Yunanistan''ın ''doğulu'' yönü
Doğu Akdeniz’de işler çığırından çıktı.
Herkes meseleyi hidrokarbon kaynakları olarak görüyor ama şu an gelinen noktada durum çok başka bir boyuta geçti.
Avrupa Birliği’nin şemsiyesinden aradığı korumayı bulamayan Yunanistan bireysel girişimlere başladı.
Yunanistan, Mısır ile yaptığı anlaşma ile Türkiye’ye “dahice” bir diplomatik karşılık verdiğini zannediyor.
Önce Fransız ve ABD’li petrol firmalarına Girit’in batı ve güneybatısında doğal gaz arama faaliyetleri için lisans verdi.
Ardından BM’ye sunulan münhasır ekonomik bölge içinde yer alan Türkiye’nin yayınladığı navtex koordinatlarındaki doğal gaz arama faaliyetleri nedeniyle Türkiye’ye peşi sıra tehditler yağdırarak Meis’in sınırlarını hatırlattı.
Yunanlılar, salt akılla gerçekleri söyleyen akademisyenlerine bile kulak tıkamış durumdalar...
Yunanistan’ın, neden böyle Deli Dumrul gibi Türkiye’yi hedefine aldığını irdeleyelim biraz.
Bir süredir Ege’de “tartışmalı adalar” üzerinde hak ilan ederek buralara asker çıkarması hatta Cumhurbaşkanlarıyla adaya çıkarak “gövde gösterisi” yapmaları oldukça anormal bir durum.
Bunu bir kenara yazalım.
Yunanistan’ın Ayasofya konusuna çok içerlediğini de bir kenara yazalım.
Şimdi ise sonucu olmayacağını bile bile Mısır ile deniz yetki alanlarının sınırlandırılması anlaşması yaptı.
Bunun uluslararası bir karşılığı olmayacağını birazcık Uluslararası Hukuk bilen herkes anlar.
Peki ama dene bunu yapıyor?...
İşte cevap…
2008 krizi sonrasında Yunanistan ekonomisi altüst oldu.
Ülkenin mali raporlarında “düzenbazlık” yapıldığının ortaya çıkması tüm Dünya’da şok etkisi yaparken Avrupa Birliği’nin rezil olmasına neden oldu.
Buna rağmen Avrupalılar, Yunanlıları fikri anlamda “ataları” olarak gördükleri için birçok kurtarma paketini devreye alarak “atalarını(!)” kurtardılar.
Yaşananları unutturup Yunanistan’ın “AB’nin tatil köyü” olması özelliğini pekiştirdiler.
Şımarık çocuk yaptığı tüm usulsüzlükleri unutup bir de bunun üste çıkmaya çalıştı.
“Yunanistan AB’nin sömürgesi olmayacak” naraları aşırı solcu hatta komünist-ateist Çipras’a iktidarın yolunu açtı.
Ama o “bile” var olan gerçekliği değiştiremedi.
Yunanistan, eski filozoflarına ve düşünsel tarihine bakınca büyük bir medeniyetin mirasçısı gibi görülse de tam bir “Doğulu” gibi davranıyor.
Gerek Osmanlı Devletinden koparılışı döneminde yaşananlara bakıldığında gerekse dünya savaşları dönemlerine odaklanıldığında “küçük devlet” refleksi yerine Kaddafi ve ya Saddam Hüseyin iktidarlarını andıran fevri çıkışları olan bir ülke görüntüsü verdi.
Soğuk Savaş döneminde işler çok ciddi olduğu için sessiz kalınsa da SSCB’nin yıkılmasından sonra yine eski reflekslerini açıkça ortaya koyan bir Yunanistan oldu.
“Batılı” olduğu söylenilen Yunanistan, “Doğulu” olduğu söylenilen Türkiye’den çok daha fazla Doğulu…
Türkiye; demokrasi, insan hakları ve uluslararası politika bağlamında ayağı daha çok yere basan bir yerde duruyor.
Avrupa Birliği’nin itici gücü ülkeler emin olun Yunanistan’ı Birliğe aldığına bin pişman olmuşlardır.
Hâlâ şımarık çocukluk yapıyor.
“Ulaşılamaz” ve “hayalci” hedefleri yüzünden bugün bir yandan Avrupa Birliği’nin yaşadığı birçok sorunun nedeni olurken bir yandan da sözde Helenist hayallerini gerçekleştirmek için Birlik dışındaki ülkelerle kurduğu çapraz ilişkiler nedeniyle Birliğin gücünün kırılmasına neden oluyor.
YENİ NORMALE GEÇEMEDİK
Gündemi sıcak takip etmek oldukça zaman alıyor.
İşimiz bu, şikâyetçi değiliz.
Bu meslekte hakkını vererek çalışanlar, il dışındaki aile büyüklerini görmek için çoğu kez bayramları ve düğünleri fırsat olarak görüyor.
Neyse…
Son 15 günde memleketin güney ve kuzeyinde toplamda 16 şehirde bulundum.
Memleketime tekrar âşık oldum.
Ama bir o kadar da üzüldüm.
İnsanlarımız çok içten, çok samimi.
Ama ciddiyet, sorumluluk denilince bazen bu samimiyetimiz bizim başımıza dert oluyor.
“Ya ne olacak o da bizden”, “Zaten hepimiz dikkat ediyoruz”, “Biz temiz insanız, bize bir şey olmaz” anlayışı nedeniyle olsa gerek maske ve mesafe uygulamalarında epey bir gevşeklik yaptık.
Sanırım artık yeni normale geçme “zorunluluğumuzu” anlamanın vakti geldi de geçiyor.