Dolar (USD)
34.92
Euro (EUR)
36.39
Gram Altın
2942.93
BIST 100
10025.47
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
07 May 2020

YKS ve gençler

Bilindiği gibi 20-21 Haziran'da yapılması planlanan Yükseköğretim Kurumları Sınavı (YKS), corona virüsü tedbirleri nedeniyle 25-26 Temmuz 2020'ye ertelemişti.

En son bilim kurulu ve ilgili yetkililerle yapılan istişare sonucunda bu tarih geriye çekildi. Dolayısıyla 2.5 milyon adayın gireceği YKS tarihi tekrar Haziran ayına alınarak 27-28 Haziran olarak belirlendi.

Adaylar bu sınavda müfredattaki önemli bir kısımdan muaf olacak. Ayrıca sınav süresi 30 dakika kadar arttırıldı ve baraj da 10 puan düşürülerek 170’e çekildi. Buna rağmen gençler bilhassa tarihin değiştirilmesine tepkili.

Bu yıl kızım da üniversite sınavına girecek ve tarih değişikliğini duyduğu anda tepkisi farklı oldu. Çünkü öğrenciler psikolojik olarak kendilerini Temmuz ayına hazırladı ve tüm çalışma planlarını da ona göre yaptılar.

LGS sınavı da 20 Haziran’da yapılacak. Öğrencilerin virüs salgını nedeniyle alacağı tedbirler yayınlandı. Buna göre her öğrenci dezenfektan ve peçeteyi yanlarında getirebilecek ve öğretmenler her öğrenciyi dezenfekte ederek sınıflarına alacak. Ayrıca ücretsiz maske dağıtılacak.

Veliler ise okul bahçesine alınmayacak ve öğretmenler de öğrencilerin sosyal mesafeyi korumaları yönünde yardımcı olacaklar.

İşte böylesi bir psikolojik ortamda sınav yapmayı planlıyoruz. Peki, neden bu riski alıyoruz?

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın YKS tarihini öne aldığı açıklamasının hemen ardından bunun gereksiz olduğunu ifade etmiştim. Temel kaygım şuydu; bu tür karar değişiklikleri öğrencileri olumsuz yönde etkiler.

Bir diğeri de, şöyle bir zamanda milyonlarca genci karşımıza almanın ve Davutoğlu gibi siyasetçilere malzeme vermenin de bir gereği yoktu.

Kimse buna yönelik tek kelime etmediği gibi gençlerin tepkisi üzerinden faturayı ailelerine kesmeye çalıştılar. Daha da vahimi “madem öyle, seçmen yaşını tekrar 22’ye çıkaralım” tekliflerine varana kadar bir yığın saçma sapan öneriler sundular.

Bunlar işin kolayına kaçan, hamasi, günübirlik, içeriksiz, basit söylemler…

Ben de bunu anlamıyorum.

Aslında benim için mesele, sınav tarihinin öne çekilmesinden ziyade gençlerin durumu. Kimse kâle almıyor ama gençler Türkiye’de etkin bir kitle ve gittikçe AK Parti’den uzaklaşıyorlar. Neden onların tepkisini üzerinize çekiyorsunuz ki?

2017 yılının verilerinin ortalamasına göre, AK Parti seçmenlerinin yüzde 28’i 18-32 yaşları arasında, yüzde 37’si 33-48 yaşları arasında ve yüzde 34’ü de 49 yaş ve üstündedir.

Yani AK Parti seçmenleri arasında gençlerin oranı Türkiye ortalamasının altında ve seçmeni gittikçe yaşlanıyor.

Gençler de ortalama 60 yaş ve üstü amcalarının ve dedelerinin siyasi kavgalarına pek dâhil olmak istemiyorlar. Bugün, AK Parti iktidar olduğu gün doğan bir çocuk 19 yaşına geldi. Ve ömrünün üçte ikisini zorunlu eğitim kurumlarında geçirdi.

15-29 yaş arasındaki gençlerin hayata bakışları ve yaşam tarzlarıyla ilgili son 10 yılda yaşanan değişimlere dair yapılan bir araştırmaya göre de kendini ‘dindar muhafazakâr’ olarak tanımlayanların oranı 10 yıl içinde yüzde 28’den %15’e düşmüş.

Başkanlık referandumunda 18-25 yaş arası “hayır” diyenlerin oy oranı yüzde 60 idi. Yani demem o ki, AK Parti döneminde doğup büyüyen gençler neden CHP zihniyetinin argümanlarına sahip?

Bunu sorgulamak yerine sosyal medyadaki destekçileri, aileyi suçlayarak seçmen yaşını yükseltmeyi öneriyor. Peki, bunlar çözüm mü?

Bu gençler bu ülkede doğup büyüdüler ve hepsi buranın çocuklarıdır. Onlara kızmak yerine kendimizden uzaklaştırmamanın ve onları anlamanın yollarını arasak daha yerinde bir iş yapmış olmaz mıyız?

18 yıldır eğitim anlayışını gerçek dünyaya adapte edememişsek suç onların mı? Onların dünyasına hitap eden dergi, kitap, film vs. üretememişsek suç onların mı?

Siyah takım elbiselerini çekip birbirlerine başkanım demeleri, onların siyaseten verimli olabileceği anlamına mı gelir?

Birileri adını “Z” koydukları günlük, geçici, popüler kültürün kıskacında, zayıf bünyeli nesiller isterken ve bu uğurda çabalarken biz ne yaptık?

Tamam, eğitim ailede başlar, kabul. Peki, Türkiye’deki eğitim sistemi aile tercihlerine ve değerlerine göre mi dizayn ediliyor? Çocukları kim eğitiyor? Aile bu eğitimin neresinde?

Bir düşünün bakalım…