Yok Oluşa Doğru
Çocuk yapana 75 bin dolar, sınır
da yok
Güney Koreli bir şirket, ülkenin
son derece düşük doğum oranının düzeltilmesine yardımcı olmak için milyonlarca
dolar ödemeye hazır.
Seul merkezli bir inşaat firması
olan Booyoung Group, düzenlediği basın toplantısında çalışanlarına "her
bebek sahibi olduklarında" 100 milyon Kore wonu yani 75 bin dolar ödemeyi
planladıklarını duyurdu.
Şirket ayrıca 2021'den bu yana
toplamda 70 bebek sahibi olan çalışanlara toplamda 7 milyar Kore wonu yani 5,25
milyon dolar nakit ödeme yapacağını da sözlerine ekledi.
3 BEBEĞİ OLAN ÇALIŞANLAR
ÖDÜLLENDİRİLECEK
Hükümetin inşaat için arazi
sağlaması durumunda, üç bebeği olan çalışanlara 300 milyon Kore wonu yani 225
bin dolar nakit veya kiralık konut alma arasında seçim yapma seçeneği
verilecek.
Güney Kore resmi verilere göre şu
anda dünyanın en düşük doğum oranlarına sahip. Uzmanların tahminlerine göre bu
oranın 2025 yılına kadar daha da düşmesi bekleniyor.
Şirket konuyla ilgili
açıklamasında, "Umarım doğumları teşvik etmeye ve ülkenin geleceğiyle
ilgili endişelere katkıda bulunan bir şirket olarak tanınırız" diye
konuştu.
Küresel nüfus artışında sonun
başlangıcı
Prof. Dr. Tolga
DemiryolKüresel perspektif
29 Mart 2024 Cuma
21. yüzyıl ilerledikçe insanlığı
en çok ilgilendiren sorunlardan biri nüfusun azalması olacak. Bu önerme ilk
bakışta çoğumuz için şaşırtıcı olsa gerek. Biliyoruz ki dünya nüfusu geçen
yüzyılda hızla arttı. 1950’de yerkürede 2.5 milyar insan yaşıyorken 2022
sonunda 8 milyarı geçtik. Bu yazıyı yazmaya başladığımda dünya nüfusu
(tahmini) 8 milyar 99 milyon 752 bin 686 idi. Siz bu yazıyı okurken, diyelim
iki gün sonra, dünya nüfusu yaklaşık 400 bin kişi artmış olacak. Ancak uzun
vadede görünüm oldukça farklı.
Veriler ne diyor?
Dünyanın en prestijli tıp
dergilerinden The Lancet’de geçtiğimiz hafta yayınlanan bir çalışma küresel
nüfus dinamiklerine dair düşündürücü bir tabloyu ortaya koyuyor.* Çalışmaya
göre elimizdeki veri pek çok ülkede nüfusun uzun vadede önemli ölçüde
azalacağına işaret ediyor. Hemen her şeyin anlık değiştiği günümüzde on yıllar
sonrası için plan yapmak zor. Ancak bu ölçekte demografik dönüşümlerin
yaratacağı yeni koşullara uygun stratejiler üzerinde düşünmeye başlamak gerek.
Bilim insanlarının nüfus
dinamiklerini izlemek için kullandıkları temel gösterge toplam doğurganlık
oranı (total fertility rate). Bu oranın 2.1 olması nüfusun sabit kalması
anlamına geliyor. The Lancet’te yayınlanan çalışmaya göre, 1950’de toplam
doğurganlık oranı 4.84 iken 2021’de 2.23’e inmiş. Yani şu anda 20’nci yüzyılın
ikinci yarısındaki artış hızının yarısından daha az hızla artan bir dünya
nüfusu var. Asıl dikkat çekici olan ise geleceğe yönelik tahminler.
