Dolar (USD)
35.20
Euro (EUR)
36.86
Gram Altın
2973.59
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
06 Şubat 2021

Yunus bundan berîdir

2021 yılı UNESCO tarafından “Yunus Emre ve Türkçe Yılı” yılı ilan edildi. Bunu sevinçle karşıladık. Güzel. Devletin zirvesi bir genelge ile 2021 yılının adına uygun bir biçimde anılması yönünde talimat verdi. Bu da güzel. Buna da diyecek bir sözümüz yok. Yunus ile başlayan her söze de diyeceğimiz yok. Herkesin dilinde yunus Emre’nin oluşuna da bir diyeceğimiz yok. Yunus Emre’nin konuşulması, gündemde tutulması buna da eyvallah! Peki, sorun ne?

Efendim, sorun bu soruda aslında. Bir yerde sorun görünemiyorsa en büyük sorun budur. Gelelim konuya. Ülkemizde kültür ve sanatın çoğu kez el yordamıyla ve amatörce yürütüldüğünü görüyoruz. Maalesef yakındığımız, muzdarip olduğumuz konularda da işin ehlini görmezden geliyoruz. Bunun sebebi günübirlik politikalardır ve günü kurtarmaktır. Kültür asla piyasa işi gibi görülemez. Piyasada geçerli akçe neyse bütün yönelimler onadır. Ne yazık ki üzülerek ifade ediyoruz, kültür ve sanat konularında ülkemizde böyle bir yönelim vardır. Yukarıdan aşağıya günü kurtarmak bürokraside uygulanan bir yöntemdir. Çoğu kez de “yapmadınız, etmediniz” dedirtmemek için alelade yürütülen ve tribünlere gösterilen şaşaalı, büyük bütçeli işler bizde kültür ve sanat olarak sunulmaya, yutturulmaya çalışılmıştır.

Yunus’un UNESCO tarafından kabul edilmesi elbette ülkemizin bir hamlesiyledir. Vesile olanları tebrik etmek borcumuzdur. Ancak Yunus Emre, UNESCO tarafından görüldü diye kıymeti bilinecek bir hak ehli ve düşünür değildir. Yunus Emre kimdir, ne söylemiştir? Aslında bu soruların cevabı bellidir. Bu sorulara cevap aramak için neşredilen her şey tekrardan ibarettir. Yunus Emre ne söylememiştir, kim değildir? Bilinmesi gereken konu budur aslında. Ne var ki biz ezberi ve tekrarı seviyoruz. Yunus’u diline dolayanlar maalesef onu kendilerine kalkan yapmışlardır. Yunus söyler dilimiz ama kalbimiz başka der.

Türkiye’de dinî alan her zaman suistimale açıktır. İnanç turizmi diye de bir şey çıkardık. İşin esası ve özü yerine, görünen ile meşgul olmak hem kolay hem de maddî getirisi olan bir hareket. Emek olmadan mevzi kazanmak. Toplumda manevra kabiliyeti yüksek, ağzı laf yapan ve çeşitli unsurları da arkasına alan tiplerin her kutsalı metalaştırması kaçınılmaz oldu. Yunus Emre’yi “meta” hâline getirerek, onun “Yunus diye görünmek” istemeyeceği yerlerde göstermeye çalışmak piyasa işidir. Yunus Emre’nin divanlarının nüsha farklılıklarını okumadan, külliyatını bilmeden, metinlerinin şerhine hâkim olmadan onu konuşmak haksızlıktır. Peki, kime haksızlıktır? En başta Yunus’a haksızlıktır. Yunus’u var eden irfan ehline haksızlıktır. Bin yıllık değerlere haksızlıktır. Yapmayın, etmeyin!

Yunus Emre, “hümanist” imiş. Bizim lügatimizde Yunus’un evsafını gösterecek kelime mi kalmadı? Yunus’u var eden Türkçeye ne oldu da onu anlatmak için Batı’nın kavramlarıyla konuşuyoruz. Öyle ya, aydın görüntüsü vermek ama asla aydın olamamak. Şimdi şunu da dersiniz, efendim, evrensel olmak lazım. Millî ve yerli olmadan evrensel olmak! Zemin çatlamış, yerinden oynamış ama sen bu zemine bir yapı inşa etmek istiyorsun. Hem de evrensel! Gülünecek bir tarafı bile yok. Ancak acınacak hâldir bu. Gerçi aydın da yetersiz, münevver demek lazım ama onu da gömdük! Hem de diri diri!

2021’in Türkçenin büyük ve eşsiz sesi Yunus Emre’nin adına uygun şekilde doğru anlatılacağı bir yıl olmasını dilerim. Yunus’u piyasa işi programlara, yayınlara, ticarî faaliyetlere kurban etmeden anabilirsek kalbimizi onarırız; kaybettiklerimizi buluruz; severiz, seviliriz. Tekrar bir dönemeç olsun isterim. Daha önce demiştim, şimdi tekrar ediyorum. Türkçe unutulsa onu kurtarmaya Yunus’un divanı yeter! Yeter ki Yunus’u “hümanist” kalıplara hapsetmeyelim zira Yunus bundan berîdir!