YPG için sonun başlangıcı
Türkiye’nin Barış Pınarı Herekâtı, 9 Ekim 2019’da başladı, 9 gün sürdü. 444 kilometrelik Türkiye - Suriye sınırının 260 kilometre uzunluğunda 32 kilometre derinliğindeki kısmını Türk askeri kontrolüne aldı.
Türkiye, Suriye’yi girince ses batıdan geldi. ABD ve Avrupa ülkeleri karıştı. Yaptırımlar, ambargolar, kınamalar birbirini izledi… Ancak canı yanan onlar değildi. Sınır kasabalarında ölen siviller de onların vatandaşı değildi.
Türkiye müthiş bir kararlılık gösterdi. ABD Başkanı Trump’ın bizzat teklif ettiği 20 mil yani 32 kilometrelik güvenli bölgeyi ne Avrupa ülkeleri, ne de ABD askeri ve siyasi çevreleri kabul etmiyordu. Siyasi olarak kabul görmeyen bu teklifi biz askeri olarak, YPG’yi de silip süpürerek hayata geçirmeye başlayınca içleri acıdı. Ayağımıza geldiler. Görüşmeler zorluydu ama hem sahada, hem masada kazandık.
Türkiye, Kuzey Suriye’de Kürtleri değil, ABD’nin eğitip donattığı, SGD çatısı altında topladığı paralı askerleri temizlemeye başladı… İşte batının korktuğu buydu, lejyonerlerinin tamamen yok olmasını istemediler.
Türkiye ile ABD arasında varılan 13 maddelik mutabakat Türkiye’nin güvenli bölge talebinin kabul ve tescil edilmesidir. ABD’nin, kamuoyu baskısı ile kabul ettiği bu sonuç önemlidir. YPG’ye verilen ağır silahların toplanması, YPG tahkimatlarının ve tüm muharip mevzilerin yıkılması Türkiye’nin yıllardan beri üstüne basa basa tekrarladığı tezlerdir. Şimdi meşruiyet kazanmıştır.
ABD’nin sözünde durması beklenemez. Bu konuda özürlüler. Ancak Türkiye’nin takip ve kontrolü ile ABD’li askeri uzmanların gözetiminde yapılan modern tahkimatlar beş gün içinde yerle bir edilmek zorunda. Diyelim ki edilmedi, Türkiye zaten harekâtı durdurmadı, sadece ara verdi. Beş gün sonra gereken yapılacaktır.
YPG’lilere gelince, insan bu kadar onursuz olur. ABD’liler bırakıyor, Rusya’nın yahut Esed’in koltuğunun altına sığınıyorlar. ABD şemsiyesi ortadan kalkınca Türki askeri karşısında ancak sivilleri bombalayan kâğıttan bir kaplan oldukları anlaşıldı. Türkiye tüm teröristleri teker teker avlamaya başlayınca da, batılıların ciğeri yandı.
Barış Pınarı Harekâtı’nın en çarpıcı görüntüleri, ABD’li askerlerin kaçarcasına boşalttıkları kamplar oldu. Türk askerinin yaklaştığını anlayınca tabaktaki yemeklerini bile yarım bırakmışlardı.
ABD’nin devreye girdiği zaman da anlamlıydı? Tam da YPG’lilere verdikleri havan topu, tanksavar silahları, güdümlü füzeler gibi ağır silahların bulunduğu dev bir silah deposu Türk askerinin ele geçirdiği gün.
Dokuz günlük operasyon başladıktan sonra en büyük tepki Almanya ve Fransa başta olmak üzere AB ülkelerinden gelmişti. Harekâta ara verilen bu beş günlük sürede Türk karasularını kontrol eden ve göçmenleri denetim altında tutan Türkiye sahil güvenlik mensuplarına yıllık izinlerini kullandırmak akıllıca olacaktır. Ki Avrupa kamuoyu en azından kendi menfaatleri için siyasilerin Türkiye’ye karşı bu düşmanlığına tepki göstersin.
ABD ile varılan mutabakattan sonra Hatay’dan Irak sınırına kadar olan güvenli bölgenin 184 kilometrelik kısmını da Soçi’de Rusya ile konuşacağız. ABD’nin yaptığı gibi Rusya YPG’yi geri çekerse mesele yok. Farklı bir kılıf uydurmaya kalkarlarsa sıcağı sıcağına o bölgeler de kontrol edilecektir. Ki PKK’lılara Türkiye’ye gelip eylem yapacak bir sınır hattı kalmasın.
Dokuz günün sonunda ortaya çıkan sonuç, YPG’nin Suriye sorumlusu Ferhat Abdi Şahin’in, Öcalan’ın manevi oğulluğundan Donald Trump’un manevi oğulluğuna yükselmesi oldu. YPG’nin güneye çekilmesi ise bu terör örgütü için sonun başlangıcını teşkil edecektir. Arap aşiretlerin yoğun olduğu Güney Suriye’de YPG’yi yaşatmazlar.