Yoldaki kararlılık
Hepimiz içinden geçmekte olduğumuz kritik sürecin bilincindeyiz. Bu bilinçle davasına, ülkesine ve milletine ve topyeku00fbn dönüşümün ruhuna uygun hareket etmeliyiz. Karar alıcı merci millet olmadan, mücadelenin zaferle sonuçlanamayacağını bilmeliyiz. Ve milletimizin yükselen sesine kulak vermeliyiz. Vesayeti, darbeleri ve yasakları dayatan sistemi değiştirmeliyiz. Toplumun tüm kesimlerinin söz sahibi olabildiği Yeni bir Anayasa yapmalıyız, milletimizi güçlü kılacak, özgürleştirecek, ülkeyi normalleştirecek, demokratikleştirecek Başkanlık sistemine geçmeliyiz. Bireyin doğuştan gelen haklarını koruyacak bir anayasa için taşın altına elimizi koymalı, ithal sistemlerden vazgeçip, bize öz Başkanlık sistemine omuz vermeliyiz.
Tüm bunları yaparken sistem tartışması kişiselleştirmemelidir. Sorunu kişilere endekslemek sağlıklı bir tartışma ortamını engeller. Ancak tartışmaktan da korkmamalıyız. Onun için de 'Başkanlık Sistemi'nin akademik camiada tartışılması gerekmektedir. Yeni dönemde üniversitelerin konu hakkında sorumluluk alması kaçınılmazdır. Halen üniversitelerimizin sürece dahil olmamaları, konu hakkında bir çalışma, araştırma yapmamaları, öneri getirmemeleri manidardır. Ülkenin geleceğini aydınlatması beklenen üniversitelerimizden, ülkeyi yönetenlere ışık tutacak çalışma ve araştırmalar yapmaları beklenmektedir. Unutulmamalıdır ki, Başkanlık Sistemi ve Yeni Anayasa şahıslarla ilgili bir konu değildir. Türkiye'nin geleceği ile ilgili bir konudur. Üniversiteler ülkenin geleceğine ışık tutmalıdır.
Etkin bir yönetimin sağlanabilmesi, önemli kararların daha hızlı alınabilmesi Başkanlık Sistemi ile mümkündür. Ecevit'le Ahmet Necdet Sezer'in birbirine anayasa fırlatmasını unutmuş değiliz. Anayasa kitapçığının fırlatılması ile 675 bin lira olan dolar kuru, bir kaç gün içinde 1 milyon 470 bin liraya ulaşmıştı. 2001 krizi öncesinde yüzde 39 seviyesinde olan enflasyon kriz sonrasında yüzde 69,5'a yükselmişti. Devlet iç borçlanma senedinin faiz oranının yüzde 36,2'den yüzde 100'e çıktığını, gecelik faiz oranlarının yüzde 7 bin 500'e kadar fırladığını hatırlarsak, krizin boyutunu daha iyi anlamış oluruz. Oysa Başkanlık Sistemi ile krizlere neden olan çift başlılık sona erer.
Altını çizerek belirtmem gerekiyor ki; yargı organlarıyla yasama ve yürütme arasında eskiden beri süregelen sıkıntıların temelinde de mevcut anayasanın, güçlerin uyumunu değil, çatışmayı esas alan anlayış vardır. Bu anlayışı hakim kılan çatışma kültürüdür. Bu kültürle yüzleşmek zorunlu hale gelmiştir. Artık yara derinleşmiş, dikiş tutmamaktadır. Kangrenleşmemesi için 'yasama yetkisi'nin TBMM'ye ait olduğu, yürütme yetkisinin Başkan tarafından kullanılacağı, yargı görevinin, bağımsız ve tarafsız mahkemelerce yerine getirileceği sistemi inşa etmeliyiz.
Bundan kaçamayız.
Sorunları öteleyemeyiz.
Millete verdiğimiz sözlerden geri dönemeyiz.
Milletin önünde set gibi duran darbe anayasası ile yola devam edemeyiz.
2023 hedeflerimize bu sistemle ulaşamayız.
Yeni Anayasa ve Başkanlık sistemine peşinen karşı çıkanların amaçlarından biri de AK Parti'nin 2023 hedeflerini engellemektir. Türkiye'nin geleceğine dair planları olmayanların, 2023 hedeflerini koyan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı sürekli olarak hedef almaları da bundandır..
Yarına dair sözü olmayanların, proje üretemeyenlerin, vizyon belgesi dahi yayınlayamayanların gerilim üretmesi de bundandır.
Yeni Türkiye istemiyorlar.
Daha güçlü bir Türkiye istemiyorlar.
Eşitliğe karşılar.
Bireysel hak ve özgürlüklere karşı direnç gösteriyorlar.
Sorunlara çözüm değil, çözümsüzlük getiriyorlar.
Onlar istemiyor diye biz duracağız mı?
Hayır..
Biz yolumuza bakacağız.
Yoldaki kararlılığımızı kanıtlayacağız.
Gelecek adına büyük adımları hep birlikte atacağız.
Hak yolu esas alınan, Yeni ve Güçlü Türkiye'yi inşa edeceğiz.