Dolar (USD)
32.42
Euro (EUR)
34.29
Gram Altın
2492.64
BIST 100
9693.46
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

27 Haziran 2021

Yükü yüklenenler, yükünü tutanlar

Son birkaç yılda, sistematik olarak AK Parti’nin ağzına kadar fırıldak, fırsatçılarla dolduğu, malı götürdükleri, partinin dibine kadar yolsuzluğa battığı, hem derinden derine, hem açıktan açığa topluma yayılmaya çalışılıyor.

Bu yolsuzluk tezviratının bir “PR kampanyası”, bir “halka ilişkiler operasyonu” olduğundan zerre kadar şüphe yok.

AK Parti’nin bu linç girişimi karşısındaki –belli ki bir politika olarak tercih edilen– umursamaz tutumu, karşıdakileri daha da cesaretlendiriyor, yaygara ve şamatalarını köpürtüyor.

Eskiler, “şüyuu, vukuundan beter” derlerdi. Dedikodu, gerçeğinden daha yıkıcı oluyor.

Muhalefet “çamur at izi kalsın” taktiği güdüyor.

AK Parti’nin sütten çıkmış ak kaşık olduğunu da bilemem, olmadığını da.

Ancak, AK Parti’nin propaganda edildiği gibi yolsuzluğa battığı iddiasının açıkça manipülasyon koktuğundan eminim.

AK Parti’nin, “yükünü yüklenmeye gelenler”le, “yükünü tutmaya gelenler”i çok iyi ayırt etmek zorunluluğu vardır.

Şayet, varsalar; “Yükünü tutmaya gelenler” sadece partiyi değil, bu toprakları vatan yapan 1.000 yıllık emeği, 1.000 yıllık çileyi, heder ediyor, heba ediyor, mahvediyorlar.

Toplumun genel yüzdesinde olduğu kadar “yolsuz insan”ın AK Parti içine de sızmış olması muhtemeldir. AK Parti, misyonu gereği, hiç bir zaman sıfırlanamayan bu yüzsüzlerden yolunu ayırmaya mecburdur.

“Yolsuzluk şamatası”, politika tarihimizde kronik bir tarzdır.

Şimdilerde AK Parti için şamata yapan kesimler, Menderes’in altın dolu uçakla kaçarken Eskişehir’de yakalandığı adi yalanını yaymışlardı.

Demirel’in eşi hanımefendi için en iğrenç pislikleri yapmışlardı.

Özal için ne kadar yaygaralar koparmışlardı.

O yıllarda gazeteler, Özal’ın yolsuzluklara göz yumduğu haberleri ile çalkalanırlardı. Aslı astarı çıkmadı. Bu salvoların amacı, Özal’ı 28 Şubat öncüsü çetelere yem etmekti. Nitekim yem ettiler, katlettiler.

Muhataplarını yolsuzlukla suçlamak, bir CHP klasiğidir.

Bu CHP klasiği; bir görme özürlünün karşısındaki görme özürlü arkadaşına, “dolamaları çift çift mi yiyorsun” diye sorması, arkadaşının tepkisi üzerine de “ben çift çift yiyorum, sen de aynısını mı yapıyorsun, merak ettim” demesi gibidir.

CHP’li İsmail Cem, “Geri Kalmışlığın Tarihi”nde CHP’nin tek parti dönemi yolsuzluklarını say say bitiremez, “nepotizm” (yeğencilik, yeğenleri işe alma) ve “aferizm” (iş bilirlik) kavramlarının, CHP’nin tek parti döneminde siyasetin gündemine girdiğini söyler.

CHP ve CHP’nin temsil ettiği İttihat Terakki çizgisi; Abdülhamit’e, Menderes’e, Demirel’e, Özal’a, sonunda da AK Parti’ye hep “yolsuzluk çamuru atmak”la yüklenmişlerdir. Yüzyıl geçse de taktik değişmemiştir.

