Yüz yüze eğitimde alınan tedbirler yeterli mi?
Türkiye’de toplamda 1 milyon 118 bin öğretmen ve yaklaşık 20
milyon öğrenci bulunmaktadır. Ailelerini de hesaba kattığınızda neredeyse
ülkenin yüzde 80’ini yakından ilgilendiren büyük bir sektörle karşı karşıya
olduğunuzu göreceksiniz.
Bu haliyle eğitim kuşkusuz ülkenin zorlu meseleleri arasında
yerini almaktadır. Öyle ki bütçeden en büyük payın ayrılmasına rağmen hala
derslik ve öğretmen açığını kapatamıyoruz.
Eğitim sendikalarının
verilerine göre bu yıl yaklaşık 70 bin ücretli öğretmen görev yaptı. Buna
karşılık 100 bin öğretmen açığı bulunduğu söyleniyor.
Bu yıl TYT ortalamaları şöyle; Türkçe (40 soru): 18,404, Temel Matematik (40 soru): 5,117. AYT
ortalamaları ise; Türk Dili ve Edebiyatı
(24): 6,448, Matematik (40 soru): 5,297
Türkiye’nin, PISA raporlarındaki durumu da ortadadır.
Eskiden kalma yasa ve yönetmeliklere, eğitim zihniyetine girmiyorum bile.
Bu rakamları neden verdim?
Bazı yazar, siyasetçi ve profesörün koro halinde “nesli kaybediyoruz, okulları bir an evvel
açalım, aşı olmayan öğretmenleri de ücretsiz izne çıkaralım” türünden
feryatlarına cevap olsun diye.
Ben de başından beri okulların açılmasını destekleyen
biriyim. Ne var ki sırf aşılama programını gerçekleştirme pahasına bir nesli
kaybediyoruz türünden yapılan edebiyatları da eleştiriyorum.
Okulları açmak ve nesli
kurtarmak gibi bir sorumluluk üstlenmişseniz, ilaç mümessili gibi yazılar
döşemek yerine evvela eğitimin gerçek sorunlarını masaya yatırmak
durumundasınız.
Salgın sebebiyle kapalı tutulan okulların bu yıl açılacak
olması sevindirici ancak bu sefer de alınan tedbirler tartışılıyor.
Örneğin öğretmenlerde aşının gönüllü ancak PCR testinin
zorunlu tutulması kamuoyunda çok tartışıldı ve bu testin zorunlu tutulmaması
gerektiğine dair çeşitli kampanyalar düzenlendi.
MEB Bakanı Mahmut Özer;“1,5
yıldır salgın sürecinde büyük emek veren öğretmen ve personelin PCR testi
yaptırmadan okul ortamına gelebileceğini düşünmediğini” söyledi.
Bakan, özellikle “test yaptırmaları zorunludur” şeklinde
dayatmacı bir tavırdan sakındı ve öğretmenlerine güvendiğini ifade etmekle
yetindi.
Buna rağmen bilhassa PCR testlerinde çeşitli aksaklıkların
yaşanacağını düşünüyorum.Benim asıl endişe duyduğum ve üzüldüğüm husus şudur; bu süreçte tüm sorumluluk öğretmenlere
yükleniyor.
Bir kanalda bir eğitim derneğinin başkanı da aynı şekilde
tüm sorumluluğu öğretmenlere yükleyerek gerekirse aşı olmayanlar okula alınmasın kimse çocukları riske atamaz diyerek
kararlılığını ortaya koyuyordu.
Yalnız şöyle bir durum da var,
Bilim Kurulu Üyesi
Ateş Kara, bir ara çocukların yürüyen birer virüs kaynağı olabileceğini
söylemişti.
Başka bir Bilim Kurulu üyesi ise Prof. Dr. Hasan Tezer,
"Çocuklar çok hafif geçiriyor ama
bulaşta faktör olabilirler” demişti.Bir diğeri Bilim Kurulu Üyesi İlhami
Çelik de “Çocukların virüsü daha fazla
kişiye bulaştırma olasılığı var” demişti.
Bu açıklamalar burada dursun.
Şimdi de Türk Klinik
Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Derneği tarafından yapılan
açıklamaya bakalım.
“Aşılanan kişilere
virus bulaşabilir ve hiç hastalanmadan da bulaştırıcı olabilirler. Çok düşük
olasılıkla kendileri de hastalanabilirler.”
Bir de dışarıdan örnek verelim; Robert Koch Enstitüsü; "Elimizde bulunan mevcut veriler,
Covid-19’a karşı mRNA temelli aşıların bulaşmayı önleme veya azaltma açısından
etkinliğinin kesin bir değerlendirmesine izin vermiyor” diyor.
Profesör Dr. Yaşar Hacısalihoğlu’nun iki doz aşıdan sonra
korona olduğunu söylediği bir programda Mehmet Ceyhan da aşı olanların hasta
olabileceğini ve bulaştırabileceğini söylemişti.
Şimdi sormak lazım;
Bir sınıfta 30
öğrenci bir öğretmen için risk teşkil etmiyor da bir öğretmen mi 30 öğrenci
için risk teşkil ediyor?
Aşı olanlar bulaşta bir faktör ise neden onlardan da PCR
testi istenmiyor?Kaldı ki PCR testinin mucidi KaryMullis bile‘bu test, bulaşıcı hastalığı teşhis etmek
için kullanılmamalıdır’demesine rağmen neden ısrarla bu test yapılıyor?
PCR için hastaneye mahkûm
edilen bir öğretmen, hastane koşullarında korona olur ve hayati bir sorun
yaşarsa bunun sorumlusu kim olacak?
Haftada iki gün PCR almak için hastaneye giden öğretmen, bu
süre içinde öğrencileriyle nasıl ilgilenecek?
Peki, beden eğitimi derslerinde çocuklar ağızlarında maske ile spor etkinliklerinde nasıl performans gösterecek? Bilim Kurulu, maskenin çocuklarda yol açabileceği zararlar hakkında ne diyor?