Yurtta Kalacaklar İçin
Kıymetli okuyucuların afvına mağruren bu başlığı attım. Elbette yurda yerleşemeyen öğrenciler için çabalarım da olmuştur. Birçok kamu ve özel yurt temsilcisiyle görüşüp yurda yerleşemeyen öğrencilere farklı yerlerde misafir olmalarını sağladığımı ifade etmek isterim.
Şimdi gelelim meselemize. Yurtta kalacak öğrenciler için doksanlı yıllarda devlet yurdu kültürü edinmiş. İki binli yılların başında ise özel yurt kültürü edinmiş bir kardeşiniz olarak şunu söyleyebilirim. İmkânınız varsa adı üstünde özel yurt, size özel bir yurt durumundadır. İmkânınız yoksa da devlet yurdundan herkesi memnun etmeyen ama genele hitap eden bir hizmet söz konusudur.
İlk tecrübem olan kredi yurtlar kurumu olarak bilinen devlet yurdunda kalacak öğrenciler için naçizane tavsiyelerimi aşağıya yazıyorum.
Öğrenci devlet yurduna geldiğinde önce şu soruyu kendine soracak. İstemediğim bir yerde miyim? Örneğin yurt odasına ilk gittiğinizde yanınızda bir saksı götürün. Mümkünse reyhan çiçeği olsun hem kokusu güzel hem de cümle haşeratı tümden kovuyor. Sıcak bir şehirde yaşıyorsanız sıcaklıkla birlikte sizi rahatsız edecek sivrisinek benzeri böceklerden kurtulursunuz. Çiçeğin yanında sıradan bir ressamın sıradan bir tablosunu-ama manzara olsun- duvara asabilirsiniz. Memleketten getirdiğiniz türlü çerez, bastık, kuru üzüm ve diğer ikramları oda arkadaşlarınıza sunun. Böylelikle aranızda bir yakınlaşma olur. Koku yayan ve kaldıkça küflenen yiyecekleri sakın odaya getirmeyin. Yiyecekleri vaktinde tüketin.
Şükür, sabır, kanaatkâr olmayı öğrenin. Olur ya aileniz o ay size para göndermedi. Odada kalan arkadaşlar ile önce azıcık da olsa bir “dayanışma havuzu” oluşturun. O ay parası fazla gelen arkadaş, bir miktar bu havuza para aktarabilir. Böylelikle dayanışma ve yardımlaşma hasletiniz gelişir.
Bir not defteriniz, bir de hatıra defteriniz bulunsun. Gün içinde küçük olayları, olaycıkları not alın. Bunlar arasında en az bir hüzün ve bir mutluluk bulunsun. Gece yarısı bu notları hatıra olacakları hatıra defterine yazın. Okuduğunuz yazarların kitaplarını sipariş verin, takip ettiğiniz dergilerin de adresini yurdun adresi olarak verin. O da arkadaşlarınıza dikkat çekin. Artık test ve tost ortamından kurtulmuşsunuzdur. Lisede edebiyat dersleriniz ne kadar iyi ise ve şair ruhlu bir edebiyat hocanız olduysa çok şanslısınız ve üniversitede daima en önde olursunuz. Orada anı yaşamayın ANI üretecek bir hatıranız, hatıralarınız olsun.
Gün batımında ya da gece yarısında hatıra defterinizi alın, çok önceleri yazdığınız notları bir bir okuyun. İşte o anda yazmak istedikleriniz, bir film şeridi gibi kaleminizden mürekkep olup akacaktır.
Yurtta bazen de “snop” dediğimiz züppe öğrenciler karşınıza çıkar. Size vecize söyler gibi yaparlar ama söyledikleri vecize değil cevizedir. Onların cevize söylediğini şu şekilde anlarsınız:
“Nasıl yani” diye soru sorarak.
Eğer badanaj yapıp söylediği sözü açıklayamazsa biliniz ki cevize yapıyorlardır. O zaman varsa imkânınız bir kilo ceviz alın ve cevizleri bir çukur kaba koyun ve kabı çalkalayın.Cevize yapan anlayacaktır böyle ses çıkardığını. Cevizeciler, hiç bilinmeyen yabancı bazı yazarlardan bahsedip size malumatfuruşluk da yapabilirler. Onların bu durumu karşısında sakın ağzınız açıkta kalmasın. Mesela Gabriel García Márquez’den size bir bölüm okudular mı siz hiç istifinizi bozmayın. A ben bu yazarın şu sözünü de hatırlıyorum, deyip Mevlana’dan şöyle bir söz söyleyebilirsiniz.
“Hamdım, yandım, piştim.”
O snop ne de olsa Mevlana’yı tanımaz ve okumamıştır. Böylece sizin kültür ve edep dairenize girer.