Halbuki, bir muhalefet partisinin, çamur atarak değil, programı ile halkın önüne çıkması, programını halka beğendirerek iktidara gelmesi, ülkenin en kritik sorunudur.

AK Parti’nin bu çamur atmalar karşısında, acilen kendini şüphelerden arındırması, sonra da net, kararlı, emin, meydan okuyucu bir tavır koyarak muhataplarını dağıtması, planlarını bozması gereklidir.

Sade vatandaş gözüyle olay böyle gözüküyor.

Politikanın nasıl uygulanacağı konusunda bir birikimim olmadığı için AK Parti’nin “duymazdan gelme” yöntemi belki de doğru bir yöntemdir, bunu da bilemiyorum.

Ancak, atı alan Üsküdar’ı geçmeden, AK Parti’nin şöyle ya da böyle bu kampanyayı bertaraf etmesi gerekiyor.

CHP ve İP; AK Parti’yi bu yolsuzluk kurgusuyla fena halde hırpalıyorlar.

20 yıl iktidar olmanın oluşturduğu gayri memnun kitleyi tahrik ediyor, sanki yanlarına da çekiyorlar.

Yarın, AK Parti için çok geç olabilir.

2.000’li yıllar öncesi hakkında fikir ve bilgi sahibi olmayan yeni nesiller, şunları bilmeliler:

• CHP ve İP kadroları 90’ların ikinci yarısında iktidar idiler.

• Yollar delik deşik, şehirler teneke yığını, enflasyon %60-70 idi.

• Bunlar, Türkiye’ye, eksi 9,5 la, “O yılın, dünyada negatif büyüme rekoru”nu kırdırdılar. Pandemi falan da yoktu. Düz yolda ülkeye takla attırdılar.

• Ülkeyi yılda 9,5 küçültenler, Merve Kavakçı’yı Meclis’ten kovmakla gururluydular. Bu, onlar için gerçek bir başarı öyküsü idi. Başörtüsünü hakaretlerle Meclis’ten atmak en büyük zaferleriydi!

• Falih Rıfkı geleneğinden geliyorlardı. Fikir babaları Falih Rıfkı da, Kuvayı Milliye Meclisi’nin gerici olup, sarıklılarla, poturlularla dolu olmasından hayıflanmıştı.

• Bu şaşkınca da bir itiraftı: Milli Mücadeleyi sarıklılar yapmıştı.

• 2.000’lerin arifesinde iktidar olan CHP ve ortakları, Türkiye’nin 120 milyar dolarını buharlaştırmışlardı. Bu buhar, ABD ve diğer emperyalist ülkelere yağmur olarak yağmıştı.

• Kemal Derviş, ABD tarafından Türkiye’ye göz-kulak olması için, “kayyım” olarak atanmıştı.

• Şimdilerde de, Kılıçdaroğlu Kemal Bey, Biden’e göz kırpıyor, “kayyımın olayım” diyor.

• Ecevit, “Oval Ofis”te Clinton’un önünde “el-pençe” durmuştu.

Ah, ah! ne mutlu yıllardı(!)...

Medyaya ve paraya birlikte hükmedenlere ABD’de “mogul” deniyordu. Medya ve paraya aynı anda hükmeden Türkiye’nin “mogul”larından Aydın Doğan, zamanın Başbakanını evinde pijama ile karşılamıştı.

Siyasilerin bir kısmı Öcalan’ı paketlemek için plan yaparken, diğer birileri bunu Öcalan’a ispiyonluyordu.

PKK, Doğu ve Güney-Doğu’da cirit atıyor, Doğu bölgelerinde şehirlerarası yolculuklar kâbus oluyor, HDP’nin askeri kanadı 34 askeri otobüsten indirip kurşuna diziyordu.

Bir kısım çevreler, “kayyımlı günler”in hasretiyle tutuşuyorlar.

İstiyor musunuz?