Yusuf Bilge
Üstat Sezai Karakoç’tan hemen sonra Yusuf Bilge Büyükboyacı da fani dünyaya veda etti. Bir süredir rahatsız olan şairimiz, Isparta’nın “gül suyuyla abdest alan” erenlerindendi. Çok kıymetli destanlara imza attığı hâlde tevazuun zirvesinden hiç inmedi. Mahviyatkârdı; derviş ve çelebi kişiliğiyle çevresinde sevgi halesi oluşturmuştu.
Bütün eserlerini neşreden Akıl Fikir Yayınları Yayın Yönetmeni Fatma Ersem Yargıcı’dan sağlık durumunu öğreniyor, girdiği ameliyatlarda kendisine Ulu Yaradan’dan şifa diliyor, dua ediyorduk. Ancak takdir-i İlahi değişmiyor. Vade dolmuşsa, yolculuğa hazırlık başlıyor. O da bunun farkında ve şuurundaydı. Kısa bir süre önce diğer dostlarını aradığı gibi beni de aramış, helallik istemişti. Bu ne büyük bir incelikti. Yusuf ağabey hakikaten zarafet abidesiydi. Onunla dostluğumuz, birçok kişiyle olduğu gibi ESKADER çevresinde başlamıştı. Müşterek dostlarla her perşembe günü Bâbıâli Sohbetleri’nde buluşuyor, hatiplerin sözlerine kulak veriyorduk. Toplantıların sonunda bazen kalkıyor, fikirleriyle katkıda bulunup bizi aydınlatıyordu. Bağıran değil seslenen, ruha işleyen, kalbe dokunan bir özge şairdi. Hakikaten ismiyle müsemmaydı, “Bilge”ydi.10 Mart 2011 tarihinde “Şiir ve Tefekkür” başlıklı bir sohbetini dinlemiştik. Unutulmaz bir gece olmuştu hepimiz için. Şiirde ‘hikmet’in yeri üzerinde durmuş, hepimizi derin düşüncelere sevk etmişti.
Isparta Yalvaç’ta 1952 yılında doğdu, İlkokulu Gelendost’ta ortaokul ve liseyi Yalvaç’ta okudu. A.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi Basın Yayın Yüksek Okulu’ndan 1975’de mezun oldu. Başbakanlık Personel Dairesi’nde Kontrolör olarak çalıştı. Toprak Tarım Reformu Müsteşarlığı Urfa ve Konya birimlerinde Araştırma-Eğitim Uzmanlığı yaptı. Beş yıllık devlet hizmetinde bulunduktan sonra istifa ederek serbest ticarete atıldı.Askerlik hizmetini Kars-Akyaka Şahnalar Hudut Taburu’nda Yedek Subay olarak tamamladı. İ.Ü. İktisat Fakültesi’nde Sosyal Yapı ve Sosyal Değişme üzerine Yüksek Lisans eğitimi aldı. “Balkanlardan Türk Göçleri ve Göç Sosyolojisi” konulu tezini hazırladı. 1983’ten bu yana İstanbul’da ikamet ediyordu. 2006 yılında emekliye ayrılarak kendini edebî çalışmalara vermişti.
Şiiri fazlalıklarından arınmış, en üst sanat olarak kabul ediyordu. Ona göre şiir sanatların sanatıydı ve kalıcı olanın peşine düşmeliydi. Türk edebiyatını bütün dönemleri ve anlatım biçimleriyle kesintisiz bir süreç olarak kabulleniyor ve seviyordu. Şiir ve yazıları, 1968’den günümüze çeşitli dergi ve gazetelerde yer almıştı. Evli ve 4 çocuk babasıydı. Evlatlarını mükemmel yetiştirmişti.
Edebiyatımızda Mehmed Âkif, Yahya Kemal, Arif Nihat Asya çizgisinde eserler vermiş, Türk tarihinin mühim devirlerine ait destanlara imza atmıştı. Sadece şiir yazmaz, nesre de önem verirdi. Şiirin felsefesi üzerine kafa yoran edibimizdi. Sıla Boyutu eseri, ESKADER’in 2013 Yılı Orhan Şaik Gökyay Şiir Ödülü’ne layık görülmüştü. Asıl mükâfat, dostlarının sıcak ilgisi, yakınlığıydı.
Akıl Fikir Yayınları yöneticileri, geçenlerde hayırlı bir iş yapmış ve şairimizin beş eserini birden okuyucularına ulaştırmıştı. Bunlar Gül Dağından Esinler, İki Deniz, Kalemin Burcu, Sıla Boyutu ve Yergiler idi. Diğer kitapları: Acı Soluk, Andaç, Karbeyaza Yolculuk, Gönül Yazgısı, Kırlangıç Fırtınası, Ongun Avaz, Selman-ı Pak Zaferi, Ulu Çınarın Türküsü, Taş Yazıttan Günümüze Uyan Türk Destanı, Kareköke Aldıklarım, Eksik Aynası, İki Deniz Bircesi.
Dostu Mahmut Topbaşlı, ardından “Bilgece Bir Veda” başlıklı yazı yazdı. Hakkında daha çok yazılar yazılıp rahmetler okunacak, dualar edilecek elbette. Zira o bu mübarek toprakları vatan bilen, bayrağına bağlı, ezanına hürmetkâr, kelimenin tam anlamıyla yerli ve millî bir şair ve sanatkârdı. Ayrıca yumuşak huylu, çok iyi bir insandı. Bütün tanıyanlar aynı şehadette bulunuyor.
Bir ara “Mavi Vatan”la ilgili şiirleri topluyordum. O sırada kendisini aramış ve uzun uzadıya telefonda konuşmuştuk. Örnek bir aydın, müstesna bir sanatkâr, seçkin bir insandı. Mübarek gün ve gecelerde selamlaşır, hâlleşirdik.
Ruhu şad, kabri nur, mekânı cennet, menzili mübarek, makamı yüksek olsun. Mahmut Topbaşlı’nın mısralarıyla başbaşa kalalım: “Sade hakikati yazar kalemi, / Gönül ulağıdır gezer âlemi, / Sarıp sarmalarken nice elemi, / En zor zamanlara kol Yusuf Bilge. / Mısra mısra nice izler bıraktı, / Yıldızlar izinden yarına aktı, / Ötelere müjdelenmiş şafaktı, / Kar beyaza giden yol Yusuf Bilge / Yunus meşrep hâli benziyor muma, / Kurak mevsimlerde aldırmaz kuma, / Yiğit süvaridir fikir orduma, / Yarenlik postunda el Yusuf Bilge.”