YSK''nın gerekçeli̇ karar fırtınası
31 Mart seçimlerinden sonra Ak Parti ve MHP’nin YSK’ya yaptıkları itiraz neticesinde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerinin iptaline ve bu seçimin 23 Haziran 2019’da yenilenmesine karar verilmişti.
Konu ile ilgili konuşan, yorum yapanların önemli bir kısmı, “gerekçeli kararı görelim” diyerek asıl değerlendirmelerini gerekçeli karar sonrasına bırakmışlardı. Geçtiğimiz Çarşamba günü YSK’nın İstanbul seçimlerinin iptali ve yeniden yapılması ile ilgili gerekçeli kararının yayınlanmasından sonra bu karara eleştiriler iki farklı yaklaşımla sürüyor:
Kararı okumayıp “AKP İstanbulluların iradesini tanımadı” ezberini asla bozmayacakların yaklaşımı,
Kararı akl-ı selim ile okuyup değerlendirenlerin yaklaşımı.
Kararın önemli bölümlerini okudum, bazı bölümleri ise tekraren okudum. Bu yazıda size kararın bütün detaylarını değil, önemli bulduğum iki bölümü yorumlayacağım.
Hatırlarsınız, seçimlerden hemen sonra bu meseleye dair yazdığım bütün yazılarımda, işin basit bir usulsüzlük olmadığını, üzerinde çok iyi çalışılmış organize bir oy çalma hadisesi olduğunu yazmıştım. İddiamın ne kadar doğru olduğunu YSK’nın gerekçeli kararını okuduktan sonra anladım. Mesela;
YSK, 754 sandıkta kamu görevlisi olmayan kişiler sandık başkanlığı yapmıştır diyor.
Bunun anlamı, kamu görevlisi olmayan ve yasalarca kabul edilmeyen kişilerin başkanlık yaptıkları bu sandıklarda kullanılan 300 bin civarındaki oy Ekrem İmamoğlu ile Binali Yıldırım arasındaki 13 bin oyun 20 katından fazladır. Yani, iki aday arasındaki fark 13 bin değil de 130.000 (yüz otuz bin) olsaydı bile bu seçimin iptali ve yenilenmesi gerekiyordu.
YSK’nın konu ile ilgili yasası diyor ki,
Bir ilçede sandık sayısı kadar kamu görevlisi bulunmuyor ise, en yakın ilçelerden kamu görevlisi sandık başkanlığı için istenir. Yani, sandık başkanlarının kamu görevlisi olması şarttır. Bu şart, bir sandıkta oy kullanılmasının ve kullanılan oyların geçerli kabul edilmesinin olmazsa olmaz şartıdır.
Peki bu şart yerine getirilmiş mi?
Hayır.
Başkanı kamu görevlisi olmayan sandıklarda kullanılan oylar seçim sonuçlarını değiştirecek kadar mı?
Evet, hem de 20 katı.
Bakınız, 108 sandıkta seçim başlarken, oy verme işlemi biterken, sandıktan çıkan oylar sayılırken, bu oyların partilere göre dağılımı yapılırken ıslak imzalarla kayıt altına alınması gereken tutanaklar ortada yok. Yani bu 108 sandıktan çıkan oylar aslına uygun olarak geçirildiği veya geçirilmesi gereken tutanaklara göre değil, keyfi ve taraflı bir şekilde İlçe Seçim, İl Seçim ve Yüksek Seçim Kurulu’nun kayıtlarına geçirilmiş.
İş burada bitmiyor;
Tutanakları bulunmayan bu 108 sandığın oy dağılımı yüzde 90 CHP adayı Ekrem İmamoğlu lehine kayıtlara geçirilmiştir. 108 sandık demek 40 bin oy demek, bu da iki aday arasındaki farkın 3 katı.
Kamu görevlisi olmayan binlerce sandık üyelerini,
KHK ile kamu görevlerine son verilen sandık başkanı ve üyelerini,
Kısıtlı ve ölülerin oy kullanmalarını saymıyorum bile.
Vahameti anladınız değil mi?
Aslında CHP de YSK kararına hayır diyen YSK’nın Başkan ve 3 üyesi de bu usulsüzlüğü kabul ediyor, lakin mealen diyorlar ki;
Canım olan olmuş, zaman geçti, dolayısıyla Ak Parti bu usulsüzlüğün sonuçlarına razı olsun. Yani Ak Parti bu hilelere, usulsüzlüklere razı olsun ve bu sonuçlarla ilgili sonuç her dönem yapılacak usulsüzlüklere gerekçe ve örnek olsun.
Nisan ayının ilk günlerinde yazdığım gibi bu yolsuzluk ve usulsüzlük çok planlı, çok organize ve bir o kadar da açık, görülsün için iz bırakılarak yapılmış bir usulsüzlüktür. Çünkü Ak Parti bu seçimi kazanmış olsa idi CHP yaptıklarını gerekçe göstererek kendisi bu seçimi iptal için müracaat edecek ve seçimin iptalini sağlayacaktı.
Bir de konuya müdahil seçim kurulları üyeleri ile ilgili detaylarıyla incelenecek işlemler başlatılmalıdır.