Yusuf aleyhisselamın ibretli hayatı-2
Geçen haftaki bölümü şöyle bitirmiştik: (Bu haset, Yakub aleyhisselamın oğullarını; küçük kardeşleri olan Yusuf aleyhisselamı ortadan kaldırmayı düşünecek kadar ileri götürdü. Bir gün Yusuf aleyhisselam ile ilgili bir toplantı yaptılar...)
Birisi:
-Biz;
babamızın bütün işlerine koşan, Onun her türlü hizmetini gören birbirine bağlı
on kişilik güçlü kuvvetli bir ekip olduğumuz halde babamız, Yusuf’u ve kardeşi
Bünyamin’i bizden
çok seviyor ve onlara bizden çok ilgi gösteriyor. Şüphesiz babamız apaçık bir
şaşkınlık içindedir. Bizim bu işe bir çare bulmamız lazım, dedi.
Bunun üzerine başka biri şöyle dedi:
- Onu
öldürün veya babanıza bir daha ulaşamayacağı bir yere atın. Böylece babanızın
teveccühü; sevgi ve ilgisi yalnız size kalır. Ondan sonra da tevbe eder, sâlih
kimseler olursunuz.
En insaflı olanları ise, ortaya şöyle
bir teklif attı:
-Eğer
beni dinlerseniz Yusuf’u öldürmeyin. Onu bir kuyunun dibine bırakın, oraya
uğrayan yolculardan biri çıkarıp başka bir yere götürür. Böylece Yusuf,
babamızdan uzaklaştırılmış olur.
Diğerleri de bu görüşü benimsedikleri
için, küçük kardeşleri Yusuf aleyhisselamı kuyuya atmaya kesin olarak karar
verdiler.
Ertesi gün hep birlikte Babaları Yakub
aleyhisselamın huzuruna çıkıp:
- Baba
biz, koyunlarımızı otlatmak için kıra gideceğiz. Kardeşimiz Yusuf’u da çok
seviyoruz ve iyiliğini istiyoruz. Bunun için onu da yanımızda götürmek
istiyoruz. O da bizimle gelsin; yesin, içsin, oynayıp eğlensin. Ayrıca hiç
şüphen olmasın ki, biz onu çok iyi koruruz, dediler.
Bu teklif, Yakub aleyhisselamın hoşuna
gitmedi. Daha önce gördüğü rüya aklına gelmişti. Şöyle bir rüya
görmüştü: Kendisi bir dağın başında, oğlu Yusuf aleyhisselam da sahrada idi.
Birden on kurt ortaya çıkıp Yusuf aleyhisselama hücum ediyorlardı. Sonra da
Yusuf aleyhisselam aralarında kaybolup gidiyordu…
Bunun için Yakub aleyhisselam,
oğullarının teklifine şöyle cevap verdi:
-Onu
götürmeniz gerçekten beni üzer. Çünkü dalgın olduğunuz bir anda, kurdun O’nu
yemesinden korkuyorum.
Onlar ise, dediler ki:
-Biz
böyle güçlü kuvvetli bir grup adam iken; onu kurt yerse, yazıklar olsun bize!
Bu; âciz, güçsüz ve hiçbir işe yaramayan kimseler imişiz manasına gelir.
Bu arada Yusuf aleyhisselam da her şeyden
habersiz çocuk aklıyla gitmek istediğini ima ediyordu. Bunun üzerine Yakub aleyhisselam kerhen
de olsa Yusuf aleyhisselamı onlarla göndermeyi kabul etti.
Kardeşler, babalarının müsterih olması
için gözden kayboluncaya kadar Yusuf aleyhisselamı omuzlarında götürdüler.
Babalarının gözünden kaybolduklarında ise Yusuf aleyhisselamı dövmeye
başladılar. Çok sıkıntılı bir yolculuktan sonra, nihayet Yusuf aleyhisselamı
atmayı planladıkları kuyunun başına vardılar. Evvela Yusuf aleyhisselamın
gömleğini çıkardılar. Sonra onu bir
ipe bağlayıp kuyuya sarkıttılar, daha sonra ipi kestiler. Yusuf aleyhisselam da
suyun içine düştü. Allahü Teâlâ; kuyuda iken Yusuf aleyhisselama şöyle
bildirdi:
-Andolsun
ki sen, onların bu yaptıklarını; onlar hiç farkında değillerken, zamanı gelince
kendilerine haber vereceksin.
Kardeşler, Yusuf aleyhisselamın
sırtından çıkardıkları gömleğine, kestikleri bir hayvanın kanını bulaştırdılar.
Güneş batıp hava iyice karardıktan sonra yatsı vakti ağlaya ağlaya babaları
Yakub aleyhisselamın yanına geldiler.
Yakub aleyhisselam:
-Yusuf
nerede, diye sordu.
İçlerinden biri şöyle cevap verdi:
-Babacığım
biz yarış yapmaya gitmiş, Yusuf’u da eşyalarımızın yanında bırakmıştık.
Döndüğümüzde onu kurt yediğini gördük. Fakat biliyoruz ki doğruyu söylesek de sen
bize inanmazsın!
Bu arada kan bulaştırdıkları gömleği de
babalarına verdiler. Onların yalan söylediklerini anlayan Yakub aleyhisselam:
-Hayır,
nefisleriniz sizi kötü bir iş yapmaya sürüklemiş, dedi ve Yusuf aleyhisselamın kana
bulanmış gömleğini yüzüne gözüne sürdü. Gömleğin hiç yırtılmamış olduğunu
farkedince:
-O
kurdun Yusuf’uma karşı şefkati sizden fazlaymış. Vallâhi ben bugüne kadar bunun
gibi yumuşak huylu bir kurt görmedim. Oğlumu yemiş de, sırtındaki gömleğini
bile yırtmamış, dedi…
(Devamı haftaya…)