Yumruklar sert iniyor yüreğimize…
Bu başlık Mısır’da idam edilen dokuz canımızın dokuz fidanımızın acısını hissettiriyor mu bilmiyorum. Burada her kelamın kifayetsiz ve yavan kaldığını söyleyebilirim.
Çok sert vuruyorlar yüreklerimizden! Can can, fidan fidan alıyorlar bizi. Yarım kalmış mutlu sözler, yarıda kesilen hayatlar gibiyiz sanki. Hayatlarımızı en munis, en mutlu ve en delikanlı yerlerinden kesiyorlar. Aldırmıyoruz bile. Bizi Rabbimize götüren her sebebi ikram sayıyoruz çünkü…
Bizi vuranların boş hayaller ve boş işlerin peşinde olduğunu biliyoruz. Kalplerinde dünya var ve dünyalık peşindeler. Bu cümleden şu sonuca varalım; herkesin bir yolculuğu var ve ona doğru yol alınıyor. Bizim yolculuğumuz Hak yolda olmaktır. Bu nedenle vuruluyoruz! Hakk’a koşuyoruz. Sonuçta kazanlardan oluyoruz.
Hayatta hep gidiş geliş var, bir veda var. Amenna… Herkes kendi hikâyesinin iyi veya kötü kahramanı oluyor. Gayemiz kendi davamızın kahramanı olmak. Çabalarımız bu yönde. Kendimiz için yaşamıyoruz çünkü. Kalplerimizde sonsuzluğun ateşini taşıyoruz biz…
Haydar Ergülen’in “Gözlük Şiiri’nde buluyoruz encamımızı…
“…, bak durmadan kırmaya çalışıyorlar bizi, hiç iyi değiliz iki gözüm, bende can, sende cam bırakmadılar, daha ne varsa bizde,
çekip alıyorlar seni gözümden, öyle
çok eziliyoruz ki gözlük, sen bensiz kırık,
ben sensiz karanlık, nerde insanlık,
…
sensiz ne gülüşün tadı var ne de bakışın
sen olmayınca kötülük daha kötü görünüyor
gözüme, yumruklar daha zalim, sözler daha
sert iniyor yüreğime, sensiz bu dünya
bomboş görünüyor gözüme, sana gözüm
gibi bakacağım, artık senden başkasını görecek
gözüm yok, bizi görmeyenlere
söyleyecek sözüm yok, bizi çok kırdılar gözlük
bizi tuz buz, bizi un ufak, bizi camçerçeve kırdılar...”
Çok acımasızlar. Öyle çok eziliyoruz ki, karanlıkta ve kırık, nerede insanlık?
Kalplerine girmemiş anlıyorum da hiç mi insanlıkları yok, ondandır belki... Perde gözlerinden kalkmamış ondandır. Bir şiirin güzel mısralarında kalmamış gözleri, elleri kılıçtan başkasına değmemiş cellatların belli. Öyle olsaydı yumuşardı kalpleri. Ama onların gözleri dünyada kalmış, mazlumların şah damarlarındadır kırılası elleri onların. Bir şehirde, bir mülkte… Yakıp yıkıyorlar! Daha dün, idamlardan hemen sonra kutlama yaptı elebaşlarıyla Mısır’da Sisi. Kimler yoktu ki bu kutlamada; İngiltere, İtalya, Avrupa Birliği ve diğerleri…
İnsanlığın yok edildiği bir çağda var olma mücadelesi veriyoruz!
Onlar da azıcık insanlık olsaydı, hayata belki başka türlü bakmayı öğrenirlerdi diye düşünüyorum. Bütün kadim değerlerin, iyi insanların yok edildiği bir çağdayız. Kırılıyoruz, çok kırılıyoruz. Can çerçeve kırılıyoruz ama yenilmeyeceğiz…
Budanıyoruz sadece. Daha gür daha sağlam geliyoruz budandıkça. Toprağa uzak yaşamıyoruz. Uzağına düşmüyoruz toprağın. Çok yakın yaşıyoruz. Topraktan korkmayanlar direniyor çünkü. Bedir’de direndik, Çanakkale’de, en son da on beş Temmuz’da direndik. Direndikçe kazanacağımızı biliyoruz. Mısır’da kazanacağız. Irak’ta, Afganistan’da, Yemen’de, Suriye’de ve direneceğimiz her yerde kazanacağız. Çünkü “İmanı olanlar mezardan korkmazlar”
Ve… Allah’ı iliklerine kadar duyanlar zafere ulaşacaktır mutlaka…