa ne
iyi olur.