Dolar (USD)
32.55
Euro (EUR)
34.83
Gram Altın
2430.73
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE


YOL AÇALIM; ARSAYI MAHVETMEYELİM

İslam dünyası (her ne kadar bugün böyle bir dünya daha çok muhayyel olsa da) Kendisi dışındaki medeniyet ve kültürlerle ilk karşılaşmasında dinamiklerinin kuvvetli ve kendini üretebiliyor olması sebebiyle ciddi bir birikim ortaya koymuştu. Bu, aynı zamanda ekonomik, sosyal, siyasal, kültürel vb. her alanda sorunlara cevap üretme ve gündelik hayat üretme kapasitesi ile ilintili idi.

Modern zamanlarda egemen olan batı düşüncesi ile karşılaşması ise, ciddi anlamda birikimlerinin eridiği, dinamiklerinin zayıfladığı ve daha çok mevcut olandan idare ettiği bir konjonktürde gerçekleşmişti. Bu durum çok boyutlu arayışlara sebep olmak gibi pozitif ancak düşüncede bir strateji kuramamak gibi negatif çıktılara sebep olmuştu.

Bununla birlikte erken zamanlardan itibaren müslüman toplumlarda “modern”likle bağlantılı olarak düşünceler kendisini göstermeye başladı. Bunlardan önemli bir kısmı salt eleştirel düzlemde olmakla birlikte ihya ve inşacı düşünceler de tebellür etmeye başlamıştı. Nitekim Hint Alt kıtasında S. Ahmet Han; Pakistan’dan Muhammed İkbal, Fazlurrahman, Mevdudi; Mısır’dan Muhammed Abduh, Cemalettin Afgani, Reşid Rıza, Seyid Kutup, Nasr Hamid Ebu Zeyd, Hasan Hanefi,; Mağrip’ten Cabiri; Tunus’tan Raşid Gannuşi; Cezayir’den Malik B. Nebi; Sudan’dan Mahmut Taha, Hasan Turabi; İran’dan Ali Şeriati, Mutahhari, Abdulkerim Suruş, Şebusteri, Mustafa Melikyan; Lübnan’dan Münir Şefik, Rıdvan Seyyid; Suriye’den Derveze, Mustafa Sıbai; Filistin’den İsmail Raci El Faruki; Bosna Hersek’ten Aliya İzzet Begoviç; Türkiye’den Mehmet Akif, Namık Kemal, Cevdet Paşa, Said Halim paşa, Tunuslu Hayrettin Paşa, Nurettin Topçu, Ziya Gökalp gibi hemen aklımıza ilk gelen isimler İslam düşüncesine katkılarıyla öne çıktılar.

Osmanlı’nın son dönemi ve geçen yüzyılda en azından islam düşüncesinin geliştirilmesi noktasındaki çabalar bu sayılan isimler üzerinden modern dünya ve İslam ilişkisi açısından bir edebiyat oluşturmuştur. Bugün gelinen noktada İslam düşüncesinin nasıl bir zemin ve yol haritası üzerinde durduğu şahsi kanaatimce ciddi bir soru işareti olarak durmaktadır. Özellikle son yirmi yıldır yaşanan entelektüel kayıp İslam düşüncesinin mevki ve yön kaybını işaretlemektedir aynı zamanda.

Dolayısıyla peşinen belirtmeliyiz ki, bugün islam düşüncesi adına yapılacak olan ilk faaliyet durduğumuz zemin ile yönelim ve stratejileri belirlemek üzere birikimlerimizin bir değerlendirmesi olacaktır. Zira hem geleneksel hem de modern zamanlarda İslam dünyasının birikimlerinin, İslam düşüncesinin geleceğine bir menfez açıp açamayacağı ve nasıl bir yol üzerinde ilerlemek gerektiği ile ilintili stratejiler kurmak öncelikli adım olarak durmaktadır.

Modern zamanlarda İslam dünyası kendisini birden bir arsanın ortasında bulmuştur. Öyle ki, geçmiş bildiklerinin tekrarının kendisini bir yere götürmediğini görmüştür. Şimdi elindeki tüm malzeme ve birikimlerini değerlendirerek arsanın içinde patika yollar açmak ve sonra bir harita belirleyerek bunları yürünebilecek yollara doğru tahvil etmek durumundadır. Böylece elimizde İslam düşüncesinin bir kadastrosu çıkarılmış olacaktır. Mevcut görünüm ise herkesin dağınık bir şekilde içinde yürüdüğü haritası belli olmayan iskana açılmamış bir arsa gibidir. Herkes şu anda yürüdüğü yerin ve tekrar ettiği söylemin gelecekte değerleneceği türünden rantiyeci bir söylemle dağınık yürümektedir.

Tam da bu sebeple tarihsel süreçteki birikimlerimizin “islam düşüncesi açısından değeri” yani tenkidi (değerinin ortaya konulması) bizi beklemektedir.