Araştırmadaki projeksiyonlar
nüfus artışına yönelik farklı politika tercihlerini içeren senaryolar üzerinden
kurulmuş. Mevcut politikaların devamını esas alan referans senaryoya göre
2050’de küresel doğurganlık oranı 1.83 olurken, bu rakam 2100’de 1.59 olarak
öngörülüyor. En “olumlu” senaryoda dahi nüfusun sabit kalması için gereken 2.1
oranının çok altında gerçekleşecek doğurganlık oranları söz konusu.
Bölgesel trendler
Küresel ortalamalar kadar nüfus
artışının coğrafi dağılımı da önemli. Araştırmaya göre 2050’de her dört ülkenin
üçünde doğurganlık oranı 2.1’in altına inecek. 2050’de bu oran “gelir düzeyi
yüksek” ülkelerde 1.43 olurken, Japonya (1.26) ve Güney Kore (0.82) gibi nüfusu
halihazırda azalan ülkeler ciddi bir demografik dönüşüm yaşayacaklar.
Bölgelere göre öngörülen
doğurganlık oranları 2050 ve 2100 için sırasıyla şöyle: Batı Avrupa (1.44 ve
1.37), Latin Amerika (1.57 ve 1.31), Kuzey Afrika ve Ortadoğu (1.94 ve 1.64),
Güney Asya (1.36 ve 1.10), Güney Doğu ve Doğu Asya (1.37 ve 1.30). Buna
karşılık Sahra Altı Afrika’da doğurganlık oranı 2050’de 2.72 ve 2100’de 1.81
olarak hesaplanmış.
21’inci yüzyıldaki yeni
doğumların büyük bölümü Afrika’da olmakla birlikte yüzyılın sonunda bu
coğrafyada dahi nüfus trendi aşağıya dönmüş olacak. 2100 itibariyle sadece 6
ülkede nüfusun hâlâ artıyor olması bekleniyor: Afrika’da Çad, Nijer ve Tonga,
Pasifik adaları Samoa ve Tonga ve son olarak Tacikistan.
Referans senaryoda Türkiye için
öngörülen değer 2050’de 1.32 ve 2100’de 1.17. Doğurganlığı teşvik eden
politikaların izlendiği varsayılan senaryoda ise Türkiye için hesaplanan
oranlar 1.52 ve 1.37.
Uzun vadeli planlama
Fizikçi Niels Bohr’a atfedilen
bir söz vardır, “Tahmin yürütmek güçtür, özellikle de gelecek hakkında.” Bundan
25-75 yıl sonrası için yapılan tahminlerde hata payı mutlaka olacaktır. Ancak
şurası da gerçek ki, nüfusun arttığı dönemin sonuna geliyoruz insanlık olarak.
Azalan nüfusun, doğal kaynakların tükenmesi, biyo-çeşitlilik kaybı ve iklim
krizi gibi sorunlar açısından önemli etkileri olacağı düşünülebilir.
Bununla birlikte endüstri
devriminden bu yana iktisadi kalkınmanın esas unsurlarından birinin nüfus
artışı olduğunu göz ardı etmemek gerek. Nüfusun azaldığı ve yaşlandığı
coğrafyalarda geleneksel anlamda iş gücü azalacak, talep örüntüleri ve
inovasyon süreçleri değişecek. Demografik dinamiklerin hızlandıracağı bölgeler
arası nüfus hareketlerini yönetecek küresel politikalara da ihtiyaç
artacak.
Yapay zekâ ve otomasyon temelli
teknolojik uygulamaların yaygınlaşması nüfus dinamiklerinin üretim süreçleri
üzerindeki olumsuz etkilerini yumuşatacaktır. Ancak yeni iktisadi modellere
geçiş sürecinin uzun ve çetrefilli olacağını ve ekonomik olduğu kadar toplumsal
ve siyasi maliyetleri beraberinde getireceğini unutmamak gerek. (https://www.dunya.com/kose-yazisi/kuresel-nufus-artisinda-sonun-baslangici/721263
30.03.2024)