Dolar (USD)
35.19
Euro (EUR)
36.86
Gram Altın
2969.86
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
14 May 2021

Yürü kardeşim, ayaklarına Kudüs gücü gelsin

Bugün bayramın ikinci günü. Ancak bu yılda bayramı hüzünle ve buruk bir şekilde kutluyoruz. İsrail yine Mescid-i Aksa’ya saldırdı, yüzlerce kardeşimiz yaralandı ve onlarca kardeşimiz de şehit oldu. Mescid-i Aksa’yı meydan okuyan ezanlarından ve direnen intifada çocukların sapan taşlarından öpüyorum. Büyüklerin ellerinden, küçüklerin gözlerinden öpüyorum.

Ne hasta bekler sabahı

Ne taze ölüyü mezar.

Ne de şeytan, bir günahı,

Seni beklediğim kadar.

Geçti istemen gelmeni,

Yokluğunda buldum seni;

Bırak vehminden gölgeni

Gelme, artık neye yarar?

Bu şiir Necip Fazıl Kısakürek’in “Beklenen” adlı şiiridir. Baktım hakkında birçok yorum yapılmış. Ancak ben bu şiiri bugün Kudüs için yorumlayacağım.

Şiirde beklenilenin, sevgili yorumları yapılsa da bence beklenilen sevgiliden kasıt dava adamıdır. Bekleyen Kudüs’tür. Beklenilen sevgili ise “Ben’ ve ‘Sen’sin…”

Evet, beklemek çok uzun sürdü. Öyle ki, ne bir hastanın acılar içinde geçirdiği bir gece, ne bir ölünün toprağa gömülene dek beklediği süre, ne de şeytanın bir günah yakalayabilmek için azimle gösterdiği sabır, ‘Ben’in’ sevgiliyi beklerken çektiği ıstıraba, sergilediği sabır ve sadakate denk gelebilir. Bekleyenin ‘Bana’ ve ‘Sana’ duyduğu aşk ve özlem bunların üstünde bir şeydir.

Ayrıca kucaklaşmanın uzun sürmesi usandırdığı ve özlem duygusuna karşılık gururun ağır bastığı anlaşılmaktadır. Tam bu noktada ‘Sana’ ve ‘Bana’ olan serzenişte ince bir sitem var. Yani “geçti istemem gelmeni” dizesinde bekleyen, sevgiliyi beklemekten artık usandığını sitemkâr bir dille ifade etmektedir.

“Yokluğunda buldum seni” sözleri ise duyguları yinelerken bekleyenin aşkını sevgili gittikten sonra daha güçlü bir şekilde yokluğunda yaşadığını, sevgiyi –karşılıksız da olsa– onun yokluğunda bulduğunu ve bu bekleyiş sürecinde bunu en yoğun şekilde hissettiğini anlatmaktadır. Bu bekleyiş öyle uzun gelmiş ki ona, “sensizliği” içselleştirmiş, özlemi ve acıyı kabullenerek yaşamayı öğrenmiştir ancak asla sevgiliden umut kesmemiştir.

“Bırak vehmimde gölgeni” dizesinde ise sevgilinin ona geri dönme olasılığının gerçekleşemeyecek kadar düşük olduğunu vurgularken umutsuzluğunu dile getirmektedir. “Gelme, artık neye yarar?” dizesiyle bekleyenin, sevgiliyi beklemekten vazgeçtiği anlaşılıyor. Çünkü gittikten sonra hala dönmemiştir.

Son dizede bekleyen zaman zaman umutsuzluğa düşüyor. Artık beklenilenin gelmesinin bir işe yaramayacağını söylese de, dizenin sonuna koyduğu soru işareti aslında bu soruyu sevgiliye yönelttiğini ve içten içe sevgiliden umutlarını yeniden alevlendirecek, ona yeniden bekleme gücünü verecek bir yanıt beklediği anlaşılmaktadır. Bu yanıt geri gelmesi yönündedir. Beklenen, bir gün mutlaka çıkıp gelecektir.

Ne çok bekleyen kardeşimiz varmış meğer...

Bugün Türkiye ve Türkiyeli Müslümanlar dünyanın dört köşesine umut taşıyorlar. İHA, TİKA, Kızılay, Diyanet Vakfı ve burada ismini sayamayacağım kadar çok yardım kuruluşumuz ve gönüllüler Balkanlar ve Afrika’dan Asya’ya kadar ümmetin yüz akı, göz nuru ve yardım eli oluyorlar. Gittikleri her yere aş, ekmek, su ve sağlık taşıyıp sevinç, mutluluk ve merhametin eli oluyorlar. Şükür bekleyenler, beklenen kardeşleriyle hasretle kucaklaşıyor. Bu nedenle Türkiye tüm sömürgecilerin hedefindedir.

Türkiye bugün mazlumun ve ümmetin yanındadır. İnsan, yarasını saranı sever. Türkiye sevgilidir. Yolu beklenendir. Umutluyuz ve bir gün Mescid-i Aksa’da olacağız. İşte o gün ümmetin bayramı olacaktır.

Üstat Nuri Pakdil’e kulak verelim.

“Yürü kardeşim

Ayaklarına bir Kudüs gücü gelsin”

Yazıyı şöyle bitirelim. Bütün şeytanlar cehennemde. İsrail de er ya da geç orada olacaktır. Bunun için beklenen sensin...