YÖK'E 'İLAHİYAT' MEKTUBU
YÖK Genel Kurulu, geçen haftalarda İlahiyat Fakültelerinin müfredat programıyla ilgili bir karar aldı. Tüm İlahiyat fakültelerine uygulanması istemiyle gönderilen bu müfredat programının özeti, Temel İslam Bilimleri alanındaki ders sayılarının arttırılması; İslam felsefesi, din sosyolojisi, din psikolojisi gibi derslerin sayılarının azaltılması oldu.
Sayın Yök Başkanı ve Üyeleri,
Bu kararın birkaç noktada sıkıntılı olduğunu düşünüyorum. Şimdi bunları sizinle paylaşacağım. Birincisi, Bu kararı öğrencilerin daha çok Kur'an, Tefsir, Hadis ve Fıkıh öğren(eme)meleri endişesiyle aldığınızı düşünüyorum. Bu bağlamda bu bilim dallarındaki bazı derslerin kredisinin arttırılmasını olumlu karşılıyorum. Ancak sadece bu alandaki derslerin sayısının arttırılarak ve felsefe ve sosyoloji grubu derslerin sayısının azaltılarak bu meslenin çözüleceğini düşünmek yanlıştır. Çünkü esas sorun öğrencinin temel İslam bilimleri alanındaki bilgileri nasıl bir perspektifle değerlendireceği, bir bakış açısı sorunudur. Bu da sadece "nakli" diye isimlendirilen ilimlerin öğrencilere öğretilmesi ile halledilecek bir mesele değildir.
Bu bağlamda basit bir kıyaslama, meselenin daha iyi anlaşılmasını sağlayacaktır. Doğu'da hala devam eden bazı medrese tipi öğretimde, öğrenciler klasik Arapça, Fıkıh, Hadis, Tefsir kitaplarını okuyabilmektedir. Müfredatlarında felsefe, sosyoloji, psikoloji gibi derslerin olmadığı bu mekanlardan yetişen öğrenciler belki Arapçayı daha iyi bilmekte ve klasik ilimleri daha iyi öğrenmektedirler. Ancak, bu öğrencilerin bırakın dünyayı, Türkiye'ye bile İslam adına kapsayıcı olarak söyleyebilecekleri bir tezleri yoktur. Onlar sadece varolanı kendi kapalı dünyalarında tekrar ederler. Küreselleşmeden, postmodernizme ve tüketim toplumuna kadar bir çok sorunu aile hayatınlarında yaşarlarken, bir strateji üretmeden, Kur'an'ın ruhunu anlamadan ayet, hadis ve fıkıh kaidelerini tekrar etmeniz ise, ancak krizi derinleştirir.
Halbuki günümüzde asıl mesele dünyayı okuma sorunudur ve İlahiyat fakültesindeki öğrencilerin de stratejik bir akılla bu ilimleri okuma zorunluluğu vardır. Bugün Kur'an-ı Kerim'in sözgelimi kadınlarla ilgili ayetlerini tekrar etmek hiçbir meseleyi çözmez. Çünkü feminist ideolojilerden, çokkültürlülük ve çoğulluk ve bu bağlamda eşcinselliğe kadar bir çok mesele dünyada tartışılmakta ve daha da ötede artık Türkiye'de de bir yaşam alanı bulmaktadır. Öğrenci bunları öğrenmediğinde, sorunlar bitmiş olmuyor, tam tersine bilmediğinden dolayı cevap üretemiyor; sadece ayetleri tekrar ettiğinde ise gündemin, hayatın kenarına düşüyor. İlahiyat Fakültesi öğrencilerinin bu tür yeni konu, tartışma ve söylemlere karşı cevap üretebilmelerinin yolu ise felsefe, din felsefesi, din sosyolojisi, din psikolojisi derslerini hakkıyla öğrenmekten geçmektedir. Halbuki yeni müfredatta bu derslerin sayısı ve kredisi azaltılmıştır. Hatta ortada dolaşan söylentilere bakacak olursak; bunun bir başlangıç olduğu, gelecek senelerde felsefe ve sosyoloji grubu derslerin tamamen ortadan kaldırılacağı belirtilmektedir.
Sayın YÖK Başkanı ve Üyeleri,
Burada Temel islam Bilimleri ve Felsefe Din Bilimleri arasında bir düşman konsepti yaratmaya çalışmıyorum. Tam tersine, bu iki alandaki ilimlerin İlahiyat fakültelerinde birbirini tamamlayıcılık özelliği olduğunu vurgulamaya çalışıyorum. Öğrencilerin Tefsir, Hadis, Fıkıh sayesinde öğrendikleri bilgileri hayata yansıtabilmeleri, İslam'ı bugünün insanına onların dil, kültür ve algılarını dikkate alarak anlatabilmeleri ancak felsefe ve sosyoloji grubu derslerin bakış açısını kazandığında mümkün olacaktır. Öğrenci Temel İslam Bilimleri ile yatay bir okuma yaparken, felsefe ve din Bilimleri ile dikey bir okuma yapacak; hayatı ve olayları daha iyi anlayacak ve Kur'an'ı Kerim'in temel maksat ve hedeflerini insanlara bugünün diliyle anlatabilecektir.
Osmanlı'da Ulema, artık sorunlara çözüm bulamayınca tıkanmış; Batı'da yetişmiş aydınlar ulemanın yerini almıştı. Ulema Temel islam bilimlerini öğrenirken, o günkü konjonktürü ve dünyayı okuyamıyordu ve bu yüzden yetersiz kaldı. Aydın da, dünya ile ilişki kurmaya çalışan ama bu memleketin birikimi ve islam gibi asli unsurundan bihaberdi. Sonunda Osmanlı çöktü. Şimdi hem İslam'ı hem de dünyayı bilecek ve dünyaya İslam'ın temel tezlerini sunabilecek öğrencilerin İlahiyat fakültelerinden yetişmesi, bu ulema aydın rollerinin İlahiyat fakültesi öğrencilerinde birleştirilmesini zorunlu kılmaktadır. Bu sebeple, Felsefe ve Din Bilimleri derslerinin sayı ve kredilerininn azaltılması, gelecekte krizi daha da derinleştirecektir.
Eğitimde her yaptığınız değişikliğin sonuçlarını uzun vadede görürsünüz. Ben gelecekte Türkiye'nin kendi üzerine kapanması, İslam'ın evrensel ufkunun daraltılmasına sebep olabileceğini düşündüğüm bu yeni müfredat programındaki yanlışlığın düzeltilmesini ümit ve talep ederken, siz YÖK başkanı ve üyelerinin sağduyusuna sesleniyorum.