Yolcu
Genellikle hayatın "acımasız" olduğu söylenir. Adil olmadığı, ayrım yaptığı, mahlu00fbkata karşı hoyrat olduğu ısrarla vurgulanır. "Hayat" kelimesini içine alan ve ona sitem hakkını kendinde bulan bu ince detay, saklı bir isyan biçimidir. Yaratılanın, Yaratanına karşı gizli serzenişi, bencil bir cinnetin arka bahçesiu2026
Oysa unuttuğumuz yerde başlar ayrılıklaru2026 Hayatla ayrılığımız da unuttuğumuz yerde başlar.
Nahif kimselerin o kırılgan ve buğulu görüntülerinin ardına sakladıkları sıra dışı mukavemet, nedense güç gösterisi yapmayı hüner telakki eden kimilerinde u2013zannedilenin aksine- daha zayıf bir iradeyle çıkar karşımıza. Şikayetlerin heybesine sığınarak büyüme savaşı veren bu şahsiyet boşlukları, çoğunlukla kendinde var olanı bırakarak olmayana odaklanırken, başka motif, renk ve edaların üzerinde durur.
Hal böyle hasıl olunca yaşamla kavgasını, "ona sunduğu kadarını aldığına inanarak değil de" ondan koparmaya, onu kanatmaya ve çekiştirmeye ç-alışarak vermeye başlar beşer ve hep hırçın bir huzursuzluğun yollarını adımlar. Oysa bugün yaşadığımız ve katlanmak durumunda kaldığımız pek çok hadise, kendi seçimlerimizin ortaya çıkardığı sonuçlardan başkası değildir. Vaktiyle ertelediğimiz, önemsemediğimiz, üzerinde durmayı yorgunluk bilerek ötelediğimiz önemli durumların neticesiu2026 Hayat bir alışveriştir. İnsan neye, ne kadar emek ve kıymet verirse ondan ancak o derece karşılık bulabilir. Mütemadiyen kendine yatırım yapan ve ben merkezli yaşayan kişinin, yakın ya da uzak gelecekte çevresinden beklenti içerisine girerek kırgınlığın ellerinden tutması trajikomiktir. "Gibi" görünmesi ise, gözlerden ziyade gönüllerden kaçmayan bir özelliku2026 Çünkü her kopya, gelip geçtikçe aslının yanından, kendini itibarsızlaştıracaktır.
Hatice Konyalı, tasavvuf sohbetlerinde değinmişti; "Hayatımızı eleştirmekten ve didiklemekten yorgun düşüyoruz. Mütemadiyen Rabbinin dedikodusunu yapan insan öldükten sonra kime gidecek?
Şükür ve rıza halinden uzak olan tanımadığı ile nasıl buluşacak?"
u2026ve eklemiştiu2026 "Haset gibi kardeşinde olanı sorgulamakta, Allah ile kavga etme cüreti göstermektir."
Herhangi bir yönüyle bizim önümüzde durabilen kimse, o yönde zengin bir özveri sunmuştur inandıkları içinu2026 Çünkü hayat yine zannedilenin aksine "şans" kelimesine bağlanmayacak kadar derin bir kavramu2026
Elbette burada, cüzu00ee irade üzerinde dururken küllu00ee iradeyi unutmak yanlışına düşmemek gerekir. Cüzu00ee iradenin yetersiz kaldığı durumlar aklın sınırlarına hapsedilebilirken, küllu00ee irade kulun tahayyülünü aşan bir seviyededir. Örneğin, yaşanmamış bir çocukluk kulun iradesine bağlı değildir. Irk, vatan, doğup büyümemiz için tayin edilen topraklar kulun dışında gelişir fakat ona, sabır-şükür, şükür-isyan çizgisinde bir seçim hakkı verilmiştir. Bulunduğu ortamı ateş yahut gülzar eyleyebilecek kudrette kulluk bilincine gizlenmiştir.
Bu noktada Peygamberlerin ve Hak dostlarının hayatları bizler için numune-i imtisal niteliğindedir.
Yusuf'u evlatlarının hırs ve kıskançlık kuyusuna kurban veren Yakup(A.S.)
Habil ile Kabil'i aynı şart ve koşullarda peygamber ahlakıyla yetiştirmesine rağmen, birinin canını diğerinin ihtirasına kurban veren u00c2dem(A.S.)
Rabbinin yazgısına derin bir yürek acısıyla boyun eğerken evladını imanına kurban veren Nuh(A.S.)
Aşkın dostluk hali için inandığı değerlerden vazgeçmeyen ve sevdasının büyüklüğüne Şems'i kurban veren Mevlanau2026
Cüz'i iradenin insanlığa sunduğu güzide örneklerden bir kaçıu2026
Selam ileu2026