Yöneticiler ve kaplumbağa terbiyecisi…
Pazartesi günü akşama doğruydu. Önemli bir toplantıdaydım. Bilmediğim bir numara tarafından arandım. Toplantının sükûnetini bozup açmak yerine, toplantı bitiminde dönerim düşüncesi ile açmadım. Yalnız karşı taraf ısrarla aramaya devam edince (Bazen bende kayıtlı olmayan ve önemli mevkiler, önemli şahsiyetler tarafından arandığım için) müsaade isteyip salondan dışarı çıktım. Telefondaki ses; “Özkan Bey, kargonuz var, yerinizdeyseniz getireceğim” deyince, ısrarlı araması nedeni ile biraz bozuldum. Yine de sakinliğimi koruyup konuya odaklandım. Ne internetten bir sipariş vermiş ne de beklediğim bir kargo vardı. “Toplantıdayım şu an. Yarın şubeye uğrar alırım” dedikten sonra “Kargo nereden gönderilmiş? İçeriği hakkında bir bilginiz var mı?” dediğimde sadece “Bir tablo” demekle yetindi.
Ertesi gün sabah 10’da başka bir toplantım vardı. Erkenden şubeye gidip kargoyu teslim aldım. Açtığımda gördüm ki; çok sevdiğim, çok değer verdiğim, uzun bir süredir de yüz yüze görüşemediğim çok yakın bir dostum B.Ç. tarafından sürpriz yapılıp gönderilmiş. Çok mahcup oldum.
Tablonun içeriğinde bir portre var, Osman Hamdi Bey’e ait. Halk arasında ‘Kaplumbağa Terbiyecisi’ olarak bilinir. Bu tablo yaklaşık bir yıl önce gönderilseydi, dünyamda hiç bir karşılığı olmazdı. Çünkü bu tablonun anlamını bilmiyordum… Ama geçtiğimiz Nisan ayında, Doç.Dr.Feysel Taşçıer sayesinde bu tablonun anlamını öğrenmiştim. Bu tablo öğretmenlere, yöneticilere, liderlere muazzam motive edici mesajlar içeriyor.
Kaplumbağa’nın kabuğunun sert olması ve en hafif hareket eden canlı varlıklarından biri olması nedeni ile hantallığı ile bilinir; yani kaplumbağalar ‘tembelliği’ sembolize eder. 1906 yılında Osman Hamdi Bey tarafından çizilmiş tabloda yaşlı adamın etrafında 5 tane kaplumbağa var. Bir yıl sonra, 1907’de çizilmiş tabloda ise kaplumbağa sayısı artmış durumda. Sebebi ise yaşlı adamın, vazgeçmeden, ısrarla, kaplumbağaları eğitmiş, terbiye etmiş olması. Rivayet odur ki, kaplumbağalar Osmanlı Devleti’ndeki ayak bağı olan bürokrasiyi, değişime ve çağdaşlaşmaya ayak direyen insanları temsil eder. (Tıpkı günümüzde olanlar gibi)
Yaşlı adamın belinin bükük olması, yılların getirdiği yorgunluğu sembolize ediyor. Adamın sırtında nakkare, boynunda ise mızrap asılı duruyor. Arkada duran ellerinde ise ney var. Buda toplumu eğitirken işin içine sanatı, müziği katmak gerektiğini işaret ediyor. Yaşlı adam gündüz pencere önünde gün ışığında, akşamları ise kaplumbağaların üzerine bıraktığı mum ile onlarla ilgilenmesi, toplumu eğitmekte zaman mefhumu gözetmeksizin 7/24 öğretmeye eğitmeye devam edilmesi gerektiği mesajını içerir. Pencerenin üzerinde Arapça “Kalplerin şifası Sevgili ile buluşmaktır” yazmakta ve bir yıl sonra çizilen tabloda, kaplumbağaların sayısının arttığı sırada, duvarda Allah ve Peygamber yazılı tablo ile çini motiflerin durduğu görülüyor. Bu da, eğitimci ve yöneticilerin, bir şeyler öğretirken dini öğretileri ve ritüelleri işin içine katmaları gerektiği mesajını veriyor.
Şimdi şunu sormak gerekiyor; öğretmenlerin ve yöneticilerin de yorulduğu, pes etme noktasına geldiği, çalışmaktan ve mücadele etmekten belinin büküldüğü, eğitemediği veya ikna edemediği kişilerin olduğu, uğraştığı ya da kendisi ile uğraşıldığı durumlar oluyor. Yani, her yönetici ve öğretmenin mücadelesi bu Kaplumbağa Terbiyecisi’ne ne kadar da çok benziyor değil mi?
Öyleyse yönetici ve öğretmenlerin çıkartmaları gereken ders şudur; Kaplumbağa eğitilmeye uygun bir hayvan olmamasına rağmen eğitilmiş olmaları, ‘imkansız’ dedikleri kişiler/gruplar/öğrencilere zaman ayırıp, doğru yöntemini kullanmak şartıyla başarının elde edilmesi oldukça mümkün. Tabii, yorgunluk, bıkkınlık olacak ve sabır da göstermek gerekecek. Bu tablo her öğretmen ve yöneticinin odasında kesinlikle asılı durmalı…
Haftaya da; Kelebek Kanadı Tamircisi’nden bahsedeceğiz.