Yusuf ve kardeşleri
EY MÜSLÜMANLAR!
Hazreti Yusuf (a.s.) rüya gördü
kuyuya atıldı, oradan da zindana düştü. Mısır Meliki rüya gördü, Hazreti Yusuf rüyayı
tevil etti zindandan kurtuldu.
Ve Allah(c.c.) gerçekten Yusuf ve kardeşlerinde soranlar için ibretli
ayetler vardır (Yusuf, 7), dedi ki.
İslam dünyasının bugünkü hali
zannederim Yusuf ve kardeşlerinin halinin bir benzeridir. Onları birbirine
düşürenler kardeşlerin içindeki nefis ve şeytanları dışarıdaki gizli ve açık
Allah düşmanlarıdır.
Yusuf kıssası, Efendimize bir
defada anlatılır. Hazreti Yusuf ve kardeşleri ile olan imtihanın başlangıç ve
bitişi bütün ayrıntılarıyla bir surede vahyedilir.
Müslümanlar için yegâne çıkış
yollarından biri, bu suredeki kardeşler arasındaki kıskançlıkların doğurduğu
sonuçları peygamber olan hazreti Yusuf’un bir kardeş olarak çözmedeki sadeliği
ve bilgeliğidir.
Müslümanlar dünyaya
çağrılmamalıdır. Dünyadan çağrılmalıdır. Teşvikler Allah için olmalı tekamüller
ahiret diyarı için yapılmalıdır. Hazreti Yusuf’un kardeşlerine yaptığı gibi.
Müslümanlar sadece ve sadece
kardeş olduklarını bilmelidir. Amasız, lakinsiz her türlü seçkinciliği bir
tarafa bırakarak aynı sofranın başında diz dize verip oturmalıdır Hazreti Yusuf
gibi.
Yusuf Peygamber rüya gördü ve
babasına rüyasını anlattı. Yakup Peygamber oğluna rüyasını kardeşlerine
anlatmamasını söyledi. Kardeşleri Yusuf’u kuyuya attı. Babaları oğullarının ne
büyük bir kötülük yaptıklarını söyleyip ayrılık acısını yaşayarak Allah’a
sığındı. Kervan Yusuf’u Mısıra köle olarak sattı.
Yusuf, Züleyha’nın iftirasına
uğradı zindana düştü. Zindan Yusuf’a medrese oradakilerine de irfan mektebi oldu.
Mısır meliki rüya gördü, kimse
onu yorumlayamadı. Yusuf Peygamber rüyayı yorumladı, Mısır’a aziz oldu.
Kenan ilinden kardeşleri geldi
buğday almaya. Yusuf tanıdı kardeşlerini gönlü yaralı bir halde. Onlara hem
buğday verdi, hem de Bünyamin’i getirmelerini söyledi.
Hazreti Yakup (a.s.) bir kez
daha evlat imtihanıyla karşı karşıya kaldı. Bu defa Bünyamin’i kardeşlerinin
değil Allah’ın korumasına verdi. Ve Yusuf’un kokusunu unutmadan Bünyamin’in kaygısını
taşımaya başladı.
Bünyamin Mısır’a varınca
kardeşi Yusuf onu görmenin heyecanıyla hemen kendini tanıttı ve babası Yakup’u
sordu. Ve ziyafetler vererek kardeşleriyle bir arada olmanın heyecanını yaşadı
Bünyamin hariç diğer kardeşleri bunu fark etmeden.
Yusuf Peygamber(e) tedbir aldı(rıldı)
ve Bünyamin’i yanında alıkoydu. Kardeşleri kendi kusurlarını görme yerine hem
Bünyamin’i suçladılar, hem de Yusuf’a laf attılar. Babalarına bu durumu nasıl
söyleyeceklerini de bilemeden Mısır’dan uzaklaştırıldılar.
Ve kardeşleri Bünyamin’in
haberini babalarına iletince Yakup peygamber kendine
düşenin sadece güzel bir sabır olduğunu ve Rabbinin
onların hepsini kendisine geri getireceğine iman etti.
