Yunanistan eksenli Emperyal hesaplar
Geçmişte olduğu gibi bugünde, Türkiye bölgesel ve
tarihten gelen coğrafi ve jeopolitik konumu gereği istese de istemese de Orta
Asya ve Orta Doğu da yazıp çizilen tüm küresel projelerin odak noktasında
oluyor.
Coğrafi ve jeopolitik konumundan dolayı, Küresel
oyunun merkezinde oldukça da, ABD ve Batı eksenli emperyal hesaplar kaçınılmaz
olacaktır.
Yunanistan'ın 1821'de bağımsızlığını kazanmasından
itibaren Türk-Yunan ilişkileri kısa dönemli uzlaşmalar hariç, genellikle
gerginlikler ve savaşlarla belirlenmiştir. Bu savaşlar sırasıyla 1897
Osmanlı-Yunan Savaşı, I. Balkan Savaşı, I. Dünya Savaşı, Türk Kurtuluş Savaşı
ile birlikte doğrudan olmasa da dolaylı olarak 1974 Kıbrıs Harekâtıdır.
Uluslararası sistemin anarşik doğası yanında
aktörler arasındaki uyuşmazlıkları çatışmaları sonlandırabilecek bir üst
otorite, giderek bağlayıcı bir hukuk düzeni de bulunmamaktadır aslında.
Devletler arasındaki uyuşmazlıkların barışçıl
yöntemlerle çözümlenebilmesi için beklentiler yüksek olsa da çoğu kez bunu
başarmak mümkün olamamaktadır. Devletler birbirleriyle kurmuş oldukları
ilişkilerde her zaman aynı ortak zemini kuramayabilirler; diplomatik-siyasi
görüşmeler sırasında ortaya çıkan görüş ayrılıklarının giderilemediği durumlar
ise potansiyel uyuşmazlık noktalarına işaret eder
Tarafların müzakereler sırasında aralarındaki görüş
ayrılıkları giderip giderememeleri ise temelde iki noktaya bağlıdır. Ya görüş
ayrılıklarını giderecek bir hukuksal düzenleme henüz kararlaştırılmamıştır ya da
taraflar uyuşmazlığı çözecek hukuksal bir düzenlemeye sahip olmakla birlikte bu
düzenlemenin işletilebilmesi bakımından farklı değerlendirmelere sahiptirler.
Bu bağlamda devletler arasında uyuşmazlıkların giderilmesi görece daha
kolaydır. Uyuşmazlığa yükledikleri anlam itibariyle devletler genellikle konuyu
ilişkilerinin merkezine oturtarak diğer alanlarda işbirliğine girmelerini
engelleyici bir etki yaratmasını önlemeye çalışırlar.
Çatışmaların yönetilemediği veya bu yöndeki
çabaların yeteriz kaldığı süreçlerde taraflardan birinin sözsel –eylemsel
davranışları içerisine askeri şiddet içeren seçenekleri de dahil etmesi ile
çatışmanın “kriz”e dönüşmesi mümkündür. Kriz genellikle taraflardan birinin
diğerine karşı giriştiği eylemin karşı tarafta yaratmış olduğu algısal
yoğunluğa ve aciliyete işaret ederek anlamlandırılmaktadır.
Yunanistan'ın özellikle görüş ayrılıklarını besleyen
dinamikleri canlı tutan taraf olması iki
ülke arasında tansiyonu sürekli yüksek durmaktadır.
İki ülke arasında bir çatışma çıkması
ihtimalini besleyen dinamiklere yönelik Yunanistan'ın nasıl bir tavır içine
gireceği belirleyici durumda.
Yunanistan açısından iki ülke
arasındaki sorunların her biri bir çatışma dinamiği olarak görülmektedir.
Silahlandırma, 12 mil kışkırtması ve hava sahalarının ihlali sırasında
yaşanacak beklenmedik bir çatışma iki ülkenin çatışmasını mümkün kılabilse de
bu riskin her iki taraf için de arzu edilir bir senaryo olmadığı açık.
Yunanistan'ın mütecaviz davranışları ve maksimalist taleplere dayanan argümanlarını
pratiğe dökmediği sürece böylesi bir savaş ya da çatışmanın çıkma olasılığı ise
oldukça zayıf.
Ancak Türkiye'yi dengeleme ya da
sınırlandırma çabası içine girecek üçüncü tarafların böyle bir arzusunun olup
olmadığı konusunda şüpheler bulunuyor. Bu noktada ABD'nin Yunanistan üzerinden
yürüttüğü yeni bölge siyasetinin dikkate alınması gerekir.
Nitekim; Yunanistan-
Helen medeniyeti (megali idea) 20 yüzyılda, küresel akıl tarafından orta ve
uzun vadede kullanılmak üzere kurulan ‘'Oldu da bitti maşallah'' bir devlet ve
pişirilmiş servise hazır bir felsefe.
Hedef ve
politikaları, aynı kaynaktan çıkmışçasına geçmişten gelen tarihi ve kültürel
asabiyet üzerine kurulu, yüksek ideallere inandırılarak devletleşmeleri
karşılığında, bugüne kadar küresel
mekanizmanın yeni dünya düzeninde ince hesaplarda
kullanılan tampon bir devlet.
Dolayısı
ile Yunanistan'ın bir anda kabuk tutmuş yaraları kaşımaya başlaması aslında 21.
Yüzyıla etki edecek, büyük ve küresel güç olmaya aday ülke Türkiye ye karşı
yapılmış bir provakasyondur.
Bu da
gösteriyor ki; mesele sadece Yunanistan- Türkiye arasındaki bir sınır anlaşması
veya adalar meselesi değildir.
Atina
yönetimi burada Ülkeler diplomasisinde, gayri resmi hukukun geçerli olduğu
kurallara göre Taşaron durumunda. Birileri onu kiralamış, harekete geçirmiş
Türkiye'ye bir mesaj vermek istiyor.
Kim bu
birileri; Mesele, aynı akla ve hedefe hizmet edilip edilmemesi meselesidir.
Türkiye'nin, Kuzey Afrika'da ve Akdeniz'de var olmasını, Batı ve küresel güçlerin bir türlü kabullenememesidir Yunanistan'ın çıkışları.