Yorum yorgunuyuz
“İman bizden ne ister?” sorusuna cevap aradığımızda zihin dünyamda en çok öne çıkan kavram şu olmuştur:
Ciddiyet…
Kerim
Kur’an’ımıza baktığımızda en fazla kınanan iki toplumun ‘Yahudiler’ ve ‘Münafıklar’
olduğunu görürüz… Bu iki zümrenin ortak özelliği nedir?
Dinde
ciddiyetsizlik… Kullukta laubalilik...
İlahi azar
ve azabın arkasında bu hastalık vardır… Dini sulandırmak, bulandırmak ve
bağlamından koparmak…
Günümüzde de
dindar mahallede bu hastalığın yeni varyantlarının hızla yaygınlaştığına tanık
olmaktayız… Özellikle dini yorumlamada ciddiyetsizlik başını almış gidiyor… Dur
durak bilmeyen, sınır, ölçü, ilke, kriter tanımayan bir yorum furyası tehlikeli
boyutlarda seyrediyor…
Herhangi bir
konuda ancak uzman ve ehil olanlar söz sahibi iken sıra İslam’a gelince herkes
uzman ve herkesin bir yorumu var… İslam’ı yaşamasa da İslam’ı yorumlamada
oldukça cesur…
Buna cesaret
mi desek, cehalet mi desek bilmiyorum…
Nasıl olsa
İslam mantık dini… Düz bir mantık, doludizgin, bodoslama tartışmalara ve
yorumlara dalıveriyor…
İslam adına
ciddi bir ilmi otorite olmayınca, her yorumcunun yorumu yanına kâr kalıyor…
Yorumlarıyla
dini daraltanlar, ılımlılaştıranlar, sığlaştıranlar, sulandıranlar… Yapay
yorumlar, kısır tartışmalar, seviyesiz değerlendirmeler… Nedir bu İslam’ın
başına gelenler?
Hikmetsiz,
irfansız, burhansız, beyansız, fıkıhsız üsttenci bir dille ahkâm kesmeler…
Usul, üslup
bilmezlerin dini yorumlamadaki pervasızlığı her türlü laubaliliğin, laçkalığın, laytliğin kapısını açıyor…
Seviyeli,
nitelikli, ilmi yorumların, değerlendirmelerin yerini tahrif, tağyir, tahvil ve
tebdil alıyor…
Bağlamından
koparılan kavramlar, siyak ve sibakı ıskalanan ayetler üzerinden insanlarımız
birbirini habire hırpalıyor… Hakikat zedeleniyor, hukuk çiğneniyor…
Malumatfuruşluk
maruf olanı, makul olanı, meşru olanı öteliyor…
Kaldı ki
yorum yorum olarak kalmıyor, yorumlarını mutlaklaştıranlar hakikate uzak
düşüyor…
Yorumlarını
dinleştirenler, yani din eşittir benim yorumum diyenler dine zarar veriyor…
Yorumcu sayısı kadar din anlayışı oluşuyor…
Doğrusu yorumlarımızla insanlarımızı
yorduk… Artık yol yorgunu değil yorum yorgunuyuz…
Gereği gibi
yaşanmayan İslam yorumlana yorumlana yumuşatıldı, içi boşaltıldı… Ve
Müslümanlarda yozlaşmaya yöneldiler…
Hele hele
kimi medya mollarının reyting uğruna üstlendikleri roller ciddi hasar
bırakıyor… Hiçbir ilmi disipline uymayan, şer’i müktesebatı olmayan tartışmalar
kime hizmet ediyor?
Erken
müçtehitlerden geçilmiyor…
Fikri
karmaşanın, düşünsel anarşinin trendi hâlâ yüksek…
Entelektüel
tatmin mi? Taviz üstüne taviz mi? Bilmiyorum…
Kitab’ın
metnine, lafzına, manasına, maksadına bakmadan özgür düşünme adına özden
uzaklaşanlara ne demek gerekir?
Bir rüyayı bile yorumlamak
istediğimizde ehline sormaya çalışırız… Söz konusu Allah’ın dini olunca bu
kadar rahat nasıl hareket edebiliriz?
İslam bir kadavra değil ki, aklımızın
estiği gibi ölçüp biçelim… Kesip dikelim…
İslam’ı
yorumlamak ciddi bir sorumluluktur… Nitelikli yorumlar elbette gereklidir…
Ehliyet, liyakat, samimiyet, ciddiyet gerektirir…
Hukukta
uygun yorum ilkesi vardır…
Hangi yorum
alanını incelerseniz inceleyin kendi içinde bir disiplini vardır… Sistematik
yorum… Bilimsel yorum… Klasik yorum… Hukuki yorum… Tarihi yorum…
Sıra dine
gelince kaygı verici bir başıboşlukla karşı karşıyayız…
Hak ihlali,
had bilmezlik hak getire… Yorum yapmadan duramıyor…
Biraz
susamaz mıyız? Dinlemeye ve anlamaya çalışamaz mıyız?
Sanki
hermenötik (yorumbilim)’in kötü bir kopyası ile karşı karşıyayız…
Talihsiz
yorumlar bizi tanınmaz hale getiriyor…
İslam’a
yönelişin önünde bir handikap olarak duruyor…
Yorum kendi
sınırları içinde kalsa belki bir ihtiyaca cevap olacak, bir boşluğu dolduracak…
Şımarmakta,
şartlanmakta İslami şuura zarar veriyor…