Dolar (USD)
32.57
Euro (EUR)
34.90
Gram Altın
2433.15
BIST 100
9779.16
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

06 Şubat 2020

Yoksa biz mi abartıyoruz?

Toplum olarak bazı hadiselere ilişkin yürütülen siyasetin ne olduğunu çok merak ettiğimizi zannetmiyorum. İçerikten bağımsız şekilde bazı şeylerin yürütülüyor olması hatta yürütüldüğü iddiası ve iması yeterli görülüyor. Yürütülen politikaların etkililiği, verimliliği gibi hususlar; takibi, katılımı, eleştiriyi, denetimi gerekli kıldığı için çoğunlukla kamu yönetimimizde de yeri olmayan hususlar. Kamu politikası nihayetinde idarenin bir soruna iliştirdiği herhangi bir çözüm olurken; takip, eleştiri, katılım, eleştiri gibi yapısal eksikliklerle malul alternatif iddiaları da tüm bu hususiyetlerden yoksun olmaklıkları nedeniyle ideolojik-politik meşrebin bir fantezisinden öteye gidemiyor.

Sıcak gündem vesilesiyle doğrudan konuşup tartışmadığımız Türkiye’nin en önemli sorunlarından birisinin Suriyeli sığınmacılar meselesi olduğunu söylemek sanırım abartı olmasa gerek. Konuyla ilgili kamu politikamızın ne olduğunu, bu kamu politikasına çekince koyup alternatif arayışında olanların meseleyi nereden ve nasıl gördüklerini görmemiz için kamuoyuna deklare edilen hesaplı kitaplı metinler yerine spontane gelişen diyaloglar ve ilişkiler çok daha açık fikir verebiliyor. Çünkü seçilen bir kelime veya kurulan cümlenin şekli, öne alınmak istenen veya geride bırakılan, görülmesi istenmeyen şey vs. gibi pek çok belirti bize almamız gereken mesajın ne olduğunu gösteriyor.

Basına yansıyan habere göre İYİ Parti Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan, Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’a yazılı soru önergesiyle şunu sormuş: “Bakanlık Suriyeli Öğrenciler için 2017-2019 tarihleri arasında ne kadar harcama yaptı?” Soruya Milli Eğitim Bakanlığı Strateji Geliştirme Başkanlığı’nın verdiği yanıt ise şu şekilde: “Suriyeli çocukların Türk Eğitim Sistemine Entegrasyonunu sağlamak amacıyla 2017-2019 yılları arasında proje kapsamında 45 adet ihale gerçekleştirilmiş ve 230.173.203,93 TL ödeme yapılmıştır. Söz konusu bu ihaleler 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu çerçevesinde proje faaliyetleri ve Suriyeli çocukların öğrenim ihtiyaçları doğrultusunda gerçekleştirilmiştir. Yapılan tüm harcamalar Avrupa Birliği tarafından ülkemizdeki Suriyelilerin ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla oluşturulan Türkiye’deki Sığınmacılar İçin Mali İmkân (Facility for Refugess in Turkey - FRiT) kapsamında oluşturulan PICTES Projesi tarafından finanse edilmiştir. Bakanlığımız bütçesinden herhangi bir harcama yapılmamıştır.” Meclisin rutin işleyişinin göstergesi olan bu soru cevabın ardından Türkkan’ın danışmanı bakanlığın yanıtını Twitter’da şu şekilde paylaşıyor: “Sayın @LutfuTurkkan'ın soru önergesine cevap veren Bakan @ziyaselcuk öz yurdunda Türk çocuklarına sunulmayan imkânların Suriyelilerin önüne serildiğini açıkladı. Suriyeliler için 2017-2019 arası 230 milyon lira harcandı. Sadece İstanbul Fatih'te 41 günlük servis ücreti 2 milyon TL.”

Soru ve cevap bu. Sorunun, verilmesi önceden planlanmış bir cevaba zemin oluşturmak için dile geldiğini anlamak için çok zeki olmak gerekmiyor. Aynı şekilde danışmanın ırkçı ve provokatif dili de ayrıca sorunumuzun neden önemli ve büyük olduğunun göstergesi. MEB’in cevabında da öne çıkan “harcanan paranın tümü …PICTES Projesi tarafından finanse edilmiştir” vurgusudur. Anlaşılan İYİ Partili vekilin Suriyeli öğrencilere para harcanmasına ilişkin itirazı MEB tarafından da doğru bulunuyor. Bu bakışta görebildiğimiz kadarıyla Suriyeli öğrencilere veya Suriyelilere ilişkin harcanacak paranın kimin parası olduğu dışında önem arz eden bir şey görünmüyor.

Bu yüzeyselliği gündeme getirmemin sebebi yukarıda da değindiğim gibi şu an en büyük meselelerimizden birisi ile ilgili devletin ve muhalefetin yaklaşımının, kavrayışının yüzeyselliğine ayna tutmaktır. Kimin parasını harcadığımız, ne kadar para harcadığımız gibi önemli soruların yanı sıra sorulması gereken çok daha önemli sorularımız olması gerekmiyor mu? Bu insanlara verdiğimiz eğitim nasıl bir eğitimdir? Bu eğitimi verenler ne tür bir formasyondan geçtiler? Uygulamada bu eğitimin karşılığı nedir? Suriyeli öğrencilerin Türk Eğitim Sistemine Entegrasyonu ne demektir? Entegrasyon derken kastımız nedir? Entegrasyon, uyum politikaları anlamında benimsediğimiz yaklaşım nedir? Onların verili yapıya eklemlenmesinden mi bahsediyoruz? Entegrasyon ve uyum için sistem içinde ne tür yapısal değişimler gerçekleştirdik? Homojenliği sağlamayı temel misyon edinmiş bir yapılanmanın insicamının büsbütün bozulduğu bu yeni süreçle eğitim paradigmasında ne tür arayışlara gidildi? Öğretmen yetiştirme sistemimizde buna dönük ne tür revizyonlar gerçekleştirdik? Bu soruları uzatmak mümkün!

Türkiye’de devlet ve millet bu konuda çok büyük emek sarf ediyor. Ancak yaklaşım ve kavrayış belirli bir düzeyi aşmıyorsa verilen emeğin bir anlamı olmuyor. Dikkat edilirse Suriyeli öğrencilerin okula erişimi için çok çabalıyoruz. İşte, yukarıda da görüldüğü üzere servis ihaleleri vs. yapıyoruz. Ancak eğitim-öğretim, entegrasyon faslının esas başladığı yer tam da bundan sonrası. Yani servise bindirdiğimiz öğrencinin okula geldikten sonra hangi ilişkiye, hangi düzeneğe, hangi sistematiğe muhatap kaldığı. Bizi okulu, eğitim sistemini ezelde halledilmiş olarak gördüğümüz için meseleyi ona ulaşmak olarak görüyoruz. Bu işlerde sorun, bakanlığın ve muhalefet partisinin yoğunlaştığı yerde mi gerçekten? Yoksa biz mi başka şeyler var diyerek sorunu abartıyoruz?