Yüzde 40 artı Kılıçdaroğlu''nun ''3P'' milliyetçiliği
Geçen hafta Cumhurbaşkanlığı seçimleri ile ilgili ortaya atılan %40 artı 1 konusu çok tartışıldı. Kötü bir amaçla tartışmaya açılmasa da CHP için bu tartışma önemli bir malzeme oldu. CHP bu siyasi malzemeyi kullanamadı, aslında yanlış yerde harcadı.
Ayrıca CHP bu oranın tartışmaya açılmasını, “AKP artık %50’yi göremeyeceğini anladığı için 40 artı 1’i ortaya attı” diyerek hadisenin ne kadar uzağında olduğunu gösterdi.
Sanırım CHP kendisi için hayati derecede önemli bir hakikatin farkında değil.
CHP, 31 Mart seçimlerinde başarılı bir sonuç çıkardı, doğrudur. İstanbul, Ankara, Antalya, Adana gibi kentlerde seçimleri almak başarıdır. Lakin CHP çok önemli bir konuyu göz ardı ediyor. Bu kentlerde vatandaşlar CHP’ye oy verirken, “CHP gelecek, bizi iyi yönetecek, çok iyi belediyecilik yapacak…” saiki ve umuduyla vermedi. Seçimlerden önce de sonra da yapılan saha çalışmalarının tümünde görüldü ki -aslında AK Parti’ye oy verecek olan bazı vatandaşlar, ”AK Parti’nin kendine gelmesi için bir uyarı lazım ve bunu en az hasarın olacağı bir seçim olan mahalli seçimlerde AK Parti’ye oy vermeyerek sağlayabiliriz” niyetiyle ya sandığa gitmedi ya da diğer partilere oy verdiler. İşte CHP’nin kavrayamadığı hatta anlamadığı husus budur.
7 Haziran 2015 akşamıydı. O gün yapılan seçim sonuçları açıklanmış ve HDP %13,2 ile 80 milletvekili çıkarmıştı. Akşamın ilk saatlerinde HDP eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ve daha sonra Sırrı Süreyya Önder kameralara, “Bize verilen EMANET OYLARI biliyoruz, onları mahcup etmeyeceğiz, hakkını vereceğiz” demişlerdi.
Kandil’den Mustafa Karasu, “Emanet oylar yoktur… mesela Alevilerin oyları emanet değildir…” türü saçma sapan bir dille Demirtaş’ı sandıklara kapatmıştı ve Demirtaş da bir gün sonra, “Emanet oylarla barajı geçmedik ki…” çarkını yapmak zorunda kalmıştı.
HDP o emanet oyların kadir ve kıymetini bilmeyince 4 ay 23 gün sonra yapılan seçimlerde vatandaş emanetini geri aldı, HDP de %10 oy ile 40 milletvekili çıkarabildi.
İşte CHP de kendisine gelen “UYARI” oylarını vatandaşın kendisine inanarak, güvenerek verdiğini düşünüyor ve bu anlayışla lideri de sözcüleri de %40 artı 1’i ortaya atanlara cevap niteliğinde Cumhurbaşkanlığı seçimleri için “CHP gerçeğine mugayir” açıklamalarda bulunuyor.
Geçtiğimiz Cumartesi günü Kızılcahamam Kampı’nda partililere seslenen Başkan Erdoğan, “Bizim gündemimizde böyle bir şey yok, böyle bir tartışmamız da yok. 50 artı 1 zaten bizim milletimizin onayına sunduğumuz ve milletimizin de onayladığı bir sistemdir. Bu geriye gitmek olur, milletimizi de yorar” diyerek AK Parti’nin bu tartışmalarla alakasının olmadığını ve 50 artı 1’in arkasında duracağını ifade etmiş oldu.
Buna rağmen CHP’nin bu konuda susmasını beklemek beyhude bir bekleyiş olduğunu da biliyoruz.
…
Bir diğer önemli konu MHP lideri Devlet Bahçeli ile CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu arasında yaşanan “Milliyetçilik” polemiği idi. Bahçeli, Kılıçdaroğlu’nun milliyetçiliğini sorgulayınca Kılıçdaroğlu da 3P formülü ile milliyetçiliğini ispatladı!
Bahçeli, CHP’nin HDP ile, dolayısıyla PKK ve PYD/YPG ile ilgili tutum ve açıklamalarının “Milliyetçilik”le bağdaşmadığını söyleyince, Kılıçdaroğlu tarihe “Siyasi Komedi Birincisi” olacak bir açıklama ile cevap verdi.
Kimsenin milliyetçiliğini sorgulama hakkına sahip değilim, lakin Kılıçdaroğlu’nun “Milliyetçilik” kriterleri tam bir komediydi.
Yaptığı açıklamada Sayın Kılıçdaroğlu, “Bizim milliyetçiliğimiz Atatürk Milliyetçiliğidir” diyor ve mealen;
Patates üretiyor musun? Milliyetçisin. (Birinci “P”)
Pamuk ekiyorsan, ithal etmiyorsan milliyetçisin. (Bu da İkinci “P”)
Pırasa ekelim pırasa, pırasan kadar milliyetçisin! (Bu da Üçüncü “P”)
“İşte bizim milliyetçiliğimiz bu” diyor Kılıçdaroğlu.
Hayır yani Kılıçdaroğlu, bizim milliyetçilik anlayışımıza göre iktisat böyle olur deseydi anlardım, ama patates-pamuk-pırasa ile milliyetçilik arasındaki “(M)illiyet bağını” kuramadım.
Ama pes etmeyeceğim!