Yûsuf'un düştüğü kuyudayız!..
1 Mart’ta Cumhurbaşkanlığı Kabine
Toplantısı’nın ardından yeni tip Koranavirüs (Kovid-19) pandemisiyle ilgili “Kontrollü Normalleşme”nin startı
verildi; hayatımıza yeni renkli (mavi=
düşük risk, sarı= orta risk, turuncu= yüksek risk, kırmızı= çok yüksek risk) kavramlar
girdi.
Renkli dediğimize bakmayın;
Kovid-19 hayatımıza girdi gireli rengimiz soldu, tadımız iyice kaçtı. Fakat kısıtlamaların
zirve yaptığı ikinci pik döneminden beri dijitalleşmeye rağmen eğitim hayatı
sekteye uğradı, kepenkleri kapanan esnaf sıkıntıdan patlamanın eşiğine geldi.
Sağlık Bilim Kurulu’nun
tavsiyeleri doğrultusunda “Kontrollü
Normalleşme”nin müjdesini veren Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan
yaşlısından gencine, öğrencisinden esnafına herkesi sevindirdi.
Öğrenciler aylar sonra
okullarına, öğretmenlerine arkadaşlarına kavuşmanın sevincini yaşadı.
Restoran, lokanta, kafeterya,
pastane, kıraathane esnafı çay, kahve ve damak çatlatan lezzetleriyle ayrı
kalan müşterilerine kavuştu.
*
Gevşeklikte sınır tanımayanlar bu
sürecin “Kontrollü Normalleşme”
olduğunu unutarak, belirlenen kuralları hiçe sayıp daha ilk günlerden
anormalleşmeye başladı. Günlük ölümler azalmasına rağmen, vaka sayıları
arttıkça arttı. Şehirler renkten renge girdi. En çok da turuncu ve kırmızıya.
Bütün Türkiye 13 hafta aradan
sonra geçtiğimiz Cumartesi günü sabahın ilk ışıklarıyla birlikte âdeta “Hayat evde kalınca değil, gezince güzel”
diyerek aylardır hapis oldukları yuvalarından firar etti. Saat 07:00 ile 19:00 arasında
yollarda trafik yoğunluğu yüzde 80’e kadar ulaştı. Kafeler doldu, hatta taştı.
Herkes sokakta, parkta, sahilde gezebilmenin, ormanda özgürce piknik
yapabilmenin keyfini çıkardı.
Fakat keyfin de bir sınırı
olduğunu unutanlar yüzünden şehirlerin rengi değişti. Kimi maviden sarıya, kimi
turuncudan kırmızıya döndü.
Niçin?.. Dem bu demdir diyen
sorumsuzlar yüzünden.
*
Bu Pazar günü sadece şehirleri mavi ve sarı olanlar dışarıdaydı. “Temizlik+Maske+Fiziki
Mesafe” kurallarına riayetin ödülü olarak özgürlüğün tadını çıkardılar,
çıkarmaya da devam edecekler. Yeni dönemin kuralı bu; mavi ve sarıya ödül,
turuncu ve kırmızıya cefa.
*
Bütün gözler pandeminin ilk
gününden beri zirveden inmeyen İstanbul’da. Yeni tip Koranavirüs (Kovid-19)
Türkiye’ye ilk kez İstanbul kapısından girdi, en son da buradan çıkacak. Bu
anlamda ölüm kalım mücadelesinde pilot vilayet İstanbul. Yeni dönemle tekrar
başa dönme korkusu yaşayan Vali Ali Yerlikaya ve İstanbullular diken üstünde...
*
Pandeminin ilk gününden beri 7/24
koşuşturan Sağlık Bakanı Dr. Fahrettin Koca bir yandan pandemiyle, diğer
taraftan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile mücadele ediyor. Öteki taraftan
ise kendisine ulaşan verileri Twitter üzerinden kamuoyu ile paylaşıyor. Dünkü
paylaşımında yeni dönemin tedirginliğini şöyle özetliyordu: “Beklediğimiz Cumartesilerin ilki! Devamı,
kıymetini bilmemize bağlı. Bu hafta ne kadar tedbirli olursak şehirlerimizin
rengi ona uygun olarak şekillenecek. Mevcut avantajlarımızı kaybetmemek için
daha dikkatli ve temkinli hareket etmeliyiz.”
(Bütün tedbirlere rağmen
Türkiye’de “kontrollü normalleşme”
ile yükselişe geçen vaka sayısı dün itibariyle 2 milyon 769 bin 230’u bulurken,
vefat sayısı 28 bin 965’e ulaştı. Dünya genelinde ise 117 milyon 273 bin 904
vakayla birlikte, ölü sayısı 2 milyon 605 bin 533’ü aştı.)
*
Bütün uyarılara rağmen maalesef vaka
artışında Samsun, Sinop, Giresun, Ordu, Tokat, Trabzon zirveyi paylaşırken, İstanbul,
Ankara ve İzmir’de tehlikeli tırmanış devam ediyor. Bu gelecek günlere çok
farklı renk ve kısıtlamalarla devam edeceğimizin, daha doğrusu malûmun ilâmıdır.
*
Şaşaalı parti kongreleri...
VIP cenaze merasimleri...
Ayların özlemini gidermek için
yapılan ev ziyaretleri...
Mekanlarda tıkış tışık oluşturulan
dost meclisleri...
Millet olarak iyiyiz, hasız amma
velâkin bazen vur deyince öldürüyoruz!..
Etmeyin, eylemeyin; bu gözle
görülmeyen sinsi katille baş etmenin yolu birlikte mücadele etmekten geçiyor.
Başka da yolu yok. Ha Mavi Vatan, ha Mavi Alan; ikisi de özgürlüğümüzün simgesi. Vazgeçme lüksümüz yok.
***
Anlayalım artık, şu anda
kıssaların en güzelinde anlatılan Yûsuf aleyhisselâmın düştüğü kuyudayız!.. Bu
kuyudan kurtulmak için önce bazı özgürlüklerimizden vazgeçmeliyiz!..
Yaşadığımız olaylara bir imtihânın gereği olarak kuyuya atılmak değil de,
düşmek zaviyesinden bakmalıyız. Çekilen çile, gösterilen metânet ve sabırdan
sonra mutlaka Yûsuf aleyhisselâm gibi selamete edeceğiz.
Tedbir bizden, takdir Allah’tan.
*
Hamiş: Diyanet İşleri Başkanı Prof.
Dr. Ali Erbaş’ın Kovid-19 illetine yakalandığını teessürle öğrenmiş
bulunmaktayız. Diğer hastalar gibi kendilerine de şifâ-i âcil diliyoruz.