Yol O''nun
Yol O’nun...
Yol O’nunsa varlık da onun. Yola düştük, yedi mevsim dört iklim yaşadık. Sürgün olduğumuz yüreğe, diyarlara seferler düzenledik. Acıyla pişmiş aş, heybemizdeydi bizim. Şair Müştehir Karakaya haklıydı belki. Sürgün çocuklarıydık bu ülkenin, sadece sürgün mü? Sürüklendik aynı zamanda, su almış bir gemi misali. Batmak üzere iken kurtulduk.
Yol O’nun...
Evet, gittiğimiz her yerde O’nu haykırdık. Unutmadık, Yol O’nun dedik. Bir arada yaşamanın faziletiyle kuşandık edeb elbiselerimizi. Sözünde sadakat mefhumunu muhafaza eden eşref-i mahlukat gibi hakikat sırrının keşfine çıktık.
Yol O’nun...
Yoktan geldiğimizi ve nasıl var olduğumuzu yer, gök ve taş zikretse de biz; Lokman Hekim gibi yaralara merhem olma vazifemizi yerine getirmeliyiz. Gül devrinde değiliz belki ama gülleri devşirmek elimizde artık. Yaktığımız ağıtları hatırlıyorum ve yazı yazdığımız sayısız kağıtları… Onlar hepsi hatıra kaldı bizde, bizlerde.
Yol O’nun…
Sonra bir türkü tutturduk. Bu türkü burada kalmaz dedik. Ayrılık gayrılık girdi araya. Dönüşümüz bir sevdaydı. Hayır hayır olsa olsa karasevda. Kaç kapı açıldı ve kaç kapı kapandı bir bilse bilebilenler. Yokluk ve darlık arasında gezip dolaştık dört bir diyarda.
Yol O’nun…
Bu söz, gerçek hayatın bir imzası, kalbimizdeki eylemin başlangıcı olacak… Nasıl diyordu şair. “her eylem yeniden diriltir beni.” Ve biz vakti kuşanmalıyız. Kendimize düşen zamanın hesabını vermeliyiz. Vermeliyiz ki ölüm gelip bizi yakalamadan ölüme karşı kendimizi haklı çıkarmadan.
Yol O’nun…
Bizler, bir gün göçüp gideceğiz. Bas bas bağırsak da bağırmasak da gideceğiz. Herkes oyalanmaktadır. Yolda olup da yolun O’na ait olacağını bilmeyen yoktur. Peki, bilmediğimiz şey nedir? Yola çıkmamak, çıkamamak. Bu hususta eskiden bir önerme sahibiydim. “Yola çıkmak yolda kalmaktan iyidir.” Şimdi denilebilir ki yola çık diyorsun, yolda kalmak onun suçu mu? Dertlerin ve kederlerin arasında “Sevgili, ey sevgili!” dediğimiz varlığı unutuyorsak “Yolda Kalmak” budur. Mana âleminden uzaklaşıp maddi dünyaya bağlanmışsak yolda kalmak budur. Kıymetli düşünür Selim Cerrah’ın dediği gibi “Dünya derdiyle dertlenen dünya kadar derdi olur bu dünyada.”
Yol O’nun…
Kederlerle, acılarla kıvranıp durduk. Asıl sevgiliyi hatırlayıp niye unuttuk deyip yola koyulduk. Hedef ve amaçtan yoksun, maddenin esiri olmuş dimağlara bir taze nefes olarak çıktık yola. Bu yolculukta bizi yakıp yıkan binlerce nazara ram olmadık.
Yol O’nun…
Necip fazıl kısakürek'in sakarya türküsünde yer alan müthiş dize.
Yol onun varlık onun gerisi hep angarya
Yüz üstü çok süründün ayağa kalk Sakarya...
Yol O’nun….
Yıkılmadan, dik duruş ile ayağa kalkma vakti. Yeniden diriliştir.