Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
10 Ocak 2023

​Yoğurt kabının saksı olma ihtimali

Lapa lapa kar yağdığında her birimize özel bir mektup atılıyormuş hissine kapılırım.

Bulutlar görünmez kapımızda beyaz beyaz bağırır: "Postaaa!"

Bu sene henüz bi' mektup gelmedi.

İki satır...

O yüzden biz mektup atmaya devam edelim.

Düşünmeyi yukarıya mektup atmaya benzetiyorum. Biraz hayali olsa da gerçekçi yanı var. Düşüncelerimizi ilkin onları en iyi anlayabilen Var’a fısıldarız. Fısıldarken dudak bile kıpırdatmamıza gerek olmadığı ve doğrudan, hem de düşünemediğimiz kadar bile anlaşıldığımızdan emin olduğumuz bu yüksek paylaşım bizim ilk zihinsel soluğumuz gibidir. Kara parçamız, bedensel varlığımızdan çıkan en beyaz soluk maviye, buluta karışır. Biz de kendi havamızı yaratır gibi oluruz. Göğe katkımızı sunar gibi… Sonrasında bunu anlayabilecek insanlarla paylaştıkça düşünce karşıtlığında ve eksikliğinde kendini tamamlar, olgunlaşır. Bir duruş ve o duruşun görünümleri olan davranışlarla yavaş yavaş yaşama dahil olmaya başlar. Süreci uzun ya da çok uzun olsa da bu böyledir. Mektuplar hep havada kalmaz. Aynı mektupları atanlar ve düşünmeyi, okumayı sevenlerce yaşanmaya başladığı için yeryüzünde gezinmeye başlar.

Fakat şu da var. Ne vakit düşündüğümüzü çok tabii olarak dile getirsek "Felsefe yapıyor!" diye yargılandığımız bir zemine de sahibiz. Halbuki düşünen bir zihnin dile gelişinden ibarettir durum. Biz dursak, düşünce durmaz, dilin ardına gelir ve söz gelimi bir çay içimi açsak anında çıkar dudaklarımızdan sokağa… Düşünceyi zaptedebilen var mı ki? Zapt etmek isteyen çoksa da…

Keza kalem de. Zihnin ibriğidir. Hürmet içinde kenarda boşalan kupaları gözetler. Her şeyin anlamlı olması her boşluğu güzel doldurma işi gibidir. Dünyada gezinen herkes ya “Her şey çok anlamlı!” ya da “Her şey ne kadar anlamsız.” gibi iki uca kurulmuş o salıncağa binip binip inmiyor mu? Ne? Düşenlerde mi var? Hiç inmeyenler de mi var?

Bir de bu düşündüğümüzü, yine hakikaten hususi bir cümle kurma gayreti olmaksızın, kendiliğinden kuruluyor iken yani pek tabii bir edebiyat ile aktardığımızda da "Edebiyat yapıyor!" diye yargılanıyoruz. Edebiyat samimiyettir. Eğer cümlemiz sadece ağdalı ve samimi değilse kabul, biz de öyle düşünürüz. Fakat hem samimi hem de en ideal cümlelerle konuşma ve yazmanın -edebiyat yapmak- değil, edebiyatın ta kendisi olduğunu teslim etmeliyiz.

Bak yine bir yerde ufak tefek ne olursa zihin kendi vazifesini ele almış durumda. Malum. Düşünüyor.

Ara kafede sütlü Türk kahvesinin çay bardağında sunulmasının sebebini sorduğumda personel yeterli cevap veremedi. Kısaca burada başından beri böyle olduğunu söyleyince, eskiden her içeceğe ayrı bardak kullanılmaz ve kimi evlerde sütlü kahve içerken de sıklıkla çay bardağı kullanılırdı'ya bi atıf mı? Yoksa bir içecek onun için tasarlanmamış bir kapta da içilebilir'i hatırlatma mı bilmem, şeklinde düşünceler geçti içimden.

Yadırganan bu şey bana hoş geldi. Çünkü geçmişte, çocukluğumuzda hiç yadırganmayan bir şeydi. Genellikle bir nesneyi onun icat amacı doğrultusunda kullanmak zorunda hissederiz. Ya da popüler kullanım geleneği doğrultusunda kullanımı dışında başka bir seçeneği aklımıza bile getirmeyiz. Fakat genelde bütün yaşam araç ve gereçlerini, özelde herhangi bir nesneyi ilgili moda sektörünce ya da modern kullanım geleneğinde belirlenmiş bir amaçta kullanım emri dışında da pek çok şekilde kullanılabileceği tatlı isyanını kendimizce başlattığımız ve sürdürdüğümüzden de olabilir bu… Bunu yadırgamayışımız.

Şahsen bende hiçbir nesne tek amaçlı kullanım için değildir. Çok amaçlı kullanıma açıktır. Ve Her bir hareket ve emek için apar topar ilgili teknik alete koşulup yalvar yakar olunmaz. Bu tarz düşünmenin her bir iş bölümü ve parçacığı için ayrı alet edevatın yığılmamasına, nesneler izdihamı ile yaşam alanlarımızda enkaz altında kalmamamıza yaradığını düşünüyorum. Ayrıca yine bu düşüncenin nesnelere kendilerini var ediş sürecinde farklı bir özgürlük tanıdığına da inanırım. Bir yoğurt kabının asla sadece bir yoğurt kabı olmadığına olan tam inancımızdan kalma bir anne inancının devamı olabilir bu. Ya da bir iş yapmak, hatta yaşamak için daima nesnelere muhtaç bir embesil gibi durmaktansa, nesneleri hem üretirken, hem kullanırken çok amaçlı kılarak üretim-tüketim yani pazara bir ayar çekmek işine dönüşebilir. Bu zevkli bir konu. Şimdi bir ortamda olsaydık herkes neler neler söylerdi kim bilir. Ben yoğurt kabı saksı olabilir ile başladım. Siz devam ettirin.

Küçük meseleler gibi görünen bu ve benzeri şeyler tüketim çarkına tattırılan karın ağrıları ve hız kesen kasisler olabilir.