Yusuf için çektiği hüzün ve
tasaya Bünyamin de eklenince gözüne ak düştü. Ona teselli vermek isteyen
ailelerine karşılık dedi ki: Ben kederimi, hüznümü ve şikayetimi ancak Allah’a arz
ederim. Allah tarafından sizin bilmediklerinizi bilirim (Yusuf, 86). Ve evlatlarını Yusuf ve kardeşi hakkında
bir şeyler öğrenmeye göndererek Allah’tan ümidini kesmedi.
Kardeşleri son
bir defa daha çıktılar Mısır Azizi Yusuf’un önüne. Yusuf bir kardeş gibi, hem
de küçük bir kardeş gibi önce kardeşlerine yaptıkları kötülükleri hatırlattı.
Sonra kendisinin ve Bünyamin’in onların zulmüne uğrayan ama kardeşliği asla
unutmayan babadan bir anadan ayrı olma kardeşleri olduğunu açıkladı. Kardeşleri
bir taraftan yaptıklarından utandılar diğer taraftan kardeşlerini bulmanın
heyecanından kendilerinden geçtiler. Yusuf Peygamber bir kardeş gibi davrandı
ve dedi ki bugün size kınama yoktur.
Ardından gömleğini babasına
gönderdi ve onun sadece baba değil aynı zamanda bir peygamber olduğunu ve
hissettiklerinin ne kadar ilim ve hikmet kaynaklı olduğunu bütün aleme ilan
etmek istedi.
Müjdeci yola çıkarken Yakup Peygamber
de ailesinin ve çevresinin kınamasına karşılık Yusuf’un kokusunu aldığını
söyledi ve dediği gibi etrafı tarafından bunamışlıkla ittiham edildi. Müjdeci
geldi ve oğulun babaya kavuşacağı gözler dünyayı görmeye başladı.
Dünyadaki en saf sevinç olan
ailenin vuslatı, büyük dersler neticesinde tahakkuk etti. Lakin bu safi
sevincin bir tarafı eksikti. Çünkü üzerinde ebedilik damgası yerine fanilik
mührü vardı. Ve Yusuf peygamber bunu çok iyi biliyordu. Bu nedenle Önce Allah’a
şükür secdesinde bulundu. Ardından bütün ailesine Allah’ın verdiği nimetleri
anlattı. En nihayetinde de asıl kavuşmanın Allah’a ve Allah’ta olacağını, tek
dostunun O olduğunu söyledi. Dünya ve
ahirette benim dostum sensin. Benim canımı Müslüman olarak al ve beni salihler
zümresine kat (Yusuf, 102) diyerek O’na
kavuşmayı canı gönülden istedi ve kavuştu.
HHH
Bugün bütün Müslümanlar,
genelde her Müslüman, özelde bu kıssadan gerekli dersi almadıkça hem Kur’an’ım
emrettiği akıllı Müslüman olamaz, hem de Peygamberimize anlatılan bu kıssanın
hikmetini anlamadığı için kardeşlik hukukunu tahakkuk edemez.
İttihad-ı İslam’ın en güzel
portrelerinden biri Yusuf suresinde somutlanır.
Her Müslüman nesebi ve hasebi
kardeşliğin veya nifak ve hasedin en ibret verici levhalarını bu surede
görebilir.
Bu dünyadaki her türlü
muvaffakiyetin anahtarının Yusuf ve kardeşlerinin hallerinde, gerçek vuslatın
ahiret diyarında ve Mevla-yı Kerimimizde olduğunu da bu surede görebilir.
Yusuf’un kardeşleri bir
peygamberin emrine uymadılar, yıllarca acı çektiler. Yusuf ve kardeşleri bir
peygamberin emrine uydular, ayrılıktan ve helak olmaktan kurtuldular.
Bir peygamber her daim Allah’ın
emrine uydu ve dahi bütün cihanın en büyük azizi oldu.
Bütün peygamberlerin en ahiri
ve Allah’ın habibi Hazreti Muhammed (a.s.v.) bu sureyi tebliği ederken Allah’ın
şu emrini vurgulayıp ümmetini kıyamete kadar uyarır bir halde kendini buldu: Kesinlikle peygamberlerin kıssalarında akıl sahipleri
için ibretler vardır (Yusuf, 111).