Dolar (USD)
32.60
Euro (EUR)
34.81
Gram Altın
2494.88
BIST 100
9463.13
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

06 Eylül 2021

Yüz yüze eğitimde alınan tedbirler yeterli mi?

Türkiye’de toplamda 1 milyon 118 bin öğretmen ve yaklaşık 20 milyon öğrenci bulunmaktadır. Ailelerini de hesaba kattığınızda neredeyse ülkenin yüzde 80’ini yakından ilgilendiren büyük bir sektörle karşı karşıya olduğunuzu göreceksiniz.

Bu haliyle eğitim kuşkusuz ülkenin zorlu meseleleri arasında yerini almaktadır. Öyle ki bütçeden en büyük payın ayrılmasına rağmen hala derslik ve öğretmen açığını kapatamıyoruz.

Eğitim sendikalarının verilerine göre bu yıl yaklaşık 70 bin ücretli öğretmen görev yaptı. Buna karşılık 100 bin öğretmen açığı bulunduğu söyleniyor.

Bu yıl TYT ortalamaları şöyle; Türkçe (40 soru): 18,404, Temel Matematik (40 soru): 5,117. AYT ortalamaları ise; Türk Dili ve Edebiyatı (24): 6,448, Matematik (40 soru): 5,297

Türkiye’nin, PISA raporlarındaki durumu da ortadadır. Eskiden kalma yasa ve yönetmeliklere, eğitim zihniyetine girmiyorum bile.

Bu rakamları neden verdim?

Bazı yazar, siyasetçi ve profesörün koro halinde “nesli kaybediyoruz, okulları bir an evvel açalım, aşı olmayan öğretmenleri de ücretsiz izne çıkaralım” türünden feryatlarına cevap olsun diye.

Ben de başından beri okulların açılmasını destekleyen biriyim. Ne var ki sırf aşılama programını gerçekleştirme pahasına bir nesli kaybediyoruz türünden yapılan edebiyatları da eleştiriyorum.

Okulları açmak ve nesli kurtarmak gibi bir sorumluluk üstlenmişseniz, ilaç mümessili gibi yazılar döşemek yerine evvela eğitimin gerçek sorunlarını masaya yatırmak durumundasınız.

Salgın sebebiyle kapalı tutulan okulların bu yıl açılacak olması sevindirici ancak bu sefer de alınan tedbirler tartışılıyor.

Örneğin öğretmenlerde aşının gönüllü ancak PCR testinin zorunlu tutulması kamuoyunda çok tartışıldı ve bu testin zorunlu tutulmaması gerektiğine dair çeşitli kampanyalar düzenlendi.

MEB Bakanı Mahmut Özer;“1,5 yıldır salgın sürecinde büyük emek veren öğretmen ve personelin PCR testi yaptırmadan okul ortamına gelebileceğini düşünmediğini” söyledi.

Bakan, özellikle “test yaptırmaları zorunludur” şeklinde dayatmacı bir tavırdan sakındı ve öğretmenlerine güvendiğini ifade etmekle yetindi.

Buna rağmen bilhassa PCR testlerinde çeşitli aksaklıkların yaşanacağını düşünüyorum.Benim asıl endişe duyduğum ve üzüldüğüm husus şudur; bu süreçte tüm sorumluluk öğretmenlere yükleniyor.

Bir kanalda bir eğitim derneğinin başkanı da aynı şekilde tüm sorumluluğu öğretmenlere yükleyerek gerekirse aşı olmayanlar okula alınmasın kimse çocukları riske atamaz diyerek kararlılığını ortaya koyuyordu.

Yalnız şöyle bir durum da var,

Bilim Kurulu Üyesi Ateş Kara, bir ara çocukların yürüyen birer virüs kaynağı olabileceğini söylemişti.

Başka bir Bilim Kurulu üyesi ise Prof. Dr. Hasan Tezer, "Çocuklar çok hafif geçiriyor ama bulaşta faktör olabilirler” demişti.Bir diğeri Bilim Kurulu Üyesi İlhami Çelik de “Çocukların virüsü daha fazla kişiye bulaştırma olasılığı var” demişti.

Bu açıklamalar burada dursun.

Şimdi de Türk Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Derneği tarafından yapılan açıklamaya bakalım.

Aşılanan kişilere virus bulaşabilir ve hiç hastalanmadan da bulaştırıcı olabilirler. Çok düşük olasılıkla kendileri de hastalanabilirler.”

Bir de dışarıdan örnek verelim; Robert Koch Enstitüsü; "Elimizde bulunan mevcut veriler, Covid-19’a karşı mRNA temelli aşıların bulaşmayı önleme veya azaltma açısından etkinliğinin kesin bir değerlendirmesine izin vermiyor” diyor.

Profesör Dr. Yaşar Hacısalihoğlu’nun iki doz aşıdan sonra korona olduğunu söylediği bir programda Mehmet Ceyhan da aşı olanların hasta olabileceğini ve bulaştırabileceğini söylemişti.

Şimdi sormak lazım;

Bir sınıfta 30 öğrenci bir öğretmen için risk teşkil etmiyor da bir öğretmen mi 30 öğrenci için risk teşkil ediyor?

Aşı olanlar bulaşta bir faktör ise neden onlardan da PCR testi istenmiyor?Kaldı ki PCR testinin mucidi KaryMullis bile‘bu test, bulaşıcı hastalığı teşhis etmek için kullanılmamalıdır’demesine rağmen neden ısrarla bu test yapılıyor?

PCR için hastaneye mahkûm edilen bir öğretmen, hastane koşullarında korona olur ve hayati bir sorun yaşarsa bunun sorumlusu kim olacak?

Haftada iki gün PCR almak için hastaneye giden öğretmen, bu süre içinde öğrencileriyle nasıl ilgilenecek?

Peki, beden eğitimi derslerinde çocuklar ağızlarında maske ile spor etkinliklerinde nasıl performans gösterecek? Bilim Kurulu, maskenin çocuklarda yol açabileceği zararlar hakkında ne diyor?