Yusuf Dursun
Edebiyat dünyamızın seçkin ve örnek kişilerinden biri, ağabeyimiz Yusuf Dursun’dur. Bilhassa çocuk edebiyatımız alanında verdiği birbirinden değerli şiir ve nesir kitaplarıyla adından söz ettiren edibimiz, kadim dostu Bestami Yazgan ile birlikte okulları gezmekte ve çocuklarımıza hitap etmektedir. Gönül insanı olan şair ve yazarımızın eserleri ders kitaplarında, sevgisi ise çocuklarımızın yüreklerindedir. Bir çok kurumdan ödüller aldı, alkışlandı ama onu en çok sevindiren, çocukların gözlerindeki pırıltı ve ağızlarındaki duadır.
İlk tanışıklığımız Türk Edebiyatı dergisinde yazarken oldu. Sonra yollarımız ESKADER’de kesişti. Bu derneğin kurucu üyeleri olduk. Yönetim toplantılarında buluştuk, sohbetler ettik, dertleştik, muhabbet demine oturduk.
Yusuf Hocamız 1949 Yozgat Musabeyli doğumludur. 1968’de Yozgat Öğretmen Okulu’nu, 1971’de Erzurum Eğitim Enstitüsü Türkçe Bölümü’nü, 1991’de Anadolu Üniversitesi Lisans Tamamlama Programı’nı bitirdi. 1996’da Elazığ Mehmed Âkif Ersoy Lisesi Türk Dili ve Edebiyatı öğretmenliğinden emekli oldu. İyi bir edebiyat hocası olarak yıllarca talebe yetiştiren hocamız, sadece edebiyat değil, yavrularımıza edeb dersini de öğretenlerdendir. Son olarak İhlas Koleji’nde uzun yıllar öğrenci yetiştirdi. Yazı hayatına devam eden Yusuf Dursun, evli ve dört çocuk babasıdır. Şiir, hikâye ve masalları, 1984 yılından itibaren çeşitli edebiyat ve kültür-sanat dergilerinde yayınlanıyor. Neşredilmiş eserleri arasında Zaman Perdesinde Değirmen Taşı, Ninnilerde Büyümek, Gönülde Gül Telâşı, Bir Goncadır Peygamberim, Peygamber Çiçekleri, Kuş Yuvası Yüreğim, En Gür Seda İstiklâl Marşı, Masal Okulu, Yarınlarla Gel, Anadolu Fatihi Sultan Alp Arslan ve Önce Vatan da bulunuyor.
Yusuf Dursun her zaman mazlumların sesi oldu. Nerede bir acı yaşanıyorsa buna asla bigâne kalmadı, sanatıyla terennüm etti, insanların dikkatini çekmeye çalıştı. Kerkük’te, Kırım’da, Bosna’da ve Gazze’de yaşanan soykırımlara karşı durdu. Meselâ zalim İsrail askerleri Filistin’de masumları katlederken şairimiz buna lâkayt değildi. Şu mısralarla seslenip katilleri işaret etti: “Yine çetin bir savaş başladı Filistin’de, / Zalimlerin zulmünden gök de yandı zemin de. / Görmedi cihan böyle tek taraflı savaşı, / Dinmiyor bu toprakta ne acı, ne gözyaşı. / Bu savaşta mermiler masumları biçiyor, / Gül kokulu bedenler havalarda uçuyor. / Kahhar isminle zulme haddini bildir Rabbim, / Ne olursun İslam’ın yüzünü güldür Rabbim.”
Bir çok şiiri bestelenen, “Yetim Kız” isimli eseri çok sevilen Yusuf Dursun’la yıllar önce merhum Rıfkı Kaymaz bir mülakat yapmıştı. Orada “Çocuklar için yazmak nasıl bir duygudur? Niçin çocuklar için?” sorusuna şu cevabı vermişti: “Çocuklar için yazmak, son derece mutluluk verici bir duygudur. Çocuklar gerçek birer çiçek gibidir. Gerekli ortamı sağladığınızda çiçekler nasıl yakanızı ve gönlünüzü süslerse, çocuklar da öyledir. Gerekli ortamı -elbette sevgi ortamını- hazırlarsanız, çocuk, başınıza taç olur. Çocuk pazarlık bilmez. Duygularını olduğu gibi dışa vurmayı bilir çocuk. Kitap fuarlarında, imza günlerinde çocukların, aldıkları kitabı imzalattıktan sonra, yanağınıza uzanıp ‘Öpebilir miyim amca?’ deyişleri bundandır. Bir çocuk, iyi bir eleştirmendir de aynı zamanda.” O, çocuklara şöyle seslenir: “Çiy tanesi yüreğinle / Doyasıya gül çocuğum. / Senin olsun varım yoğum, / Neyim varsa al çocuğum. / Dünya sana bir hazine, / İçinde gönlün gezine. / Uzan âlemin gizine, / Gül sevgiyi bul çocuğum.”
Yusuf Dursun edebiyat dünyamızda çok sevilir. Türk Edebiyatı dergisinde bir vakitler yaptığı kitap tanıtmalarında, “tashih” meselesi üzerinde duruyor, kitaplardaki yanlışlıklardan yakınıyordu. Aydil Erol, Yusuf Dursun’a Hoyratlar kitabını şu mısralarla imzalayıp verir: “Kitaplar tashih dolu, yakınır Yusuf Dursun / Bunda da yanlış varsa bırak, tanıtma; dursun!..” Aydil Erol’a göre “Devr-i Yûsuf”u hatırlatan güzel insan” Yusuf Dursun, Hoyratlar kitabını tanıtan yazısını bir hoyratla noktalar: “Ay dilim/ Güneş gözüm, ay dilim. / Gönüller göyündürür / Horyatıyla Aydil’im.” Şair Yarınlarla Gel kitabında herkesi sevmeye, esaslıca insan olmaya şöyle davet ediyor: “Sevgiden bu deniz, sevgiden bu dağ; / Yıldızlar, dolunay, güneş sevgiden. / Sevgiye kâinat olurken feda, / Anlamaz insanlar sevgiyi neden? / Sevgidir insanı tam insan eden.”
Benim Yusuf Dursun’a hayranlığım 15 Temmuz 1916 tarihinden sonra katmerlendi. Kanlı FETÖ alçakları Türkiye’mizi parçalamaya yeltenirken Bestami Yazgan ile birlikte bayrak sevgisi ve ezan sevdasıyla Anadolu’yu karış karış dolaştılar, destanlar yazdılar. Hâlbuki milliyetçi sandığımız bazı şiir yazıcıları, sus pus olmuş, gıkları çıkmıyordu. Aradan üç sene geçti hâlâ susuyorlar. Yusuf Dursun ise, milliî şiirlerden oluşan Önce Vatan kitabında “Canımız Vatana Kurbandır Bizim” diyordu. Esat Kabaklı’nın besteleyip seslendirdiği “Bu Vatan Bölünmez Bu Bayrak İnmez” şiiri, şairimize aittir ve şöyle başlar: “Son ocak sönmeden yurdumda benim, / Bu vatan bölünmez, bu bayrak inmez. / Bin yıllık tarih var ardımda benim, / Bu vatan bölünmez, bu bayrak inmez.” O ihanet gecesine kalkışanlara aziz milletimizin verdiği dersi ve yazdığı kutlu destanı hatırlatan Yusuf Dursun, 251 şanlı şehidimize şu mısraları armağan ediyor: “Onlar içimizde, ölmedi, hâşâ, / Tekbir sesleriyle yükseldi arşa. / Dinleyin, şehitler başladı marşa; / Bu vatan bölünmez, bu bayrak inmez.”