Yüreği olanlara...
Kürt, Türk, Arap, Farısi, Boşnak... Müslüman ölünce dünyanın sesi çıkmıyor, dünya üç maymun; ama bir kedi bir batılıyı tırmalasa tüm Batılı liderler bir ve beraber olur.
Hiç kendimize sormuyor muyuz; neden başımıza bunlar geliyor, neden başımıza bunları getiriyorlar, bizler neden bir beraber kardeş olamıyoruz?
İnanınız ki halimize aç kurtlar bile acımaktadır, halimize vahşi hayvanlar bile hayrette...
Vücutları parçalanan çocuklar bizim, tarihi yakılan biz, geleceği yıkılan biz, oyuncak gibi oynanılan biz, daha ne zamana kadar bu zillet devam edecek. Komşumuzu sevmek bu kadar mı zor, Kürt'ü sevmek, Türk'e güvenmek, Arap'ı öcü görmeyi bırakıp, kendi geleceğimizi inşa etmek bu kadar mı zor.
Zor kardeşim zor, Facebook-Instagram sayfalarını kaydırmaktan fırsat bulursak belki yönelebiliriz dinimize, geleneğimize, tarihimize....
Yazıklar olsun Selahaddin'le Fatih'i aynı nakaratta tanımayanlara, yazıklar olsun Gazali'yi okumayanlara, yazıklar olsun Yunus'u anlamayanlara, yazıklar olsun Ahmed-i Xani'yi dışlayanlara...
Yazıklar olsun karısının eteğinin arkasına saklanıp meydanı kafire bırakanlara.
Yazıklar olsun o gafillere ki, bu vatanın temsil ettiği misyona layık davranmayıp kendi makamının ikbalini koruma kalleşliğine giren zihni nasırlaşmışlara.
Ahh ahh, üç kuruşun siperine yatanlar, öte yandan koca bir tarihsel mirasın akıbetiyle kavrulup bu kutsi varlığı gelecek nesillere ve yeni asırlara ulaştırma telaşında olan "kimsesizler, sahipsizler..."
Üç kuruşa tamah edersen sana dünyayı dar etmeleri gerekliliktir, senin emarenin okunmaması haktır cihan bulvarlarında...
Ama ölen bebelerimize yazık değil mi, hayvan bile yavrusuna şefkatin alasını sarf ederken, kendi torunlarının güzel ülkesine acımayan bu "insanlar" hangi alemden...
Bizler birbirimize kafirin silahıyla vururken, onlar henüz yeni doğan bebeğine asırlık plan yapar, hiç mi burnu kızarmaz bizim...
Bu gaflet, bu rezillik nereye kadar! Bu kokuşmuşluk, bu nefret, bu kin nereye kadar!
Yahu hepimizin anası ağlıyor, sızlıyor, ölen evladının acısına parçalıyor kendisini, analarımız, yürekleri Muhammed ümitli analarımız neden hep ağlıyor...
Bir fıkrayı dinler be zevk alır, saçma sapan bir filmi defalarca izleriz, aptalca sohbetler yaparız ama Allah azimuşşanın kitabını kaç defa okuduk, inceledik, irdeledik, tatbik ettik, tebliğ ettik... Ahhh ahh...
Batsın CEHALET...
Batsın kahpelerin planları...
Devletin kademelerini teşkil edip devlete en az terör kadar zarar veren sütü bozukların ruhu da bedeni de batsın, yansın...
Batsın o kalleşler ki, vatanının imam olduğunu, ülkesinin adalet mimarı olduğunu bilmeyip, ona göre davranmayan ahlaksızlar, sevdasızlar, vatansızlar BATSIN...
Her imzasını sevgiyle, omuzlarındaki yüklerin ağırlığının bilincinin bilinçsizliğiyle, her ferdin ikbalini düşünerek atmayan insan görünümlüler BATSIN...
....
Bir satır daha yazmak istemiyor şu genç bedenim ve kural dışı yaşlanan şu ruh...
Vaktinden önce nemlenmiş şu çiçek nakışlı ömrüm, ömrüm vatan yollarına örülesi, vatan yollarına gömülesi...
Ne yapsam ne etsem, hangi saza sığınsam, hangi söze yönelsem ki anlatabilsem "vatan" denen şeref rabıtasının yönelmemiz gereken rotasını...
Ah anlatabilsem ve anlaşılabilsem...
Ah içimde yankılan o vatan ve millet tasavvuru...
Ah kutlu ülkem... Sana sakladığım sevgiyi gece yarıları sayıkladığım ilhamla anlatabilsem...
Anlaşılabilsem...