Dolar (USD)
34.56
Euro (EUR)
36.04
Gram Altın
2998.78
BIST 100
9413.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
26 Haziran 2021

​Yirmi Yıldır Özlenen Barış Afganistan'a Gelebilecek Mi?

ABD, 11 Eylül 2001 İkiz Kule saldırılarını bahane ederek, bu saldırılardan sorumlu tuttuğu El Kaide’ye karşı bir harekât başlattı ve ABD’nin sınır ötesi savaşını Afganistan topraklarına taşıdı. 11 Eylül saldırıları küresel terör mücadelesinin miladı oluvermişti.

ABD Başkanı George W. Bush, saldırılardan dört gün sonra 15 Eylül 2001 tarihinde yaptığı “ulusa sesleniş” (CNN, 2001b) konuşmasında, “savaştayız, teröristler tarafından Amerika’ya karşı açılmış bir savaş var ve buna cevap vereceğiz. Bunları kimlerin yaptığını bulacağız ve onları saklandıkları yerden çıkartarak adalete teslim edeceğiz” (BBC, 2011)[i]

Ama hiç de öyle olmadı. Ne tespit edilen ne de adalete teslim edilen teröristler vardı. Aksine Afganistan Devleti ile koordineli yapması gereken mücadeleyi, bizzat bölgeyi işgal ederek ve hedef gözetmeksizin bombalamaya başlayarak bir işgal niteliğinde başlattı.

ABD’nin Irak’ı işgalini gerçekte Saddam Hüseyin’e veya Irak karşı yapılan bir müdahale olarak görmeyip İslam’a karşı yapılan bir saldırı olarak değerlendiren Üsame Bin Ladin liderliğindeki El Kaide bir anda İslamcı Terör Örgütü olarak ilan edilmişti.

Ki kaldı ki El Kaide’nin asıl mücadele alanı 1979 tarihli Sovyetler Birliği’nin Afganistan’a müdahalesine karşı oluşmuştur.

Geçtiğimiz günlerde ABD 11 Eylül 2021 yılında bölgeden ayrılacağını duyurdu. O tarihten bugüne gelinen süreçte ABD yaptığı icraatları ile bölgeye sözüm ona terörden arındırılmış bir Afganistan bırakmak yerine kargaşa içerisinde bir Afganistan bıraktığını ifade etsek hiç de yanılmış olmayız.

İzlenen politikalar ABD menfaatlerini hayata geçirecek şekilde yerli aşiret ve gruplar arasında çatışmalara ve hükümet ile sahadaki askeri yapıların karşı karşıya gelmesine sebep oldu. ABD adeta Rusya ve Çin’e karşı Afganistan’ı bir denge unsuru olarak kullandı.

Suriye’de, Libya’da özellikle Dağlık Karabağ bölgesinde izlediği strateji ve uluslararası politika sonrasında barışa yaptığı katkıları ile İslam Ülkeleri ve halkları nezdinde kabul gören Türkiye küresel güç olma yolunda bir adım daha atarak ABD’nin çekileceği Afganistan’da uluslararası havaalanının korumasını üstlenmek istediğini NATO’ya ve ABD’ye resmen iletti.

NATO bünyesinde bölgede bulunan, Afganistan’da bulunan silahlı gruplara ve Afgan halkına karşı olumsuz hiçbir operasyonda rol almayan Türkiye hali hazırda Başkent Kabilde bulunan Uluslararası Hamid Karzai Havalimanında koruma görevini yürütmektedir.

Bugüne kadar ABD ve NATO bünyesinde oluşturulan stratejiler kapsamında görev alan Türkiye’nin bu talebinin karşılanması oldukça önemli. Çünkü Böylesi bir görevin devam etmesi, Türkiye’nin barışa katkı noktasında izleyeceği rolün yapıcı olup ayrıştırıcı olmadan kardeşçe birlikte yaşamanın farkındalığına varılmasına katkı sağlayacaktır.

Geçen yirmi yılda Afgan halkının sempatisini kazanan Türk askeri bölgede ayrıştırıcı değil birleştirici bir katalizör vazifesi görecektir. Bugüne kadar net olarak anlaşılan şudur ki İslam Ülkelerinin iç meselelerin ve kendi aralarındaki sorunların çözümü batılı ülkelerden değil Müslüman ve kendinden olan ülkelerin oluşturacağı bir komisyon veya arabuluculuk ile gerçekleşecektir.

Az önce saydık Suriye, Libya, Dağlık Karabağ’da olan tamda budur. Batılı sözde demokrasi havarilerinin ülkeye getiremediği barış ve huzur ortamını Türkiye’nin bir nüve olarak kullanacağı ve uluslararası diplomaside resmi olarak bulunacağı Hamid Karzai Havalimanı görevi ile bunu bu kez Afganistan’da yapacağı aşikardır.

Üstelik ASSAM tasavvurunda geçen ASRİKA İslam Ülkeleri Konfederasyonu bünyesinde önerilen Yakın Doğu Bölgesel İslam Federasyonu bünyesinde yer alan Afganistan, Bangladeş, İran ve Pakistan’ın ortak strateji belirlemelerinde oldukça katkı sağlayacaktır.

Böylece Afganistan’da oluşturulan kargaşa ortamı ile birbirlerine karşı denge unsuru olarak kullandıkları başta Afganistan olmak üzere Pakistan’ında ABD, Rusya, Hindistan ve Çin karşısında güçlü bir ekonomiye ve stratejik iş birliğine kavuşması mümkün olabilecektir.

Evet Afganistan’da var olan durumu bu kadar kısa ve özetle anlatmak mümkün değil elbet. Ancak şu bir gerçek ki ABD’nin başını çektiği NATO ve işgalci bu devletler bölgeden ayrıldıktan sonra kesinlikle barış ve huzur gelecektir. Ancak bunun olmasının yegâne gerek ve yeter şartı kesinlikle Türkiye’nin askeri güç anlamında Afganistan’da olan varlığını sürdürmesi olacaktır.

Türkiye geçmişten beri medeniyet coğrafyamızda sadece Müslüman halklar için değil, Gayri Müslim Halklar içinde barış ve huzurun teminatı olmuştur.

Böylece İslam Ülkeleri iç meseleleri ile kendi aralarındaki sorunların çözümünde batıdan medet bekler halden çıkıp kendi aralarında oluşturacakları komisyonlar vasıtası ile çözme imkanına kavuşmuş olacaklardır.

Yeni ve her alanda güçlü bir Türkiye’mizin medeniyet coğrafyamızdaki birliğimize katkı sağlayacağı imkanlara kavuşmasını temenni ederim. Bunun için en önemli görev Türkiye siyaseti olarak hep bir ağızdan böylesi uluslararası diplomasinin gerekliliğine vurgu yapmamız olduğunun bilincinde olmamızdır.

25.06.201



[i] Gül Seda Acet, Fazlı Doğan, 11 Eylül Olayları Sonrası ABD-Afganistan İlişkileri: İstiladan İşbirliğine, Selçuk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Sosyal Ekonomik Araştırmalar Dergisi (The Journal of Social Economic Research) ISSN: 2148 – 3043 / Nisan 2017 / Cilt: 17 / Sayı: 33