Yüksek sanat ve medeniyet iddiası
Düşünen insan, aynı zaman da hayal eden, inanan, alet yapan, üreten bir varlıktır. Ustalık, hüner, marifet özellikleriyle sanatı gerçekleştiren varlık, yine insandır. Sanat ki, kişide güzellik ve estetik duygusunu uyandıran düşünceleri geliştirir. Duyguların, heyecanların ve hayallerin beceri ve ustalıkla buluşması sanatı doğurur.
Hayal etme gücü (muhayyile); insandaki yaratıcı, hüner ve maharetlerle bilim, fen ve tekniği üretir, geliştirir. Yeniyi arama, keşfetme, icat etme, üretme, insandaki sanat duygusunun gelişmişliğiyle doğrudan orantılıdır/bağlantılıdır.
Sanatla meydana gelen ürün ve eserin yararlı olabilmesi için, yöntem, kural ve bilginin olması zorunludur. Takip edilmesi gereken usuller ve ilkeler görmezlikten gelinirse veya çiğnenirse, sanat da, bilim de, teknik de oluşmaz.
Sanat bir anlamda yöntemler, usuller, metotlar ve prensiplerle ortaya konulan imal edilen, inşa edilen, meydana getirilendir. Bunun için beceri, yetenek ve kabiliyet gerekmektedir. Yatkınlık ve kabiliyet olmazsa, sanat ve daha ilerisi yüksek sanat ürünleri ortaya çıkmaz. Sanatta zevk, güzellik ve estetik kaygılar da söz konusudur. Bu duyguları yansıtmayan ve gerçekleştirmeyen eser, sanat içerikli bir ürün ve yapıt olmaz.
Her toplum, ülke, millet kendine ait kendi sanatını üretmeyi amaçlar. Zira sanatın kültür ve medeniyetle doğrudan büyük bir ilgisi bulunmaktadır. Medeniyet inşasında, yüksek sanat; yüksek tefekkür, yüksek teknoloji, yüksek irfan/değer kadar önemlidir.
Düşüncede derinlik ve anlatımda güzellik, sanatla gelişir, ilerleme kaydeder. Zihin, akıl ve hayal gücü terakki eder. Bunun sonunda bilim ve tekniğin mesafe alması kolaylaşır/gerçekleşir. İnsanın hayatını kolaylaştıran teknoloji, sanat ve estetiğin katkısıyla faydalı hale dönüşür. Sanatın, edebiyat gibi insanı tamir/tımar ve ıslah eden bir yönü bulunmaktadır. Şer, kötü ve çirkin, sanatla ayıklanır ve arınır; böylece en yüksek iyinin ve yüksek sanatın varlık bulmasını sağlanır.
Sanat bir tür dildir, bazıları bunu ‘sezgisel dil’ olarak kabul etmektedir. Sanattaki estetik tavır ve eylemler, bir şekil/suret verme olduğu kadar, kendi bağlamında bir tür ‘ruh verme’ halini göstermektedir. Rus düşünür Tolstoy’un tasavvurunda sanat; düşünce, emek ve eylem saç ayağında şöyle ifade bulmaktadır: “Sıkıntı sürecinde olgunlaşan, düşünceyle yoğunlaşan, emekle hazırlanan ve en iyiyi vermeyi amaçlayan faaliyete sanat denir.” (S. Hayri Bolay, Felsefe Sözlüğü, ‘sanat’ mad.)
Sanat bir anlamda tekniktir. Amacında bir şey ortaya koyma vardır. Yaratma, icat etme, kurma, inşa etme anlamındaki sanat, doğru bir plan, yol ve istikameti gözetir. Bunun sonucu sanatı ve daha ilerisi de yüksek sanatı getirecektir.
Teknik, sanatın tam olarak karşılığı olarak görülemez. Teknik, ancak sanatın bir bölümünü ifade etmektedir. Sanatta, özgürce şekillendirme, biçimlendirme, tasavvur etme ve düşünme/tefekkür vardır. Sanatın elbette kendi yasaları bulunmaktadır. Bu kurallar ve ilkeler seçme ve iradeyle birleştiğinde/bir araya geldiğinde özgün bir eser ortaya çıkacaktır. Zira taklit ve tekrar, sanatı da, düşünceyi de kadük bırakır, akabinde öldürür. Başlangıç itibariyle teknik/teknoloji için, taklit ve öykünme mazur görülse de, belli bir süre içerisinde kendi üslubunu, tavrını ve yöntemini, daha doğrusu sanatını/zanaatını oluşturması gerekir. Aksi takdirde teknoloji, zayıflar, kendini yenileyemez, tükenir ve yok olur. Bu anlamda sanat, rekabet ve en iyiyi, en güzeli, en faydalıyı bulmak yarışının konusudur. (Bedia Akarsu, Felsefe Terimleri Sözlüğü, ‘sanat’ mad.)
Şu halde gerçek yüksek sanat; ürün ve eseri tüketil(e)meyen bir yapıttır. Yaratıcı yetenek, hayal etme gücü, cesaret ve girişimci ruh yüksek sanatın temel dinamikleridir. Hayal gücü, geçmiş, şimdi ve gelecek arasında bağı kurma gücü olarak varlık kazanırsa, muhakeme, tasavvur ve tasarım gerçekleşir. Bununla hasıl olan yüksek sanat, üstün üretim ve icadı tetikler, böylece yüksek teknolojik seviyeye erişilir/ulaşılır. Nitekim tasarım, ‘bir planın, bir nesnenin, eşyanın, ürününün meydana getirilmesi’ni zihinde oluşturma ve bu yöntemle düşünülme şeklidir.
Yüksek sanatta, toplumların ve milletlerin anlayışı ve zevk ölçüleri büyük rol oynar. Nitekim sanatın da, tekniğin de, düşüncenin de, özgünlük ve millîlik vasfı kazanmasındaki en büyük faktör, taklitten kurtulup araştırma (tahkik), akıl yürütme (muhakeme), soruşturma ve geliştirmeyle (inkişaf) medeniyet iddiasını sürdürmektir.